A
Admin
Yönetici
Yönetici
Yıllardır iklim krizi ile yatıp iklim krizi ile kalkıyoruz. Dünyanın ısısı her yıl 2 derece birden artıyor. Yerkürenin kuzey ve güney kutuplarından her yıl dev buz kütleleri koparak okyanuslara karışıyor. Bunun sunucunda iç denizlerde su seviyesi yükseliyor. Kısa süre sonra deniz seviyesinde ve seviyenin altındaki şehirleri sular basacak. Uzmanlar bu konuda yetkilileri ve halkı her defasında uyarıyor. İzmir de deniz seviyesindeki bu kentler arasında. Bu açıdan gelecekte yaşanacak su yükselmelerinden mutlaka etkilenecektir. Kuzeyde Gediz’in eski yatağı Karşıyaka’nın Alaybeyi’nden Bostanlı semtine, Mavişehir’den Çiğli-Tuzla’ya kadar olan kilometrelerce sahil şeridi. Batı’da Alsancak-Konak ve Bornova ve Bayraklı’nın sahil kesimleri, güneyde de Mustafa Kemal Sahil Bulvarı boyunca yerleşim birimleri ciddi risk altında. Peki ne olacak? Ne yapacağız. “Biz o günleri görmeyiz” deyip “adam sendecilik” mi yapacağız. Bunları şimdiden düşünmemiz gerekiyor. Yerel yönetimlerimiz bu konularda bir takım adımlar atma aşamasında. Bu bir nebze de olsa yüreklere su serpebilir. Ancak söz konusu çalışmaların, kağıt üstünde kalmaması gerekiyor. Bugüne kadar olduğu gibi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, CLIMAAX Projesi ile kentte yaşanabilecek iklim olaylarını çalışmış. Projeyi yürüten ekibinin lideri ODTÜ'den Prof. Dr. Osman Balaban'dan itiraf gibi açıklamalar geldi. Bu açıklamalardan en önemlisi yukarıda sözünü ettiğimiz deniz seviyesinin yükselmesi ile kıyıların sular altında kalması. Bunu bendeniz değil bilim insanları söylüyor. Peki söylüyor da ne oluyor. Kimse kusura bakmasın, koca bir hiç. Her şey kağıt üstünde kalıyor. Bu defa da öyle olacağından eminim. Çünkü bugüne kadar hep öyle oldu. Hatırlar mısınız bilmem. 2011 yılında dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na İzmir'de düzenlediği "İklim" temalı basın toplantısında, Körfez'in kirliliğini, Harmandalı Çöplüğü’nün ne olacağını, kentteki hava kirliliğini ve yeşil alanların neden az olduğunu 4 soru halinde sormuştum. Cevaplaması için dönemin İzBB Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu “Gel Aziz Bey bu sorular sana” diyerek sahneye davet etti. Aziz Başkan çok celallendi. Bana adeta bıraksalar dövecek gibi cevaplar vermişti. O sorular olay yarattı. Birden ortaya, soruları CHP Milletvekili Mehmet Ali Susam’dan alıp sorduğum iftirası atıldı. Kocaoğlu üç gün sonra başka bir toplantıda, Susam’a ağza alınmayacak laflar etti. İftira atanın boynuna dolandı. Bugün o koltuklarda ne Kılıçdaroğlu ne de Kocaoğlu oturuyor. Ama o gün soru olarak gündeme getirdiğim dört ana mesele yerli yerinde duruyor. Üzerinden 14 koca yıl geçmesine rağmen meseleler çözülmemişse, bundan sonra bu anlayışla çözüleceğinin bir garantisi yok. Ben mevcut Başkan Dr.Cemil Tugay'ın samimiyetine inanıyorum. Ama samimiyet yetmiyor. İcraat gerekiyor. İcraat var mı, var görünüyor ama yanlış işler yapılıyor. Bana İzmirli'nin parası boşa harcanıyor gibi geliyor. Örnek mi; Körfez’in kokusunu gidermek için Çin'den ithal edilen “modifiye kil” serpilmesi olayı. Bilim insanları bu yöntemin göllerde ve durgun sularda kullanılabileceğini söylüyor. Yani, akıntılarla dolu Körfez için çözüm olamayacağı görüşü hakim. Kim buna Başkan Tugay’ı ikna etti ise belli ki yanlış yapmış. Buradan bir kez daha söylüyorum, “Temiz Körfez” hedefine ulaşabilmek arıtmaların düzgün çalıştırılmasına, derelerin havzaları ile birlikte temiz tutulmasına bağlıdır. Kil’miş, taramaymış, çamur çıkarmaymış hepsi pansuman tedbirlerdir, yarayı iyileştirmez. Önemli bir nokta da, bu konularda görüş bildirip “yanlış yapıyorsunuz” diyen bilim insanlarını "Bizimle çalışmak istediler, yüz vermedik. Ondan eleştirel yaklaşıyorlar" diyerek yaftalamak, soru sorulmasına bile “tahammül” edemeyen Aziz Kocaoğlu'nun izinden gitmektir ki, boşa geçen 14 yıla bir bakıp da ders almak gerek.