A
Admin
Yönetici
Yönetici
Millet olarak bir kez daha, yine, yeniden İstanbul’un kutlu fethinin 572. yıl dönümüne kavuşmanın huzurunu yaşıyoruz. İstanbul’un fethi sırasında “Kostantinopolis’te kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederim” diyerek adaletin gölgesine sığınanların yaşadığı dönemin üzerinden tam 572 yıl geçti. Fakat bugün o dönemden kalma fikri kılıç artıkları “zulüm 1453’te başladı” sloganı ile Bizans’ın uşaklığını yapmaya teşne olduklarını her fırsatta dile getirmeye devam ediyor. Kudüs, Siyonist İsrail’in kuşatması altında inim inim inlerken, Gazze 7 Ekim 2023’ten bu yana dünyada eşi benzeri görülmemiş soykırımı yaşanırken, İstanbul’un üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. “BİZANS OYUNLARI”NA MÜSAADE EDİLMEMELİ İstanbul çok büyük bir kuşatma altında... Hem de topsuz, tüfeksiz bir kuşatma. Gizli bir el, 1453’te kaybedilen mevzileri tekrar kazanmak için politik, demografik, ekonomik, sosyal, kültürel ve mimari alanlar başa olmak üzere bütün kirli oyunları devreye sokuyor. Fatih’in açtığı Yeni Çağ kapatılıp, Bizans’ın Orta Çağ’ı hayal ediliyor. Bu kuşatmayı yarmanın yolu bir ve beraber olmaktan geçiyor. İSTANBUL, ANADOLU’NUN TAPUSU Çünkü İstanbul düşerse Mekke düşer; Mekke düşerse Medine düşer; Medine düşerse Ümmet düşer. Bu yüzden “fetih ruhu”nu diri tutmalıyız. İstanbul’un Fethi’ni Anadolu’nun anahtarı, tapusu bilmeliyiz. Fetih için geldiği İstanbul surları önünde, “Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni” diyerek baş koyduğu yoldan dönmeyen Fatih Sultan Mehmed gibi “Kuruluş ve Fetih Destanı”nı yeniden yazmalıyız. Tıpkı, “Le tuftehanne’l-Kostantîniyyetü. Ve le ni’me’l-emîru emîruhâ, ve le ni’me’l-ceyşu zâlike’l-ceyş.” (Konstantiniyye elbette fetholunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir) müjdesine nail olmak için sefere çıkanlar gibi bize bu eşsiz beldeyi yurt kılan Allah’a şükretmeliyiz. FATİH, ADALET KILICININ HAKKINI VERDİ Fetih Destanı’nı yazan Fatih Sultan Mehmed’in amacı kaleleri zapt etmek değil, kendisine teslim edilen adalet kılıcının hakkını verebilmekti. İstanbul’un fethi, kökü İslâm’a dayanan varoluş mücadelesinin başlangıç noktasıdır. Fatih’i ve fethi anlayabilmek, İstanbul’u hakkıyla sevebilmek için önümüze sereceğimiz yol haritasını en ince ayrıntısına kadar incelememiz gerekir. *** BU KUTLU ŞEHRİ DEFALARCA SEFER DÜZENLENDİ Haydi tarihin akışını fetih öncesine çevirip, gelişmeleri yeniden gözden geçirelim... “Le tuftehanne’l-kustantîniyyetu. Fe le niğme’l-emîru emîruhâ, vele niğme’l-ceyşu zalike’l-ceyş” (Konstantiniyye elbette fetholunacaktır. O’nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir) mealindeki hadisi şerife nail olma sevdasına düşen Hudâ’nın askerleri ve Peygamber gülleri asırlar boyunca bu kutlu şehre seferler düzenlemiş, defalarca İstanbul surlarına dayanmış. Müslümanların İstanbul’a ilk seferi Hz. Osman’ın (r.a) hilafeti döneminde 655’te, ilk kuşatması ise Muaviye’nin Emevi Halifesi olduğu 668’de dönemde gerçekleşir. 669’un baharına kadar süren kuşatmada, salgınlar nedeniyle büyük kayıplar verilir. Bu kuşatma esnasında, ilerlemiş yaşına karşı sefere katılan Peygamber Efendimizin bayraktarı Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) şehid düşer. Ve burada surların dibinde toprağa verilir. İstanbul, Müslümanlar tarafından defalarca kuşatılmasına, yıllarca muhasara altına alınmasına rağmen bir türlü zafere ulaşılamaz. “MÜJDELİ ŞEHRİ” KUŞATMA SIRASI OSMANLI’DA... Çeşitli milletler tarafından bir çok kez kuşatmaya tabi tutulan “müjdeli şehir”i kuşatma sırası artık Osmanlı’ya gelmiştir. Sultan Yıldırım Bayezid tarafından 1391 yılında gerçekleştirilen 25. kuşatma 6 ay sürer ve 1396 yılında 26. kuşatmayla büyük bir başarı sağlanır. Bizans İmparatoru İkinci Manuel Paleologos, Osmanlı’nın bazı taleplerini kabul etmek zorunda kalır. Bu talepler 3 ana maddeye bağlanarak; sur içinde Müslüman mahallesi kurulması, kurulan camide Cuma Hutbeleri’nin Yıldırım Bayezid adına okunması ve Bizans İmparatorluğu’nun 10 bin filorin vergi ödenmesi sağlanır. 