EEE, NEYE YAPTIK ORTAK KIBRIS CUMHURİYETİ ANTLAŞMALARINI??

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Madem, Antlaşmanın daha mürekkebi kurumadan Rumların Başpiskoposu hem Cumhurbaşkanı olan Makarios, ENOSİS’e kapıyı açmak amacıyla Anayasada Türkler lehinde olan 13 hayati öneme haiz maddeyi değiştirmek isteyecekti? Madem, iki ortaktan biri olan Türk tarafı bu değişiklikleri Garantör Türkiye ile birlikte kabul etmeyince, Rumlar önceden hazırladıkları AKRİTAS adlı Türkleri bir gecede imha planını, üç yıl içinde hazır hale getirip bu sürede Yunan destekli hazırlanan 22 Tabur milis gücüyle isteklerini kabul ettirebilmek için Kıbrıs Türklerine karşı silahlı saldırıya geçeceklerdi? Madem, nüfusça fazla olan Rumların ada genelinde saldırılarla ortak Cumhuriyetin bütün organlarını, yollarını limanlarını ele geçirecekti ve saldırmadık Türk bölgesi bırakmayacaktı, Devlet kadrolarında çalışan Türkler işlerinden kovulacaktı, adada üç ay içinde barışı ve asayişle düzeni yeniden tesis etmek maksadıyla BM tarafından adaya Barış Gücü askeri göndermek için hukuk dışı taraflı 186 sayılı kararı alacaktı ve bu kararda devletin idaresi saldırgan darbeci ve işgalci Rum tarafına verilecekti ve kümesteki tavukları tilkiye emanet edermiş gibi, asayiş ve düzenin tesisi için Barış Gücünün yönetime yardımcı olması kararı alınacaktı ve bu karar sayesinde masum Türk ortağı da ASİ durumuna getirecekti? Madem, Barış Gücü Kıbrıs’a geldikten sonra Rum saldırıları kat be kat artacaktı, saldırılara uğrayan Türkler canlarını kurtarabilmek için 103 köyden göç etmek zorunda bırakılacak, mağara baraka, tarihi kilise ve viranelerde daha sonrasında da çadırlarda yarı aç yarı çıplak yaşam mücadelesi verirken diğer yandan da Rum saldırılarına karşı direnmek zorunda kalacak ve Garantör Türkiye’nin maddi manevi ve çok zor durumlarda da askeri ihtar ve notaları sayesinde güç bela hayatta kalacaktı, Madem, Barış Gücü adaya geldikten sonra Türklerin can ve mal kayıpları daha da çoğalacak, adanın yüzde üçüne sığınan Türk halkı Rum ambargolarına maruz kalıp işine gücüne, bağına bahçesine, davarının başında tarlasına gidemeyecek, gidenler de evlerine geri dönemeyecek, Barış Gücü refakatindeki Türk hastalar yollarda barikatlarda Rum çapulcular tarafından alıkonup kör kuyulara atılıp katledilecek yüzlerce masum insan yok edilecek, Rum çapulcular kadın çocuk bebek, yaşlı demeden top yekün katliamlar yapacak, topluca kurşuna dizerek, kimi yaşlıları fırında yakacak, topluca insanı diri diri çukurlara gömecek, azılı teröristin Nikos Sampson’un gazetesine kağıt diye Mağusa limanından gemiler dolusu her tür silah adaya sokulacak, 20 bin Yunan askeri de yasa dışı Kıbrıs’a gelecekti, 15 Temmuz 1974’te her şey esas hedef için kıvama geldi denerek erken ve acele ENOSİS için hazırlanan gene Türkleri imha için İFESTOS Planı devreye konarak Yunan Cuntası birlikteliğinde EOKA B terör çetesi çoktan yıktıkları Cumhuriyete ikinci büyük darbeyi yapacaklar, Cumhurbaşkanı Makarios’u öldürdüklerini duyuracaklar, yerine terörist başı Nikos Sampson’u atayacaklar, Kıbrıs Cumhuriyetini yıktıklarını ve yerine ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ kurduklarını dünyaya TV den ilan edecekler, CB Makarios İngilizler tarafından kaçırılıp BMGK’ne götürülecek ve orada konuşmasına Rum ve Yunan temsilciler itiraz edecekler, Türkiye sayesinde BMGK’de konuşacak ve ağlayarak ‘Yunanistan ile EOKA B Kıbrıs’ta darbe yaptı, acilen müdahale ediniz, Türkler çok büyük tehlike altındadır’ diyecek ve Garantör Türkiye ve İngiltere’den de müdahale etmelerini isteyecek. BM gözetiminde yarım asırdan fazla bir sürede BM parametreleri çerçevesinde çözüm görüşmeleri yapılır, çözüme yaklaşıldığı her dönemde saldırgan darbeciler