A
Admin
Yönetici
Yönetici
Kesinleşen bir genel haciz yolu ile takipte, alacağı tahsil amacıyla çeşitli haciz türleri talep edilebilir. İcra ve İflas Kanunu; ruhu itibariyle hem alacaklı hem de borçlu taraf menfaatlerini korumaya yönelik bir kanundur. Bu sebeple alacaklı tarafa, takibin kesinleşmesi akabinde haciz yolu açılacaktır fakat borçluya ait bazı mal varlıkları için haciz yolu kanun gereği açık değildir. Bu mal varlıkları İ.İ.K.‘ nun haczi caiz olmayan mallar ve haklar başlıklı 82.maddesinde düzenlenmiştir: İ.İ.K. m.82 “Aşağıdaki şeyler haczolunamaz: 1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar, 2. (Değişik: 2/7/2012-6352/16 md.) Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya, 3. (Değişik: 2/7/2012-6352/16 md.) Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri, 4. Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alat ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları, 5. Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları, 6. Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsül için lazım olan tohumluğu, 7. Borçlu bağ, bahçe veya meyve veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alet ve edevat, Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin maişetleri için zaruri olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları, 8. Borçlar Kanununun 510 uncu maddesi mucibince haczolunmamak üzere tesis edilmiş olan kaydı hayatla iratlar, 9. Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malül olanlara bağlanan emeklilik maaşları ile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri, Askeri malüllerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri, 10. Bir muavenet sandığı veya cemiyeti tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar, 1262-1 11. Vücut veya sıhhat üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak mutazarrırın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar, 12. (Değişik: 2/7/2012-6352/16 md.) Borçlunun haline münasip evi, 13. (Ek: 2/7/2012-6352/16 md.) Öğrenci bursları. Medeni Kanunun 807 nci maddesi hükmü saklıdır. 2, 3, 4, 5, 7 ve 12 numaralı bendlerdeki istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline munhasırdır. (Ek fıkra: 2/7/2012-6352/16 md.) Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır. (Ek fıkra: 2/7/2012-6352/16 md.) İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.” İlgili kanun maddesinin 12.fıkrasında da açıkça belirtildiği üzere borçlunun haline münasip evi kanun gereği haczedilemez. Bu yazımızda “ borçlunun haline münasip evi” kavramına ve açılacak bir meskeniyet davasının icra dosyasına etkisine değineceğiz. Borçlunun haline münasip evi, borçlunun bakmakla yükümlü olduğu ailesi ile birlikte yaşamını idame ettirdiği, borçlu ve ailesinin hayatına devam edebilmesi ve geçinimini sağlayabilmesi için gerekli olan ev olarak anlaşılmalıdır. Buradaki ev kavramı bir gecekondu, apartman dairesi, bağ evi v.s. olabilir zira evin borçlunun haline münasip olup olmadığı o andaki sosyal ve ekonomik durumuna göre değerlendirilecektir. Ayrıca, tek bir ev için meskeniyet iddiasında bulunulacağı ile ilgili de kesin bir hüküm bulunmamakla beraber haline münasip olması ispatlandığı sürece borçlunun bakmakla yükümlü olduğu ailesinin bulunduğu ev sayısı ve yukarıda değinildiği üzere sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınarak yargılama yapılacaktır. Haczedilmezlik şikayeti İ.İ.K. m.16 kapsamında7 günlük hak düşürücü şikayete tabidir. Buna göre haczin öğrenildiği tarihten itibaren (bu süre uygulamada şayet gönderilmiş ise genellikle 103 davetiyesi ile başlayacaktır. ) 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde borçlu taraf İCRA MAHKEMESİNE maskeniyet iddiasında bulunabilir. Meskeniyet iddiasında bulunabilecek taraf borçlu olup , üçüncü şahısların bu iddiayı öne sürme imkanı bulunmamaktadır. Konu ile ilgili olarak ; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/798 Esas 2025/2532 Karar “ Hemen belirtmek gerekir ki, İİK'nın 283/1. maddesine göre "Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir." satış ile 3. kişiye geçen mülkiyet tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmez. Yalnızca, alacaklıya, 3. kişiye ait taşınmaz üzerine haciz koydurarak sattırmak suretiyle alacağını tahsil imkanı verir. Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında da anılan yasa hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup; 3. kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle, taşınmazın mülkiyeti şikayetçi 3. kişiye aittir. Öte yandan, İİK.'