A
Admin
Yönetici
Yönetici
Şehir olarak yakın gelecekte bizi bekleyen önemli tehlikeler var. Ve ne yazık ki bu tehlikelere karşı Eskişehir olarak bütün bir tutum ve işbirliği ile mücadele edemiyoruz. Sorun tespitinde bile henüz sınırları çizememişken herhangi bir ortak eylem planından bahsetmek ise gerçekten hayalci bir yaklaşım olacak. Peki, nedir bu tehlikeler derseniz, sıralama gözetmeden sayayım… Bir kere Eskişehir gençlik kenti kimliğini kaybediyor. Yaşlı nüfus rakamlarımız Türkiye ortalamasının 4,5 puan üstünde. Üstelik ölüm hızı düşük yaşlı nüfus artış hızı ise yine ortalamanın 5-6 puan üstünde olduğu için şimdi değilse bile 10 sene içinde Eskişehir bir yaşlı nüfus şehri olacak. Bunun ne zararı var? Zararı yok ama sosyal ve ticari etkisi çok fazla olacak. Bir kere hizmet sektörü ile ayakta duran şehir ekonomisi arz talep bakımından düşük bir seyre girecek. Personel sayısında zaten sıkıntılı olan özel sektör bu durumdan daha da olumsuz etkilenecek. Apart daireler gibi Genç ve öğrenci odaklı gayrimenkul yatırımları bile bundan etkilenecek. Şehrin tehlike sınırında olduğu bir başka mesele ise “Kuraklık” Ne yazık ki tek su kaynağımız olan Porsuk Barajında doluluk oranı artık korkutucu boyutlara geldi. Kuru tarım yerine sulu tarımın çok fazla yapılıyor olması ve sürekli ruhsat verilen derin su kuyuları yüzünden korktuğumuz tehlikeye doğru koşar adım ilerliyoruz. Belki bu duruma bir suni teneffüs yapar diye umutlandığımız Çifteler üzerinden su taşıma meselesi ile an itibariyle imkansız gözüküyor. Zira Çiftelerde de durum ve mevcut su debisi içler acısı bir hale geldi. Su kesintileri ile yüzleşeceğimiz günler inanın çok uzak değil! Gayrimenkul Ücretleri ise başka bir ciddi sorun Eskişehir’de gayrimenkul fiyatları ülkedeki enflasyona bağlı olarak tüm şehirlerde olduğu gibi kat be kat yükseldi. Ancak şehrimiz yine ortalamanın üstünde bir seyir izliyor. Eskiden İç Anadolu bölgesindeki şehirlerle kıyasladığımız fiyatları bugün Ankara, Bursa, Antalya gibi daha büyük şehirlerle kıyaslıyoruz. İş imkanları ve ücretler konusunda diğer illerle yarışamazken kira ve satın alma ücretlerinde o illeri nirengi almak aslında şehrin böğrüne saplanmış en büyük hançerlerden birisi diyebilirim. Nihayetinde yumurtadan anlamak için tavuk olmaya gerek yok. Eskişehir’de çalışan insanların çoğu orta ve altı seviyede maaş alan insanlar. İşçi, memur, özel sektörde ücretli çalışanların aldığı maaşlar ile sadece çalışarak ev almak çok mümkün olmadığı gibi artık çalışanların elindeki maaşı ile ödeyeceği kiralar bile can sıkıcı olmaya başladı. Daha basit bir örnekle açıklamak gerekir ise… Ortalama 30-35 bin lira maaş alan birisinin Eskişehir’de en az 25-30 bin lira kira ödemesi mi daha mantıklı yoksa aynı ücreti alarak şehrin 40-80 km uzağında olan Bozüyük-Kütahya gibi şehirlerde ya da daha uzak bir şehirde 15-20 bin lira kira ödemesi mi? Şartlar böyle devam ederse bugün bile ara eleman ya da vasıfsız çalışan bulmakta zorlanan şehir sanayisi daha büyük krizler yaşayacak ve muhtemelen yatırımlarını zaten teşvik bölgesi olarak daha avantajlı olan diğer illere kaydıracaktır. Haliyle bununda şehir ekonomisi ve sosyal hayatına direkt ve dolaylı etkilerini bir tehlike olarak sayabiliriz. Eskişehir’in en ciddi tehlikelerinden birisi ise Afet Hazırlığı Fay hattında ve deprem tehditinin en yoğun yaşayan illerin başında geliyoruz. Ancak afet hazırlık konusunda başta kentsel dönüşüm olmak üzere zayıfız, sınıfta kalıyoruz. Kurumlar arası iletişim yok seviyesinde. Siyasi erk ego ve prim mücadelesinde. Gerçekler ise ertelendikçe vebali büyüyen bir intihar gibi aramızda duruyor. Ortasından su geçen bu şehirde olası bir depreme bırakın vatandaşın hazırlıklı olmasını, kamu kurumları ve büyük binaları bile hazır değil. Hatta ve hatta yarın öbür gün yaralılara müdahale edilecek hastanelerin bile depreme karşı riskli, güvensiz olduğunu düşünürsek vehametin boyutunu tahmin edebiliriz. Üzülerek belirtmek isterim ki, vebali büyük bu konuda da topu taca atmak dışında yokuz. Şehrin Üniversiteleri, kamu kurumları, sivil toplumu, siyaset yapanları ve seçilmişleri diye tabir edeceğimiz kolektifin içinde münferit bazı örnekleri saymazsak geneli sorumsuz ve kaçamak davranıyor. Ego, kibir, kutuplaşma iklimi yüzünden şehrin sorun tespitinde bile bazı gerçekleri kabul etmiyorlar. Şehrimizin yaşanabilir tüm avantajları bir bir elimizden gitmek üzere. Yakın gelecekte ayakta kalmak zorlaştı. Susuz, sefil ve ne yazık ki barınma imkanları bile sorgulanan bir şehre dönüşmemek için acele etmemiz lazım. En azından bazı gerçeklere uyanmamız lazım ama… Neyse