İkinci Dünya Savaşı ve Yönetim Becerisi…

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
1939-1946… Altı yıl… Bilinen dünya tarihinin en kanlı savaşı… 16 milyon asker 45 milyondan fazla sivil öldü… Batı medeniyetinin (!) rant paylaşım savaşı… Bu savaşa girmedik ve taraf olmadık, sadece sonunda kazananların yanında saf tutup kaybedenlere savaş ilan ettik… Ülke yönetiminde demokrasi filan yoktu… Tek parti diktası vardı… Her şey ellerinde idi, yetkileri sınırsızdı… Ama… Savaşa girmemekle birlikte Türk ordusunda 28.749 asker hayatını kaybetmişti… Olası bir işgale karşı Türk ordusunun mevcudu bir milyondan daha fazla bir sayıya ulaşmıştı… Genç nüfusun askere alınmasıyla tarımsal işgücünde düşüş yaşanmış ve ülke ekonomisine olumsuz etkisi kısa zamanda kendisini hissettirmişti… Kış şartlarında günlerce aç ve yorgun bir halde yürüyüş yapmak durumunda kalan askerlerin bünyeleri zayıf düşmekteydi… Birçok birlik savaş süresince çadırlarda yaşamak mecburiyetindeydi… Barınma, beslenme ve temizliğin yetersizliği, salgın hastalıklara davetiye çıkararak binlerce askerin ölümüne sebep olmaktaydı… Askeri donatım ve sağlık hizmetleri yetersizdi… Bunun yanında Refah Şilebi’nin batırılması, Atılay Denizaltısının batması, uçak ve tren kazaları, donma, yanma, intiharlar ve sınır ihlalleri sonucu çıkan çatışmalarda ölümler yaşanmıştır… Ancak bu tür sebepler asker ölümlerinin ancak % 2’sini oluşturmaktadır… İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türk Ordusu’nda yaşanan ölümlerin % 98’lik kısmını hastalıklar oluşturmaktadır… Savaşa girmemekle birlikte Türk ordusunda 28.749 asker hayatını kaybetmiştir… Ekonomik kayıplarımız, sosyal kayıplarımız daha uzun konular… İyi bir yönetiminiz yoksa yaşayacaklarınızın bir kısmı sadece askeri kayıplar… Ki yönetime çöreklenmiş olanların neredeyse tamamı asker kökenli… Sonrası… Daha da kötü… Savaşa girip kaybedenlerin fersah fersah gerisinde kalmamızı sağlayan bir yönetim ve devamında güya çok partili sisteme geçip yönetimi kaybetseler(!) de bitmeyen bir vesayet sistemi… Şükür ki bitti… AZ DA SAĞLIK…. Sağlıklı yaşamada, hastalıklardan korunmada adam gibi beslenme, fiziki aktivite, uyku gibi doğru hayat tarzı unsurları içinde “güneşlenme” de var. Güneşin ultraviyole ışınlarının (UV) deride kızarıklık, bağışıklık baskılanması, DNA hasarı, cilt yaşlanması, cilt kanseri gibi zararları olduğunu tabii ki çok iyi biliyoruz; ama güneşin sağlığa olumlu etkileri olduğunu da unutmamak gerekir. Ultraviyole ışınların depresif mevsimsel afektif bozukluk, Crohn hastalığı, enflamatuar bağırsak hastalığı ve hatta kolon kanseri riskini azalttığını gösteren bulgular olduğu gibi, enlem gradyan etkisi, tip 1 diyabet, Sjögren sendromu ve romatoid artrit gibi oto-immün hastalıklar için özellikle güçlüdür. UV ile en çarpıcı ters korelasyon multipl skleroz gibi merkezi sinir sistemini hedef alan oto-immün hastalık için mevcuttur. Güneşin sağlığa olan bu olumlu etkileri genellikle deride vitamin D senteziyle ilişkilendirilir ama vitamin D desteklerinin çok fazla işe yaramaması başka mekanizmaların da etkisinin olabileceğini düşündürmektedir. Güneş ışınları, vitamin D üretiminden bağımsız olarak bağışıklığın en önemli unsurlarından olan T hücrelerinin enerjisini artırır, bunların daha hızlı hareket etmesini sağlar. Güneş ışınlarının vitamin D’den bağımsız olarak sağlığa olan faydalarından bir başkası da kan basıncını düşürücü etkisidir. -ahmetrasimkucukusta.com ESKİLERDEN… Askerlikte iki meşhur rapor vardı: - terlik istirahati - ⁠sakal istirahati
 
Geri
Üst