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; borçlunun haline münasip evinin haczolunamayacağı ifade edilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, meskeniyet şikayeti, yalnızca takip borçlusuna tanınmış bir hak olup; takipte borçlu sıfatı taşımayan 3. kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı yoktur.” Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/304 Esas 2025/1858 Karar “ İİK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendi gereğince; borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bu maddeye dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlıdır. Bir başka ifadeyle, meskeniyet şikayeti, şahsi hak niteliğinde olup, iddiada bulunan kişinin ihtiyacı ve haczedilen meskenin bu şahsın haline münasip olup olmadığı araştırılarak sonuçlandırılması gerekir. Bu nedenle, haczedilmezlik şikayetinin incelenmesi sırasında şikayetçi borçlunun ölümü halinde mirasçılarının yargılamayı sürdürmeleri mümkün değildir. Öte yandan, borçlunun ölümü ile İİK'nın 53. maddesi uyarınca; alacaklı tarafından takibin mirasçılara yöneltilmesi ve bu konuda muhtıra tebliğinden sonra, mirasçılar haczin kendilerine tebliğ tarihinden ya da öğrenmeleri halinde bu tarihten itibaren İİK'nun 16/1. maddesinde ön görülen yasal yedi günlük sürede İİK'nın 82/12. maddesi uyarınca kendileri adına haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceklerdir.” Akabinde icra hukuk mahkemesi keşif ve bilirkişi delillerine başvurmak suretiyle iddiayı değerlendirecektir. Öğretide ikame ilkesinin ev hacizlerinde de uygulanacağı kabul edilmiştir. Buna göre, borçlu ve bakmakla yükümlü olduğu ailesi yönünden haline münasip ev almaya yeterli paranın borçlu tarafa bırakılması suretiyle evin haczine ve satışına imkan sağlanması mümkündür. Burada önemle belirtmek gerekir ki, borçlunun haline münasip evinin değeri HACİZ TARİHİ İTİBARİYLE belirlenecektir. Örnek olarak ; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2025/619 Esas 2025/2123 Karar “ 2004 sayılı İİK'nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 12. bendinde; 'borçlunun "haline münasip" evi haczedilemez.' hükmüne yer verilmiştir. Meskeniyet iddiası nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde; haline münasip ev değeri ve şikayete konu taşınmazın değerinin, haciz tarihi itibariyle taşınmazın bulunduğu bölgedeki diğer taşınmazlarla emsal mukayesesi yapılmak ve aynı vasıftaki taşınmazların alım-satım değerleri denetime elverişli ve somut veriler içerecek şekilde tespit edilmek suretiyle, İİK'nın 82/12. maddesi gereğince belirlendikten sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın hak sahiplerine ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına; şayet borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar mahcuzun değerinden fazla ise haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Bu kıstasları aşan nitelik ve evsaftaki yerlerle, makul ölçüleri geçen oda ve salonu kapsayan ve ikamet için zorunlu öğeleri içeren bir meskenin dışındaki yerler, maddede öngörülen amaca aykırıdır. Borçlunun görev ve sıfatı, kendisinin yukarıda belirlenenden daha görkemli bir meskende ikamet etmesini gerektirmez. Yine borçlunun, şikayete konu taşınmazın bulunduğu muhitte oturması zorunlu olmadığından, daha mütevazi semtlerde haline münasip meskenin değerinin bilirkişi marifeti ile tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan yukarıda da belirtildiği üzere meskeniyet iddiası bir haczedilmezlik şikayeti olup; mahcuzun değerinin ve borçlunun haline münasip alabileceği mesken değerinin haciz tarihi itibariyle belirlenmesi zorunludur. Somut olayda, mahallinde 29/11/2023 tarihinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 06.12.2023 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın keşif tarihi itibariyle değerinin 1.140.000,00 TL olduğu, haline münasip ev değerlendirmesinin ise; Fatsa ilçesi sınırları içinde araştırma yapıldığı belirtilerek ve sahibinden.com internet sitesindeki ilanlardan 5 adet 1+1 ev emsalleri üzerinden 5 adet ilanın ortalama değeri alınmak suretiyle sonuca giderek 1.248.000,00 TL olarak belirlendiği, İlk Derece Mahkemesince keşif tarihi itibariyle tespit edilen bu değer üzerinden hüküm kurulduğu, ancak hükme esas alınan raporun eksik inceleme ürünü ve denetime elverişli olmadığı, borçlunun gerek şikayete konu taşınmazın, gerekse daha mütevazı semtlerde hâline münasip alabileceği evin değerinin denetime elverişli olmayıp net satış fiyatlarının somut verilerle belirlenmediği, meskeniyet iddia edilen taşınmaz bodrum katta 2+1 odalı