çözümsüzlüğe oynayacaktı, görüşme masalarını devirip kaçacaktı, Referandumda ezici çoğunlukla Rumlar HAYIR diyecek ve üstünden her zamankinden daha fazla mükafat alarak tek taraflı güya tüm Kıbrıs adına AB’ne üye alınacak, ayrıca dünya yöneticileri tarafından da saygı görecek, EVET diyen Türk tarafı ise 1964 Mart ayından beri yargısız infazla reva görülen hukuksuz cezalara yenileri eklenip kala kalacak, hayır diyen taraf ise meşru yönetim olarak Kıbrıs Cumhuriyetini güya idare eder haline devam edecek ve tamamen suçlu ve Kıbrıs sorunundan anası Yunanistan ile birlikte sorumlu oldukları şüphesiz şekilde aşikar olduğu halde BMGK 3 AYLIK DİYE ALDIĞI HUKUK DIŞI OLDUBİTTİ 186 sayılı karar sayesinde saldırgan darbecilerin bu karardan dolayı her zaman çözümsüzlüğe oynadığı ortadayken ve BM gibi bir kuruluşun 186 kararının çözümsüzlüğün başlıca sebebi olduğunu bilememesi, idrak edememesi asla mümkün olmadığı nazarı dikkate alındığında, BMGK’nin o tarihten itibaren çözümsüzlüğün de sebebi olduğu, Rumlar gibi Uluslararası Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını ve Anayasasını çiğnedikleri ve de çiğnettikleri gün gibi ortadadır. BMGK, Kıbrıs sorununun çözümünü değil çözümsüzlüğünü istemektedir. Çözüm istemiş olsaydı 1964’te tavukları tilkiye teslim etmezdi, Rumların çözüm fırsatlarını tepmesine izin vermezdi, 186 sayılı kararını uzatmalarla 3 aydan 734 aya vardırmazdı, haklı taraf yerine haksız ve suçlu tarafı koruyup kollamazdı, içine ettiği Kıbrıs sorununu kısa sürede kendileri adilce temizlerdi, büyük savaşa da engel olur yüzlerce insanın ölümüne sebep olmazdı. Sonuçta Orta Doğu hesapları dolayısıyla ABD, Fransa, İsrail, Kıbrıs adasını tepe tepe kullanmaz gelip üsler kurmazlardı, İngiltere zaten adada o ayrı, Kıbrıs’ı savaş alanı durumuna sokmazlardı. Bay Hristodulidis de üsler vererek, karşılığında silahları da destekleri de bol bol alarak arkasında destek bulmaz horozlanmazdı, Türk ortağının haklarına çökemez, hiç hakları yokmuş gibi davranmaz, şey gibi kıvırmazdı. Birleşmek istediği Türklere çok tehlikeli sonu felaket maceralı tuzaklar hazırlamazdı. Sayın okurlar, yukarıda yazılanlar geçmişte ve halen yaşananlar. Her şey apaçık ortada, dünyayı güya idare eden BMGK beşlisinin sayesinde eğriler doğru, doğrular eğri hale geldi. Kısacası şimdilerde güç kimdeyse doğru oradadır, odur. Ve şimdi darbeci işgalci komşumuz bu çeşit doğruların kucağında hellada bulladadır. Türkiye ile kimlerin az da olsa husumeti vardır, gidip onlarla haşır neşir olur, çeşit türlü anlaşmalar yapar, özellikle de askeri alanda. Yarın öbürgün diyelim ki birleştik, bütün bu anlaşmaları karşımızda bulacağız, ama iyi ama kötü. İleride Türkiye aleyhinde kararlara da tanık olacağız, kimbilir belki de destek de olacağız haliyle zira VETO hakkımızı çıktan verdi Federalci BAŞKANLAR. Yerine de bir ( 1 ) olumlu oy’da karar kıldılar, bunu da bizimkiler teklif etti de burun kıvırır Rum, güya istemez. Ey Rum hiç endişe etme O bir oy için, sana 21 oy bile çıkar bizim taraftan. Baksanıza, Başpiskopos neredeysse seferberlik çağrısı yaptı içeride hem dışarıdakilere, Türkleri Kıbrıs’tan kovsunlar diye da bizim medya başı papaza arka çıktı, bize söylememiş miş miş miş. Türkiye için söylemiş miş miş. E, Vallahi ne deyim şaşırdım, ne desem anlamaz, ben gene de sorayım, Türkiye kim??? Söylemek istediğim, hani içimizdeki Federasyoncular iyi bellesinler O dillerinden düşürmedikleri Uluslararası Hukuk’u hem güya dünyayı idare eden beşlinin yaptıklarını ve özellikle 1963’ten beri bizlere ve garantörü olmayan Filistin’e. İşte bunların kelamını Tanrı kelamı gibi kabul edenler var, bir zamanlar gerçekten dim dik ayakta dururlardı bunlara hele bu gibi haksızlıklar yapılsındı ortalığı velveleye