A
Admin
Yönetici
Yönetici
Nihat AK/EGE TELGRAF- Başta yüksek su fiyatları ve büyük girdi maliyetleriyle rekabetçi fiyatlar veremediğini dile getiren esnaf, yerel yönetimlere yüklendi. İzmir Otelciler Odası Başkanı İbrahim Veral ve İzmir Lokantacılar Odası Başkanı Doğan Kılıç, yerel yönetimlerin kalıcı su politikaları geliştirmesi gerektiğini vurgularken, İzmir Büfeciler Odası Başkanı Selahattin Arslan ise esnaf temsilcilerinin sessizliğini eleştirdi. ‘MİDİLLİ DEĞİL MENDERES’E’ Bu yıl, rekabetçi fiyatlar sunarak yerli sahillerin cazibe merkezi olmasını istediklerini, Yunan adalarına karşı güç kaybetmek istemediklerini ve yerli turizmin canlandırılmasını arzu ettiklerini belirten İzmir Otelciler Odası Başkanı İbrahim Veral, “Biz İzmirli turizmciler olarak haydi Midilli, Mykonos, Santorini, Kos, Rodos, Sisam olsun istemiyoruz. Biz Menderes, Seferihisar, Karaburun, Urla, Foça, Dikili için haydi diyelim istiyoruz. Ama bunu diyebilmemiz için turistlere rekabetçi fiyatlar sunabilmemiz gerekiyor. İzmir turizminin neden gelişmediğini sorgulamak yerine, Türkiye’nin turizmde yükselen merkezleriyle, Yunan adalarının şartlarını, İzmir’in koşullarını kıyaslayalım. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bütün kent olarak bir durup düşünmeliyiz. Sadece Türkiye’nin turizm merkezlerinde ödenen su faturalarını değerlendirince, İzmir’deki turizm tesisleri ve otellerin su bedellerinin ağırlığını görüyoruz. Geçen yıl 10 birim su faturası öderken, aynı su miktarı için bu yıl neredeyse 30 birim ödeme yapıyoruz. Bolu’daki otel yangını nedeniyle İzmirli otelciler olarak su zammına yeterince karşı çıkamadık. Ancak artık yeter. Kullanılan su miktarının bedeline baktığımızda, KDV, katı atık bedeli gibi ek vergilerle faturalarımız oldukça kabarıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin su faturasına koyduğu zam oranını biz otel oda fiyatlarına yansıtsak, tesislerimize müşteri gelmez. Su, otellerimizin ve turistik tesislerimizin ana maliyet kalemlerinden biridir. Bu nedenle belediyenin su zamlarını yaparken kılı kırk yararak, dikkatli bir şekilde düşünmesi gerekiyor. Biz de otelimize bu derece zam yapsak kimse gelmez ve bu şehrin ekonomisine turizmle katkıda bulunamayız” dedi. SÜRDÜRÜLEBİLİR POLİTİKA Sürdürülebilir su politika üretiminde yerel yönetimlerin aktif rol alması gerektiğine vurgu yapan Başkan Veral, “İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sürdürülebilir su politikaları geliştirmesi büyük önem taşıyor. Şehrin geleceği için, vatandaşın ve esnafın üzerindeki su faturası yükünü artıran zamlar kalıcı bir çözüm sağlamaz. Temel öncelik, mevcut doğal kaynakları daha verimli kullanarak su yönetiminde akılcı adımlar atmaktır. İzmir’de aylarca süren yağışların etkisiyle büyük miktarlarda yağmur suyu hızla denizlere akıyor. Bu değerli kaynakların geri kazanımı için projeler geliştirilmelidir. Belediye, yağmur sularını toplayarak barajlara, göletlere ve yer altı su rezervuarlarına yönlendirecek altyapı yatırımlarını planlamalıdır. Ayrıca, otellerimiz ve turizm tesislerimiz için yağmur sularını yeniden kullanmaya yönelik sistemlerin kurulması teşvik edilmelidir. Bu sistemler, suyun filtrelenmesi ve depolanması gibi işlemlerle yağmur sularının temizlik, bahçe sulama veya diğer ihtiyaçlar için kullanıma sunulmasını sağlar. Söz konusu tesislere yönelik finansal teşvikler, teknik rehberlik ve eğitim programları bu sistemlerin yaygınlaşmasını sağlamak için önemli adımlar olacaktır. Bilimsel araştırmalar ve teknolojik inovasyonlar da su yönetimini desteklemelidir. Üniversite işbirlikleri, su tasarrufunun artırılması ve su kaynaklarının etkin kullanımı için bölgesel stratejiler geliştirmelidir. İzmir’in turizm potansiyelini artırmak ve ekonomik kalkınmayı desteklemek için suyun doğru yönetimi gerekmektedir. Bu tür sürdürülebilir uygulamalar, hem çevrenin korunmasına katkıda bulunur hem de şehrin turizm sektörü için rekabetçi bir kenti oluşturur” ifadelerini kullandı. ‘GÖNÜL RAZI DEĞİL!’ Yeme içme sektöründe hijyenin toplum sağlığı açısından vazgeçilmez olduğunu vurgulayan İzmir Lokantacılar Odası Başkanı Doğan Kılıç, “Toplum sağlığını korumak adına her damla suyu değerli kullanmamız gerekiyor, ancak mevcut koşullar bunu sürdürülebilir kılmıyor. Katı atık bedelleri esnafın sırtında kambur oluşturuyor. Kırk yıldır Yenişehir semtinde işlettiğimiz lokantamıza 3-4 ay kadar önce 93 bin lira su faturası geldi. Faturanın 38 bin lirasını su tüketim, 19 bin lirası katı atık bedeli, gerisi veriler. İtiraz ettik. Bizim sayacı aldılar, yerine yenisini taktılar. Yeni sayaç parası da aldılar, önceki sayacınızın gösterdiği bilgiler gerçek dediler. Eskiden kahvehanelerde gün boyu bir tas sıcak su ile bardak, lokantalarda bir kazan su ile bulaşık yıkanmasın diye esnafa kolaylık sağlanmıştı. Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Burhan Özfatura döneminde 'Hamam su tarifesi' ile esnafa suyu yüzde 50 ucuza kullandırdı. Sonraki yıllarda bu indirimden vazgeçildi. Şimdi esnaf da o dönemlerdeki gibi gün boyu kirli suya bulaşıklarını daldırarak mı yıkasın? Bizim gönlümüz el vermiyor!” şeklinde konuştu. ‘SIRTIMIZA YÜK YERİNE’ Su yönetiminde kalıcı politikalar üretilmesini talep ettiklerini belirten Başkan Kılıç, “İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin su yönetiminde etkin politikalar geliştirerek, kentin su kaynaklarını doğru biçimde değerlendirip suya sürekli zam yapmak yerine kalıcı çözümler üretmesini bekliyoruz. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) çalışanlarının kent genelinde etkin bir kayıp kaçak mücadelesi başlatması gerekmektedir. Kaçak su kullananların faturasının esnaf ve vatandaşın omuzlarına yüklenmesi adil değildir. Şehrimizin su hatları belirli ve hangi su hatlarında kayıplar yaşandığını tespit etmek aslında mümkün. Su kayıplarını ölçen en modern teknolojilere sahibiz; borulardan sızan, bağlantı noktalarından ve vanaların etrafından giden suları doğru bir şekilde tespit etmek mümkündür. Bu kaçakların önüne geçmek adına, rantabilitesini kaybetmiş hatların bakım ve onarımlarının yapılması büyük önem taşımaktadır. İZSU, temiz su hatlarındaki kayıpları ve kaçakları yüksek faturalarla esnaf ve vatandaştan tahsil etmemelidir. Suyun kıymeti günümüzde çok büyük ve gelecekte daha da değerli olacak. Su kıtlığına karşı şimdiden tedbirler alınarak, geleceğimizin güvence altına alınması gerekir. Bugünden harekete geçerek sürdürülebilir çözümler üretmek, İzmir'in su geleceği için atılacak en akıllıca adım olacaktır” şeklinde konuştu. ‘ESNAFIN TEMSİLCİSİ NEREDE!’ Esnafın güçlü sesi olması gerekenlerin görevlerini yetirince yerine getirmediğini savunan İzmir Büfeciler Odası Başkanı Selahattin Arslan, “Merkezi idare, kolaycılığı seçip vergileri artırmak, yerel yönetimler ise su bedeli ve katı atık gibi kalemlerde zam yaparak gelirlerini dengelemek isteyebilir. Ancak ister merkezi, ister yerel, her yönetimin asıl amacı halkın refahını artırmak olmalıdır. Orantısız zamların faturası her zaman esnafa ve vatandaşa kesilmez. Bu oluşan ekonomik krizin sebebi de sonucu da biz değiliz! Vatandaş, ekonomik yükü hafifletmek için evindeki elektrik ve su kullanımını azaltabilir. Ancak biz esnaf olarak, işletmemizin ışıklarını veya doğal gazını kapatma lüksüne sahip değiliz. Dükkanlarımızın temizliğinden vazgeçemeyiz; hijyen, işimizin olmazsa olmazıdır. Camları pırıl pırıl olmayan bir gıda dükkânının müşteri çekmesi mümkün değildir. Temiz olmayan bir mekânda müşteri sağlığını riske atamayız. Benim asıl sözüm esnaf temsilcilerine. Vergi ve belediye denetimlerinin baskısı nedeniyle esnaf, sesini duyurmaktan çekinebilir. Ancak, esnafın haklarını savunmak için görevde olanlar, esnafın aidatlarından maaş alanlar, bu sesi en güçlü şekilde çıkarmak zorundadır. Esnafın temsil makam ve mevkilerinde olanlar, esnafın sırtından maaş alanlar yapmaları gereken işin hakkını vermelidirler. Bu noktada, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat'a esnafın temsilcileri aracılığıyla sorunlar aktarılmalıdır. Elektrik, su, doğal gaz ve ağır vergiler altında ezilen esnafın en büyük sıkıntısı, kendisini yeterince temsil edecek kişi ve kurumlara sahip olamamasıdır” dedi.