A
Admin
Yönetici
Yönetici
Nihat AK/EGE TELGRAF- Hayata geçirilen gayrimenkul sertifikası modeli, dar gelirlileri ve müteahhitleri heyecanlandırdı. Yeni yatırım aracı, farklı gelir gruplarına hem konut edinme hem de alım-satım yoluyla birikimlerini değerlendirme fırsatı sağlıyor. Gayrimenkul sektörünün aktörleri, Ege Telgraf’a yaptıkları değerlendirmelerde sistemin avantajları ve dikkat edilmesi gereken yönlerine dair önemli bilgiler paylaştı. SİSTEMİN TEMEL MANTIĞI Küçük bütçelerle yatırım imkanı sağlayan bir sistemin devreye alındığını belirten İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Müteahhitler Federasyonu Yüksek İstişare Kurulu Başkanı İsmail Kahraman, “Gayrimenkul sertifikası dediğimiz sistem, aslında 10-15 yıl öncesine dayanan bir çalışmanın ürünü. O dönemlerde bu sistemin altyapısı hazırlandı. Amacı sadece yerli vatandaşlara değil, yabancı yatırımcılara da konut satışı yaparak Türkiye’nin konut ihracatını artırmak ve piyasayı canlandırmaktı. Bu yönüyle biz de o dönemde projeyi destekledik. Çünkü hem yabancı için cazipti hem de vatandaşlara küçük tasarruflarla gayrimenkul sahibi olma fırsatı sunuyordu. Sistemin mantığı şu: Bir proje geliştiriliyor ve o projedeki konutların tamamı ya da bir kısmı gayrimenkul sertifikasıyla hisselendiriliyor. Yani nasıl hisse senedi alınıyorsa, burada da bir dairenin belli bir yüzdesi alınıyor. Örneğin 1 milyon liralık bir daire küçük parçalara bölünüyor. Kimin bütçesi neye yetiyorsa o kadar alıyor. Zamanla birikimi artan kişi, bu sertifikalarla bir daire sahibi olabiliyor. Bu yönüyle bakarsak, gayrimenkul sertifikası hem konut edinmenin hem de yatırım yapmanın alternatif bir yolu. Yani sadece bir ev değil, bir finansal enstrüman da sunuyor" dedi. İNŞAATTA YENİ FON Sertifika sisteminin sadece vatandaş için değil, inşaat sektörü için de avantajlar sağlayacağını dile getiren Kahraman, “Özellikle finansman bulmakta zorlanan, projeye başlamak isteyen müteahhitler için bu sistem bir kaynak oluşturabilir. Tabii burada bazı şartlar var. Örneğin proje üretilecek arsanın size ait olması gerekiyor veya emlak konut gibi kurumlarla iş birliği yapmanız gerekiyor. Bu yapıldıktan sonra siz de projenizin bir kısmını gayrimenkul sertifikalı olarak düzenleyebiliyorsunuz. Zamanla projenin İzmir’de de yaygınlaşması mümkün. Tabii sistemin iyi anlatılması, vatandaşın tam olarak ne aldığını, neye ortak olduğunu bilmesi çok önemli. Sertifika sahiplerinin ne zaman, nasıl bir mülkiyet hakkı kazanacağı, hisse olarak mı kalacağı, bir daireye dönüşüp dönüşmeyeceği, projeler tamamlandığında ne olacağı gibi sorulara net cevaplar verilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. KOOPERATİFTE BAŞARI FORMÜLÜ Kooperatif modelinin de küçük birikimlerle vatandaşın konut sahibi olabilmesi açısından oldukça önemli bir çözüm yolu olduğunu belirten Başkan Kahraman, “Yapı kooperatifleri doğru yönetildiğinde başarılı sonuçlar doğuruyor. Ama burada dikkat edilmesi gereken şey şeffaflık ve yönetim. Vatandaş bir konutun örneğin 1 milyon liraya mal olacağını duyduğunda, bunun final fiyatı olduğunu düşünüyor ama süreç içinde maliyet artışları olabiliyor. Bu da beklentilerin karşılanmamasına neden oluyor. Yani hem sürecin iyi yönetilmesi hem de vatandaşın düzenli, açık şekilde bilgilendirilmesi gerekiyor. Ne yazık ki bazı kötü örneklerde bu şeffaflık sağlanmadığı için mağduriyetler yaşanıyor ve bu da vatandaşın sisteme olan güvenini zedeliyor. Oysaki denetlenebilir ve sağlıklı yürütülen kooperatifler, gayrimenkul ediniminde gerçekten etkili bir yoldur" şeklinde konuştu. ERİŞİM KOLAYLIĞI Kovid-19 salgınıyla çok sayıda vatandaşın en küçük bir gayrimenkulü bile alamayacak duruma geldiğini vurgulayan İzmir Emlak Kulübü Başkanı Rıdvan Akgün, “Gayrimenkul sertifikası sistemi Türkiye için çok önemli ve yapıcı bir modeldir. Yaklaşık 15 yıl önce bu konuyu dile getirenlerden biri olarak söylüyorum; vatandaşların küçük bütçelerle dahi gayrimenkul yatırımı yapabilmesinin önünü açan bir sistemdir bu. Gelişmiş ekonomilerde nasıl uygulanıyorsa, Türkiye’de de benzer bir yapı kurulmalı demiştik o zamanlar. Bugün geldiğimiz noktada, bu sistemin gündeme gelmesi sevindirici. Özellikle son 5 yılda, pandemi sonrası dönemde insanlar müstakil yaşama yöneldi. Ama ne yazık ki ekonomik şartlar birçok insanın bırakın müstakil evi, bir arsa ya da küçük bir 1+1 almasına dahi yetmiyor. Bu yetersizliği telafi edecek bir finansal sisteme ihtiyaç var” dedi. KİME HİZMET EDECEK? Sistemin başarılı olması için netlik, şeffaflık, doğru yönlendirme ve güçlü bir denetimin şart olduğuna dikkati çeken Başkan Akgün, “Bu sistemin şeffaf yürütülmesi şarttır. Sertifikayla toplanan para sadece konut üretimi için kullanılmalı, başka alanlara yönlendirilmemelidir. Fonlar kontrollü ve kademeli olarak müteahhide ödenmeli, aksi halde projeler yarım kalabilir ve güven sarsılır. Sistemde belirsizlikler var: Örneğin, 1 milyon liralık sertifika toplanıp konut 2 milyon liraya çıkarsa ne olacak? Ortak alım mümkün mü? Vatandaşların kafasında soru işaretleri bulunuyor. Sertifikası tamamlanamayanlar ne yapacak? Satış nasıl olacak, nerede gerçekleşecek? Bunlar netleşmeli. Öte yandan sistemin kime hizmet edeceğini göreceğiz. Vatandaşa konut sağlamak için mi yoksa zor durumdaki inşaat firmalarını desteklemek için mi? Amaç yeni, planlı, kaliteli konut üretmek ve yatırımcının kazancını artırmak olmalıdır” ifadelerini kullandı.