verirlerdi, şimdi ise gıkları çıkmaz bir yana büyük destek verirler isteklerine de yaptıklarına da. Ben belki anlarlar diye yazarım vaziyeti. Korkarlar mı acaba derim. Türkiye’ye karşı tutumları konuşmaları ve eylemleri ortada, yazmaya gerek yok, bunlardan neye korkarlar, aha bile bile yanlış yaptıkları ortada olduğu halde. Yahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi tutuklansın kararı aldı görüldüğü yerde efendi Netanyahu’nun. Kimse oralı olmadı, hatta açıklayanlar var davet edenler de var, hiç da sallamazlar. Bizimkiler hukukunan da, bu hukuku tanımayanlarınan da kavuşmak açılmak buluşmak ister, anlamadım gitti. Hangisi doğru. Sn Erhürman, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden dolayı Kıbrıs Türk Halkının çok bedeller ödediğini, çözüm olduğu takdirde gençlerimizin sportif ve diğer sosyal alanlarda dünyayla buluşacağını, güzel günlerin geleceğini kısacası şimdiki tablonun değişmesi için çözümün olması gerektiğini, ayrıca Rumlarla eşit haklara sahip olduğumuzu, Cumhuriyetin kurucu ortağı olduğumuzu ve haklarımızı elde etmenin tek yolunun siyasi eşitliği elde etmek olduğunu, çözümsüzlüğün devamı halinde şimdiki durumumuzun değişmeyeceğini vurguladı. İyi güzel de, çözümsüzlüğün sebebinin Türk tarafı olmadığı, çözüm planlarını Referandum dahil hep reddeden tarafın Rumlar olduğu aşikardır. Çözümsüzlüğün son 3 yıl içinde iki Devletli çözümü ortaya koymamızdan ötürü olmadığı, yarım asır öncesinden beri sürmekte olduğu gerçeği ortada. İşaret edilen hususlar da bir gerçek, lakin önümüze kondu da biz mi reddettik? Bu haklarımız 62 yıldan beri işgal edilmiş haldedir. Bu işgali de 4 Mart 1964’ten beri 186 sayılı hukuk dışı kararla BMGK onaylamış durumdadır. Çözüm olmaz ve bu karar da değişmezse durumumuz da değişmez. 186 kararı doğru ve adil bir karar mıdır. Önce bunu açığa çıkarmak ve 3 aylığına diye alınan bu rezil taraflı kararın neden 734 aya vardırıldığını, bunun çözümsüzlüğün başlıca dayanağı ve sebebi olduğunu ortaya koyup sorgulanması gerek, gerçekten çözüm isteniyorsa. Çözümsüzlüğü Türk tarafına yükleyerek eşit iki devletli çözüm tezini sebep olarak göstermek doğru değildir. Hele çözümsüzlüğün sebebi ve sorumluları aşikar iken. Adamlar, Başpapazları önderliğinde bizi Kıbrıs’tan kovmanın seferberliği içinde, durmadan silahlanmakta, arkasına güçlü devletleri alarak garantörler elde etmekte, birlikte tatbikatlar yapıp büyük oranda güçlü silahlar ve savaş araçları almakta, Meclislerinde 3 defa ENOSİS kararları da mevcuttur, partilerinde de. Haklarımızı işgal edenler belli, işgale onay verenler belli, hani sözlerine itibar ettiğiniz O yüce!!! BMGK ve AB. Bir defa olsun kınayınız o hukuk dışı oldubitti 186 kararını. Bütün çıbanın başı 186 kararıdır. Ve bu karar ENOSİS’e açılan kapıdır, uzatmalar çökmemizi beklerler, o yüzdendir. Yoksa adil ve kalıcı çözümü ve Barışı kim istemez? Birleştiğimiz takdirde dünya spor etkinliklerine ayrı ayrı mı katılacağız, veya ayrı Milli Takımlarımız mı katılacak, ayrı sosyal etkinliklerimizle mi katılacağız, hiç sanmam. Adamlar 62 senedir ortaklığımızın üstüne çöktüler, ne verirler ne de başkaları alıp verir. Esasında ortaklık haklarımızı BMGK aldı verdi, onların geri vermesi lazım, kavgasız gürültüsüz, hem hakça. Hiç yanaşmazlar, oturun anlaşın, bizim dediğimiz istediğimiz şekilde derler. Ne oturup anlaşayım, sizler çıkarlarınız gereği 1960 anlaşmalarının içine ettikten sonra, istediğiniz gibi oynadıktan sonra, haklarımızı suçlulara teslim ettikten sonra, başka anlaşmalara ne gerek var, işinize gelmezse bozasınız diye mi? Kıbrıs sorununda Rum-Yunan’dan ziyade sorumlu BMGK sonra da AB dir. İki kuruluş da Türkleri saf dışı bıraktı, hiç suçları yokken. Yazzıklar olsun hepsine.
 
Geri
Üst