A
Admin
Yönetici
Yönetici
Hafta içinde Türkiye Futbol Federasyonu Olağan Mali Genel Kurulu yapıldı Ankara’da.
Özerk futbol yasasının çıktığı 1992 yılından beri aralıksız takip ederim.
Ancak bu kadar enerjisi düşük, “bitse de gitsek” moduna odaklısını izlemedim.
Çarpıcı tarafı, yıllar sonra koltuğunun tehdit altında olmadığını gören bir federasyon başkanının rahatlığı mıydı sadece?
Olur mu? Neler sığdı 1.5 saatlik tiyatroya?
Hadi başlayalım;
* Genel kurulda divan başkanlığına kim seçildi biliyor musunuz? Geçen yıl TFF’ye İbrahim Hacıosmanoğlu’nun listesinden giren, ancak bir hafta sonra, “Şiarımız; adil, liyakate dayalı, herkese eşit mesafede davranış ve tüm yönetim kurulu üyelerinin katılımı ile birlikte şeffaf yönetim vaadi olmuştu. Bunların gerçekleşmeyeceğine dair oluşan kanaat dolayısıyla istifa ediyorum” diyen Bayram Saral!
Sayın Saral’ın bu görevi kabul etmesinin, Hacıosmanoğlu’nun onun divan başkanlığına onay vermesinin açıklamasını merak ediyorum.
* Genel kurullar dört büyük kulübün boy gösterisine sahne olurdu. Çarşamba günü sadece Fenerbahçe Başkanı Ali Koç vardı. Attığı her adımda delegelerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ve Hacıosmanoğlu’nu kıskandıran Koç, niye gelmişti Ankara’ya?
Kulüpler Birliği Başkanı unvanı taşıdığı için mi, yoksa federasyona son kez destek verdiğini cümle aleme gösterip, yeni sezonda başına bir kaza gelmesinin önünü almak için mi? İkisi de mantıklı!
* Plana bakın. TFF’nin faaliyet raporları tasarruf gerekçesiyle ilk kez kitapçık halinde basılmamış, bilgiler delegelerin kişisel hesaplarına gönderilmişti. Çok iddialıyım, salona gelen 187 kişinin 7’si maillerine baktıysa, bir daha TFF genel kurullarını takip etmeyeceğim.
* Toplantının dikkat çeken tek konuşmasını İstanbulspor Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu yaptı. Ne dedi Ecmel Başkan?
“Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Herkes kazancının vergisini versin. Af filan olmasın.”
Sonrası, salonda tek bir alkış sesi yoktu.
* Oturumun en önemli gündem maddesi federasyon ve kurullarının ibrası idi. Sırası geldiğinde delegelerin üçte ikisi salon dışındaydı. Divan başkanının çağrısına karşın 80-90 kişilik bir grubun elleri kalktı, herkes aklandı!
* “Kısa kes Aydın havası olsun” derler ya. İlk kez bir genel kurul bittikten sonra federasyon başkanı kürsüye gelip teşekkür konuşması yapmadı. Oysa bir saat önce “Cenabı Allah izin verdiği sürece buradayız, bir yere gitmiyoruz” cümlesini kurmuştu.
Üç öğün açık büfe, konforlu odalar, uçak biletleri, yakıt ücretleri, lüks araçların otel önüne dizildiği sıradan (!) bir genel kurul yaşadık işte.
Kimse kusura bakmasın, Türk futbolu bu vizyondaki insanların inisiyatifine kaldıysa; on değil elli yıl geçse düzlüğe çıkamayız!
Hacıosmanoğlu yine hakemi vurdu
TFF Mali Genel Kurulu’nun can alıcı bölümü, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun doğaçlama konuştuğu andı.
Kendisinin hakemlere alerjisi olduğunu ve sevmediğini bilirim de, sezon başlamadan onları topun ağzına sürüp “ayağınızı denk alın” diye tehdit etmesi yakışık almadı.
Neler söylemedi ki?
“Sahaya çıkmadan önce size müdahale etme yetkim var. Ancak sahaya girdikten sonra kendinizin, ailenizin ve temsil ettiğiniz kurumun şeref ve şahsiyetini koruyun” dedi. Of, off!
Ne anladım? “Ey hakemler başımı belaya sokmayın, sokanı çıra gibi yakarım.”
Geçmişte yapmadı mı? Çıra gibi yakmadı ama saatlerce stat odasında rehin tuttu. Onun sayesinde Trabzonlu bir federasyon başkanvekili 6 ay hak mahrumiyeti cezası alarak futbol tarihine geçti.
Sistem eleştirisini hakemler üzerinden kurgulamak, camiaya duyulan güvensizliği artırır.
Kullanılan üslup yıpratıcıdır. Adalet ararken kaosa çanak tutmak, bu konumdaki bir yöneticinin tarzı olamaz.
