A
Admin
Yönetici
Yönetici
Hangi toplumun içinde yaşarsanız yaşayın eğer bir kadın olarak doğduysanız o toplum size nasıl bir kadın olmanız gerektiğini öğretir. “Çok konuşma, çok gülme, çok isteme, çok açılma…” Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz… Arzu duyma, çok sinirlenme, nazik ol ama çok da zayıf olma gibi… Tüm bu örtük kurallar dizisi zamanla kadını kendi iç dünyasından uzaklaştırmaya başlar. Kadın, zamanla kendi arzularını bastırır, duygularını saklamayı öğrenir ve ihtiyaçlarını hep ikinci plana atar. Çünkü kendisi için isteyeceği her şey onu utandırmakla ve sevilmediğine eşdeğerdir. Kadınlar, kırılganlıklarını ve arzularını bastırarak uyumlu olmayı öğrenirler. Bastırılan bu duygular zamanla içsel bir utanca dönüşür. Bu içsel utanç, kadının kendi kadınlığı ile bağını zedeler. Kadının kendi duygusal dünyasına ve cinselliğine dair her ne varsa yanlış ya da fazla olarak damgalanır. Bu sessiz sözleşme kadını bırakın mutlu etmeyi ilişkilerini de sabote eder. Utanç, en sessiz en güçlü duygulardan biridir. Bu duygular içimizde öyle kök salar öyle görünmez yaşar ki, o duygu ancak bir şeyin yanlış yaptığımızı düşündüğümüzde kendi varlığını ruhumuza fısıldar. Özellikle kadınlar, çok küçük yaşlardan beri kendi bedeni, duyguları ve arzuları ile utandırılmaya koşullandırılır. Utanç kişiye ait bireysel bir duygu da değildir. Onu taşıyan kişi tarafından kuşaktan kuşağa aktarılan bir yönü de vardır. Utanç, en çok ilişkilere yansır. Özellikle bir kadın, bir kişi tarafından reddedildiğinde içinde uyuyan o duygu yüzeye çıkar ve kendini sevilmeye layık biri olarak görmemeye başlar. Bu duygu kadını kendi içine dönmesini sağlar. Bastırma ve gerçeği inkar etme kadının iyileşmesinin önündeki en büyük engeldir. Gerçek güç bastırmakla değil; var olanı kabul etmekten gelir. Kadın hassasiyeti doğası gereği, empatiye, sevgide derinliğe, cinsellikte ruhsal yakınlığa yatkındır. Bu kadının sahip olduğu en büyük gücüdür. Kadının sahip olduğu bu temel özellikler ancak onu takdir eden bir partner tarafından onaylandığında kendini yaşatacak özgür bir alan bulur. Bir kadın ancak duygularını açıkça paylaştığında, yargılanma hissi olmadan gerçekten görüldüğünde anlaşıldığını hisseder. Bir kadının kendi kırılganlığı ile barışık olması hayatını gerçekten cesaretle yaşayabilmesi için en büyük gücü olacaktır. Gerçek özgürlük, kadının kendi hassasiyetini utanmadan kabul etmesiyle başlar. Bir kadın ancak gerçek anlamda görülmeye başladığında var olur. O yüzden kadın olarak size ilişkinizde ihtiyacınız olan o güvenli alanı vermeyen arzularınızla, korkularınızla, utancınızla konuşamadığınız bir ilişkide kalamazsınız. Duygusal yakınlık ancak birbirini özgürce ifade eden iki ruh arasında gelişir. Size güvenli alanı veren ilişkilerde büyüyebilir, gelişip dönüşebiliriz. Sevgilerle…