“İBRİKÇİBAŞI” ZİHNİYETİNDEN KURTULMAMIZ LAZIM

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Tam bundan 106 yıl önce Gazi Mustafa Kemal'in, o dönemin halifesi ve Osmanlı sultanı Vahdettin Han tarafından görevlendirilerek bu memleketi kurtarma adına çıkılan yolun yıl dönümündeyiz. KURTULUŞ MEŞALESİ’NİN ÜZERİNDEN 106 YIL GEÇTİ Şimdi tarihçiler, ilim insanları, bilim insanları, entelektüel insanlar bugünü anlattı zaten. Fakat benim bildiğim veya duyduğum veya öğrendiğim bir hakikat var. Hakikat de şu: O gün İstanbul'dan Samsun'a kadar çıkışta devlet işgal altında zaten İngilizler himayesinde, İngilizler kontrolünde. Ancak İngilizler'in kontrol edemediği bir şey var. Bunu bir İngiliz istihbaratçısı diyor ki: "Mustafa Kemal ve ekibinin, o kadar zeki, kendi alanlarında o kadar ehil bir kadroyla oraya gönderildiğini daha sonra vakıf olabildik.' Yani oraya giden asker, oraya giden heyet, oraya giden ekip hepsi çok özel seçilmiş, memleketin kaderine dokunacak insanlardan oluşuyor. Ve hepsi de askeri idarilerde, askeri liselerde, askeri noktalarda çok uzman, çok zeki, hep kurmay takımından seçilmiş. Ve devrin en modern vapurlarından bir tanesiyle, Bandırma Vapuru’yla 19 Mayıs 1919'da Samsun’a inildiğinde de bir İngiliz karşılıyor orada, subayı. Yani netice itibarıyla bu memleket o yolculuktan sonra, o mücadeleden sonra kuruldu. TÜRKİYE CUMHURİYETİ OLARAK GELENEĞİ BOZAMADIK Geldiğimiz nokta şu: Türk devletleri atamız Metehan'dan geliyor. Bizim atamız Metehan, bildiğimiz Türk de zaten Yafes – Nuh Aleyhisselam’ın oğlu – Yafes’in oğlu Yafes var, Nuh Aleyhisselam'ın oğlu, onun oğlu Türk diye bir soydan geliyoruz biz. Türk tarihinde, Türkler'in kurduğu devlet ilk yüzyılda dünyada 1’inci, 2’nci, 3’üncü veya 4’üncü sırada olmuş dünya dengesinde. Ama biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bu geleneğe uyamamışız. Herkes bir şey söyler ama aklıselim olan, dengeleri bilen insanlar, Gazi Mustafa Kemal’in kendi eceliyle ölmediği noktasında çok kuvvetli deliller var. Memleket öyle bir halde kurulmuş, ancak ilk 1, 2, 3, 4, 5 olamamışız 100 yılda. Bunun sebepleri niye? Bunun sebepleri var. Bir dünya bir başkent belirlese İstanbul’u belirler. Asya ile Avrupa'nın tam noktasında, dünyanın en hassas yerinde ve hepsinden önemlisi hilafetin bulunduğu bir ülke. Hilafetin bir devamı. Devletimizin, Metehan dedemizin, atamızın kurduğu nizamdaki dengeler, Mustafa Kemal ve etrafındakileri devleti kurmakla görevlendirdiler. Ancak bu devletin içten ve dıştan ihaneti, haini bitmedi. Onun için işte 1, 2, 3, 4 olamadık. İnşallah oluruz. Yani 100. yılda olamadık ama 106. yıl geldi. Bu 19 Mayıs’lar, her böyle milletin dirilişinin olduğu günler bize bir ufuk açar, bir vizyon açar, bir heyecan açar, bir umut açar inşallah. İBRİKÇİBAŞI MANTIĞIYLA GELİŞEMİYORUZ Peki bizim aklımızın erdiği kadarıyla, ibrikçibaşı mantığıyla biz gelişemiyoruz, markalaşamıyoruz, büyüyemiyoruz. Ne demek bu ibrikçi başı? Şimdi Osmanlı döneminde, eskiden su yok evlerde, camilerde de yok. İnsanlar gelecek, tuvalet ihtiyacını görecek, abdestini alacak. Bunların da organize edilmesi lazım. Bir tane ibrikçi başı tayin ederlermiş. Bir ibrikçibaşı tayin etmişler. O dönemde de yetkili, etkili, amir, memur, bizzat abdesthaneye girecek. İbrikçi başı diyormuş ki ona: "Sen bu ibrikten alma, şu ibrikten al." 1, 2, 3 derken... Ya adam sıradan bir adam değil. Demiş ki: "Ya sen niye benim ikide bir hangi ibrikten abdest alacağıma, tuvalete gireceğime karar veriyorsun?" İbrikçibaşı demiş "Benim ibrikçibaşı olduğum nereden belli olacak ya?" Şimdi ibrikçibaşı kafası, ibrikçibaşı mantığı, ibrikçibaşı hali maalesef, maalesef bizim kalkınmamızda, büyümemizde ilk 1, 2, 3, 4'e girmemizde en büyük etken. EĞİTİM SİSTEMİMİZ EZBERCİ VE İDEALLERDEN UZAK Biz ilkokulda, orta öğretimde, lisede eğitilirken ezberci, ideallerden uzak, eğitilirmiş gibi eğitiyoruz. Yani her millete göre, her topluma göre, kültüre göre yemek yemenin bir adabı vardır. Birisi karnını doyurmak için, birisi keyif için oturur. Eğitilirmiş gibi eğitiliyoruz, biz eğitilmiyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki eğitim sistemine baktığınız zaman, bir yapıya baktığınız zaman, bizdeki yapıya baktığınız zaman, bizde dokunulmayan, müdahale edilmeyen yeri kalmamış. Matematikte, işte şunda bunda... İngilizler, Pakistan ve Hindistan’ı sömürürken logaritma cetvelini ders olarak okutmuşlar. Görev olarak. Telefon rehberi gibi bir cetvel. Maalesef bizim neslimiz, bizim eğitim sistemimiz, işte bir İngiltere'de, bir Fransa’da veya dünyanın gelişmiş ülkelerinde verilen eğitimle yarış edemeyecek boyutta. Her gelen bakan, her gelen yetkili bir şey alıyor, getiriyor, değişiyor. Ya iki tane bizim milli olan bakanlığımız var: biri Milli Savunma Bakanlığı, biri de Milli Eğitim Bakanlığı. Bu gelişmiş ülkelerdeki eğitim sistemindeki yetişen çocukların DNA’ları, formülleri, formasyonları, ailesi bizden üstün özellikler mi taşıyor biyolojik olarak? Yok. İşte bir milleti eğitirken 19 Mayıs ruhuyla, 1453 ruhuyla, 30 Ağustos ruhuyla ve bunun da bir ideal olduğunu, dünyaya gelmenin bir sebep ama dünyada bulunmanın bir ideal olduğunu anlatamazsak, eğitimin de, ilmin de, bilimin de, teknoloji de, ecdadımızın, atalarımızın 100 yılda geldiği dünyadaki güç noktasına ne zaman geleceğimiz belli değil. İbrikçibaşı zihniyetinden kurtulmamız lazım. Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun. KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
 
Geri
Üst