A
Admin
Yönetici
Yönetici
Güney Kore, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden biri olmasına rağmen, demografik geleceği açısından alarm veren bir tabloyla karşı karşıya. Artan refah düzeyi, teknolojiye entegre yaşam tarzı ve modern şehirleşme, ülkeye büyük bir ivme kazandırmış olsa da, doğurganlık oranlarındaki dramatik düşüş, bu başarının arkasında sessizce büyüyen bir krizi işaret ediyor. Kadın başına düşen doğum sayısı son yıllarda 0.72’ye kadar gerileyerek dünya sıralamasında en alt basamaklara oturdu. Bu oran, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gereken minimum seviye olan 2.1’in oldukça altında. Her geçen yıl, daha az çocuk doğuyor; doğanların da önemli bir bölümü tüp bebek ya da benzeri doğurganlık tedavileriyle dünyaya geliyor. Kadınların çocuk sahibi olma yaşı 30’ların ortasına yükselirken, artan yaşam maliyetleri, kariyer baskısı, uzun çalışma saatleri ve çocuk bakımına dair sosyal destek eksikliği, genç kuşakları anne baba olmaktan uzaklaştırıyor. Bu gidişat sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir tehdit. Uzmanlara göre yaşlanan nüfus, ülkenin ekonomik büyümesini de orta ve uzun vadede tehlikeye atabilir. Çünkü azalan genç nüfus, iş gücünde daralma, üretim kapasitesinde düşüş ve sosyal güvenlik sistemlerinde tıkanmaya yol açabilir. Güney Kore örneği, teknolojik ilerlemenin ve ekonomik kalkınmanın, sosyal politikalarla desteklenmediği sürece nasıl ciddi sonuçlar doğurabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Çocuk sahibi olmayı tercih etmek, artık sadece kişisel bir karar değil; aynı zamanda geleceği şekillendiren toplumsal bir mesele. (Sözcü)