27. kuşatma, 28 Temmuz 1402’de Osmanlı ve Timur arasında Ankara’da çıkan karışıklıklar sebebiyle, Osmanlı İstanbul kuşatmasından geri çekilmek zorunda kalır. Bunu fırsat bilen Bizanslılar İstanbul’daki Müslüman mahalle ve camisini yıkar bir çok Müslümanı katleder. 28. kuşatma 1422 senesinde 2. Murad tarafından gerçekleştirilir. Mustafa Çelebi’nin Anadolu ayaklanmasından dolayı kuşatma kaldırılır. PEYGAMBER MUŞTUSUNA NAİL OLUNDU 29. ve son kuşatma Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında Sultan İkinci Mehmed tarafından yapılır. 29 Mayıs 1453’ün Salı sabahında Hoca Akşemseddin’in duaları, kumandan Fatih Sultan Mehmed’in vecd içinde fethe susamışlığıyla; askerler karadan ve denizden tekbir nidalarıyla surlarda gedikler açmaya başlar. Yeniçerilerin Belgradkapı ve Edirnekapı’dan Bizans’ı bozguna uğratarak burçlara sancağı dikmesiyle Konstaniyye’nin fethine müyesser olunur. Fatih Sultan Mehmed, Topkapı’dan askerleriyle birlikte şehre girer ve Son Peygamber’in müjdesine nail olunur. FETİHLE BİRLİKTE OSMANLI DÜNYA DEVLETİ OLDU Fetihle birlikte Osmanlılar, Anadolu’da kurulmuş bulunan çok sayıdaki Türk Beyliğine karşı üstünlüğünü pekiştirir. Bu nedenle İstanbul’un fethi, Anadolu’daki Türk birliğinin sağlanmasında önemli bir etkendir. Osmanlıların sadece Anadolu’daki Türklerin değil, aynı zamanda bütün İslâm Ümmeti’nin lideri olması süreci de fetihten sonra başlar. Böylece Osmanlı Beyliği bir dünya devleti haline gelir. İstanbul’un fethinin Türk, İslâm ve dünya açısından önemli ve tarihin akışına yön verecek olan sonuçları vardır. Bu tarihsel süreçten dolayı bir çok tarihçi İstanbul’un fethiyle Orta Çağ’ın sona erdiğini kabul eder. İLİM VE BİLİMDE ZİRVEYE ÇIKILDI Fatih Sultan Mehmed, dünya çapında bir devlet kurma fikrine yürekten inanmıştı. Bu idealin gerçekleşmesi için ömrünü fetihlerde geçirdi. 31 yıl süren saltanatı boyunca 2’si imparatorluk, 6’sı prenslik, 5’i dukalık olmak üzere irili ufaklı 17 devletin topraklarını fethetti. Karadeniz’i bir Türk denizi haline soktu, bütün Balkan Yarımadası’nı ele geçirdi ve Ege’de bazı adaları aldı. Babası Sultan İkinci Murad’dan devraldığı Osmanlı Devleti’nin topraklarını 2,5 katına çıkararak 2 milyon 214 bin kilometrekareye ulaştırdı. Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya, Zeyrek ve Fatih Camii’nin çevresinde kurduğu sekiz medrese, İslâm ilimleri alanında yüz yıl boyunca Cihan Devleti Osmanlı’nın en önemli öğretim kurumu oldu. Dünyaca ünlü bilim insanlarını İstanbul’a davet ederek himayesi altına aldı. Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, Fatih’in hükümdarlığı zamanında matematik, coğrafya, astronomi, fizik ve ilahiyat ilimlerinde en yüksek düzeye erişti. MUTLU KOMUTAN VE ASKERLERİ RAHMETLE YÂD EDİYORUZ 1432-1481 yılları arasında yaşayan, Osmanlı Devleti’nin 7. Padişahı Ebu’l Feth Fatih, Sultan Mehmed, hedef ve maksadını gizli tuttuğu sefere çıkıp otağını kurduğu bugünkü Kocaeli’nin Gebze ilçesi Hünkar Çayırı (Tekir Çayırı) mevkiinde bazılarına göre gut hastalığından bazılarına göre ise zehirlenme sonucu 3 Mayıs 1481 yılında, 49 yaşında vefat etti. Devletin dirlik ve düzeninin zarar görmemesi, şehzadeler arasında bir saltanat kavgasının yaşanmaması için naaşı günler süren gizliliğin ardından yapılan cenaze merasimiyle Fatih Camii haziresine defnedildi. İlk olarak 1444-1446 yılları arasında, daha sonra ise 1451’den 1481’e kadar 32 yıl boyunca hüküm süren Ni’me’l Emir (Mutlu Komutan) Fatih Sultan Mehmed’i ve Ni’me’l-Ceyş’i (Mutlu Asker) dünya durdukça unutmayacağız, unutturmayacağız!.. Bu vesile ile Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) övgüsüne mazhar olan Mutlu Komutan ve Mutlu Askerleri bir kez daha minnet ve rahmetle yâd ediyoruz.