ve 95 m2 olduğu halde, 1.katta ve daha büyük metrekareye sahip emsalden fazla değer takdir edildiği, düşük değerde iki adet emsal belirlendiği halde beş adet taşınmazın ortalaması alınarak farklı bir değere ulaşıldığı, haline münasip ev değerlemesinde hangi tarihin esas alındığının belirtilmediği, öte yandan şikayet konusu taşınmazın ve haline münasip evin değerinin haciz tarihi itibari ile belirlenmesi gerektiğinin göz ardı edildiği, dolayısıyla raporun bu hali ile, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak, şikayet konusu hacizli taşınmazın değerinin haciz tarihi itibariyle tespit edilmesi ve haciz tarihi itibariyle borçlunun daha mütevazi semtlerde haline münasip evi alabileceği değerin açık, net ve tek rakam olarak yukarıda değinilen ilke ve kurallar gözetilerek tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.” Kararı ile değer tarihinin haciz tarihi olduğu hüküm altına alınmıştır. Şayet meskeniyet iddiasında bulunulan taşınmaz üzerinde hacizden önce konulan ve haciz tarihi itibariyle henüz borcu ödenmeyen bir ipotek borcu bulunması halinde, Yargıtay kararları gereği haczedilmezlik şikayeti reddedilecektir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2024/6921 Esas 2025/460 Karar “ Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller ise de, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmesi halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir. Somut olayda, takip dosyasından borçlunun şikayete konu taşınmazı üzerine 16.07.2019 tarihinde haciz konulduğu, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında 3. kişi T.Halkbank A.Ş. lehine S. K. 'ın kullandığı ve kullanacağı asaleten ve kefaleten kredilerinin, doğmuş ve doğacak tüm borç ve risklerinin teminatını teşkil etmek üzere 300.000,00 TL'ye kadar 10.10.2016 tarihli 1. dereceden fekki bankaya bildirilinceye kadar süresiz limit ipoteği tesis edildiği, ipotek alacaklısı T.Halkbank A.Ş.’nin 20.11.2023 tarihli yazı cevabında ipotek borcunun devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür. O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipoteğin mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından İlk Derece Mahkemesince şikayetin bu nedenle reddinin gerektiği, ayrıca borca itiraza ilişkin hüküm kısmında borca itirazın süreden reddine dair açıkça hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2022/12-76 Esas 2023/544 Karar “ Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında ise sonradan haczedilmezlik şikâyetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Meskenini kendi iradesiyle ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığı kabul edilmelidir. Ancak, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması hâlinde ise ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikâyetinde bulunulabilir. Aksi takdirde, kurulan bir ipotek borcu ödenmiş olsa dahi, bundan sonraki tüm hacizler yönünden meskeniyet şikâyetinin mümkün bulunmadığı gibi kabul edilemeyecek bir sonuç ortaya çıkar. Hukuk Genel Kurulunun 18.03.2015 tarihli ve 2013/12-1576 Esas, 2015/1045 Karar ile 29.05.2015 tarihli ve 2013/12-2169 Esas, 2015/1463 Karar sayılı kararlarında da benzer hususlar benimsenmiştir. 5. Borçlu ipotek tesisine rıza göstermiş olmakla taşınmazın satılmasını göze almış ve böylece meskeniyet iddiasından önceden vazgeçmiştir (Necmeddin M. Berkin, Tatbikatçılara İcra ve İflas Hukuku Rehberi, İstanbul, 1980, s. 217). Borçlu, haczedilmez bir malını rehnetmek suretiyle haczedilmezlik imtiyazından feragat etmiş olmaktadır. Başka bir deyişle, haczedilmezliği sadece o rehnin alacaklısına karşı değil, bir başka alacaklıya karşı da ileri sürememelidir (Ramazan Arslan, Alacakların Tahsili Hususunda Cebri İcra ve Yargılama Anında Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yolları, 5-7 Temmuz 1991, Abant Palace, s.17). 6. İpotek ise 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 881 ilâ 897 nci maddeleri arasında düzenlenmiş, ancak kanun koyucu tarafından bu hükümlerde ipotekle ilgili bir tanıma yer verilmemiştir. Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku, 2009, s.786; Kemal Gürsoy, Fikret Eren, Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, 1984, s. 1032). 4721 sayılı Kanun’un 881 inci maddesine göre hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğin borçluya ait bir taşınmaz üzerinde kurulması şart olmadığı gibi borçluya ait bir taşınmaz üzerinde ipotek kurulmasından sonra borçlunun bu taşınmazın mülkiyetini devretmesine de engel yoktur. 7. 