Futbolun en sahipsiz paydaşına böyle bir ortamda gözdağı vermek, herkese kaybettirir!
Özerk futbol yasasının çıktığı 1992 yılından beri aralıksız takip ederim.
Ancak bu kadar enerjisi düşük, “bitse de gitsek” moduna odaklısını izlemedim.
Çarpıcı tarafı, yıllar sonra koltuğunun tehdit altında olmadığını gören bir federasyon başkanının rahatlığı mıydı sadece?
Olur mu? Neler sığdı 1.5 saatlik tiyatroya?
Hadi başlayalım;
* Genel kurulda divan başkanlığına kim seçildi biliyor musunuz? Geçen yıl TFF’ye İbrahim Hacıosmanoğlu’nun listesinden giren, ancak bir hafta sonra, “Şiarımız; adil, liyakate dayalı, herkese eşit mesafede davranış ve tüm yönetim kurulu üyelerinin katılımı ile birlikte şeffaf yönetim vaadi olmuştu. Bunların gerçekleşmeyeceğine dair oluşan kanaat dolayısıyla istifa ediyorum” diyen Bayram Saral!
Sayın Saral’ın bu görevi kabul etmesinin, Hacıosmanoğlu’nun onun divan başkanlığına onay vermesinin açıklamasını merak ediyorum.
* Genel kurullar dört büyük kulübün boy gösterisine sahne olurdu. Çarşamba günü sadece Fenerbahçe Başkanı Ali Koç vardı. Attığı her adımda delegelerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ve Hacıosmanoğlu’nu kıskandıran Koç, niye gelmişti Ankara’ya?
Kulüpler Birliği Başkanı unvanı taşıdığı için mi, yoksa federasyona son kez destek verdiğini cümle aleme gösterip, yeni sezonda başına bir kaza gelmesinin önünü almak için mi? İkisi de mantıklı!
* Plana bakın. TFF’nin faaliyet raporları tasarruf gerekçesiyle ilk kez kitapçık halinde basılmamış, bilgiler delegelerin kişisel hesaplarına gönderilmişti. Çok iddialıyım, salona gelen 187 kişinin 7’si maillerine baktıysa, bir daha TFF genel kurullarını takip etmeyeceğim.
* Toplantının dikkat çeken tek konuşmasını İstanbulspor Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu yaptı. Ne dedi Ecmel Başkan?
“Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Herkes kazancının vergisini versin. Af filan olmasın.”
Sonrası, salonda tek bir alkış sesi yoktu.
* Oturumun en önemli gündem maddesi federasyon ve kurullarının ibrası idi. Sırası geldiğinde delegelerin üçte ikisi salon dışındaydı. Divan başkanının çağrısına karşın 80-90 kişilik bir grubun elleri kalktı, herkes aklandı!
* “Kısa kes Aydın havası olsun” derler ya. İlk kez bir genel kurul bittikten sonra federasyon başkanı kürsüye gelip teşekkür konuşması yapmadı. Oysa bir saat önce “Cenabı Allah izin verdiği sürece buradayız, bir yere gitmiyoruz” cümlesini kurmuştu.
Üç öğün açık büfe, konforlu odalar, uçak biletleri, yakıt ücretleri, lüks araçların otel önüne dizildiği sıradan (!) bir genel kurul yaşadık işte.
Kimse kusura bakmasın, Türk futbolu bu vizyondaki insanların inisiyatifine kaldıysa; on değil elli yıl geçse düzlüğe çıkamayız!
Hacıosmanoğlu yine hakemi vurdu
TFF Mali Genel Kurulu’nun can alıcı bölümü, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun doğaçlama konuştuğu andı.
Kendisinin hakemlere alerjisi olduğunu ve sevmediğini bilirim de, sezon başlamadan onları topun ağzına sürüp “ayağınızı denk alın” diye tehdit etmesi yakışık almadı.
Neler söylemedi ki?
“Sahaya çıkmadan önce size müdahale etme yetkim var. Ancak sahaya girdikten sonra kendinizin, ailenizin ve temsil ettiğiniz kurumun şeref ve şahsiyetini koruyun” dedi. Of, off!
Ne anladım? “Ey hakemler başımı belaya sokmayın, sokanı çıra gibi yakarım.”
Geçmişte yapmadı mı? Çıra gibi yakmadı ama saatlerce stat odasında rehin tuttu. Onun sayesinde Trabzonlu bir federasyon başkanvekili 6 ay hak mahrumiyeti cezası alarak futbol tarihine geçti.
Sistem eleştirisini hakemler üzerinden kurgulamak, camiaya duyulan güvensizliği artırır.
Kullanılan üslup yıpratıcıdır. Adalet ararken kaosa çanak tutmak, bu konumdaki bir yöneticinin tarzı olamaz.
Futbolun en sahipsiz paydaşına böyle bir ortamda gözdağı vermek, herkese kaybettirir!