4721 sayılı Kanun'un 851 inci maddesindeki düzenlemeden anlaşıldığı üzere ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belirli olup olmamasına göre iki şekilde kurulabilir. Buna göre, ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belirli ise anapara ipoteği, belirli değilse üst sınır (limit) ipoteği kurulabilir. 8. 4721 sayılı Kanun'un 851 inci maddesine göre miktarı belli olmayan ya da henüz doğmamış bir alacağın ipotekle teminat altına alınması hâlinde, alacağın miktarı henüz bilinmediğinden ipotekte belirlilik ilkesi gereğince ipotekli taşınmazın azami miktarı için teminat teşkil edeceğini alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taraflarca kararlaştırılması ve bu miktarın rehin yükü olarak tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekir (Müjgan Tunç Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, İstanbul, 2010, s. 164, dn. 69). Üst sınır (limit) ipoteğinde üst sınır çerçevesinde tescil edilen ipotek, tescil edildiği tarihte mevcut ve miktarı belli olan bir alacağı dayanmamaktadır. Bu nedenle bu ipotek maddi bünyeden yoksun, biçimsel bir ipotek niteliği taşımaktadır. İleride alacak doğup miktarı belli olduğunda başlangıçta şekli bir karakter taşıyan üst sınır ipoteğini, gerçekleşen alacak tutarı ile sınırlı tutarak maddi içeriğe kavuşacaktır. Bu hâlde ipoteğin fer’îlik niteliği tam anlamı ile gerçekleşmiş olur. Rehnin paraya çevrilmesi de bu aşamadan sonra olacaktır (Sümer Altay, Ali Eskiocak, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni, İstanbul 2007, s.82; Kemal Oğuzman vd., Eşya Hukuku, İstanbul 2005 s.728). 9. Somut olayda ise; alacaklı Zonguldak İl Özel İdaresi vekili tarafından borçlu Coşkun Bozalan aleyhine Zonguldak 4. İcra Müdürlüğünün 2015/1264 Esas sayılı dosyasında 31.03.2015 tarihinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte şikâyet konusu taşınmaza 19.06.2015 tarihinde haciz şerhi işlenmiştir. Taşınmazın tapu kaydında Türkiye Garanti Bankası A.Ş. lehine 05.05.2008 tarihli ve 13124 yevmiye No.lu birinci derece ipotek tesis edilmiştir. Türkiye Garanti Bankası A.Ş.'nin 25.10.2016 tarihli cevabında borçlunun kullanmış olduğu konut finansman kredisine istinaden ipotek tesis edildiği, 29.03.2021 tarihli cevabında ise 19.06.2015 tarihi itibariyle 4.232,00 TL borcun bulunduğu bildirilmiştir. Şikâyet konusu taşınmaza ilişkin ipotek akit tablosunun incelenmesinde ise Coşkun Bozalan'ın Türkiye Garanti Bankası A.Ş.'den kullandığı ve kullanacağı krediler nedeni ile doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır (limit) ipoteği tesis edildiği görülmektedir. 10. Şu hâle göre meskeniyet şikâyetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, doğmuş ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere üst sınır (limit) ipoteği şeklinde kurulduğu, ipoteğin bu hâli ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmaktadır. O hâlde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, borçlunun serbest iradesi ile kurulan ipoteğin meskeniyet şikâyetine engel olduğunun kabulü gerekir. 11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, lehine ipotek şerhi olan bankanın konut finansman kredisine istinaden ipotek tesis edilmiş olduğunu bildirdiği gerekçesiyle direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” Son olarak belirtmek gerekir ki, meskeniyet iddiası sebebiyle icra hukuk mahkemesinde açılan bir şikayet davası başlı başlına satışı durdurmayacaktır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/17014 Esas 2016/22539 Karar “ Somut olayda, şikayete konu taşınmaz hakkında Giresun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/120 Esas sayılı dosyasında yapılan meskeniyet şikayetinin başvuru tarihinin 14.02.2013 olduğu, söz konusu şikayet dosyasında, satışın durdurulmasına yönelik olarak mahkemece verilen bir tedbir kararının bulunmadığı, ihalenin ise 15.3.2013 tarihinde gerçekleştirildiği, meskeniyet şikayetinin kabulüne ilişkin mahkeme kararının 17.9.2015 tarihinde, yani ihaleden çok sonra kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda, borçlunun ihalenin feshi nedeni olarak belirttiği husus, İİK'nun 134. maddesinde belirtilen ihalenin feshi nedenleri arasında yer almadığı gibi, Giresun 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/120 Esas, 2014/7 Karar (bozmadan sonra 2014/1098 Esas, 2015/134 Karar) sayılı dosyasında, İİK'nun 22. maddesi gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı da bulunmadığından, taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için, meskeniyet şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenmesine gerek yoktur.”