DÜZCE’Yİ DE ÜLKEYİ DE BİTİREN İKİ FELAKET

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Geçtiğimiz günlerde bir avukat intihar etti. Yine geçtiğimiz günlerde bir iş insanı intihar etti. Şimdi arka planlarına baktığımızda, bu intiharların sebebinde kumar var. Telefondan oynanan kumarlar var. Şimdi bunun önüne nasıl geçilecek? Türkiye'de bir zamanlar kumarhaneler vardı, “Kapattık” dediler. Kumar oynamak isteyen Gürcistan'a, Kıbrıs'a gidiyor ama kumar evimize geldi. Kumar elimize geldi. Kumar cep telefonumuza geldi. Farklı farklı alanlarda, farklı yapılarda, farklı insanlar bu kumar illetine maalesef mazhar olmuş durumda. Evler yıkılıyor, ocaklar yıkılıyor, haneler dağılıyor. İnsanlar canına kıyıyor. Geçtiğimiz yıllarda Akçakoca’da bir belediye görevlisi bu kumar borcu yüzünden intihar etti, canına kıydı. Bunun önüne nasıl geçilmesi gerekiyorsa geçilebilir. Telefonlardaki bugünkü teknolojiyle nasıl önüne geçeceğiz? Artık o da bu teknolojiyi kontrol eden mekanizma devletimizin işi. Yuvalar dağılmasın, canlar yanmasın, evlatlar yetim kalmasın, kadınlarımız dul, büyüklerimiz evlat acısına yanmasın artık. O kadar tehlikeli bir boyutta ki, sinsice toplumun her kesimini sarmış vaziyette kumar. Bu telefonda oynanan kumarın bir şekilde – yok iddia, yok oydu buydu – bilemiyoruz ben, mahiyetini bilmiyorum ama bu kumarın önüne geçmek devletin en büyük asli görevi olmalı ve olabilir. Devlet buna ne yapabilir? Çok şey yapabilir. BAŞSAVCININ DURUŞUNDAN GELECEĞİMİZİ GÖRÜYORUM Mesela Düzce Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Yasin Emre… Başsavcı dosyaları o kadar didik didik inceleyip, o kadar titiz bir iş yapıyor ki uyuşturucu konusunda... Uyuşturucu da bir illet. Uyuşturucu illetin de illeti. Şimdi bir adam uyuşturucu kullanmış. Devlet buna demiş ki: “Kullanma, tedavi ol.” İkincisinde biraz müeyyide uygulamış. Üçüncüsünde ise tutuklamaya başladı. Türkiye’de kanunda bunun yeri var. Türkiye’de uygulanan yer ise Düzce. Sayın Başsavcının koyduğu tasarruf. Yani “Ben bunu uygulayacağım.” diyor. Uyuşturucu da büyük bir felaket. Evladına kıyan, anasına kıyan, kardeşine kıyan... Bunun için büyük bedeller ödüyoruz toplum olarak. İçki, kumar ve uyuşturucu. Bir toplum çöküyor arkadaş. Bir toplum bitiyor. Bir toplum eriyor. Yani herkes kendi evinin önünü temizlediği zaman bu memlekette bir düzen, bir tertip, bir huzur ve mutluluğun, yaşam kalitesinin artmasında bir sebep bulabiliriz. ALLAH SAYILARINI ARTIRSIN Şimdi Allah sayılarını çoğaltsın Sayın Başsavcı gibi Türkiye'nin bütün başsavcıları, bütün adli mekanizma bu hassasiyeti gösterse, uyuşturucu konusunda insanlar ceza ve yaptırımlarla ne yaparlar? Kaçmaya başlarlar. Kendilerini kurtaramıyorlarsa bile gizlemeye çalışırlar, yayılması önlenir. Türkiye'nin en büyük şu andaki yapısı, sıkıntısı, derdi ailelerin çökmesi. Yapıların çökmesi. Bunun da en büyük müsebbibi bu internet veya teknoloji. Bu nasıl kontrol edilecekse, özellikle kumarın, uyuşturucunun bunları devletin kontrol etmesi lazım, dokunması lazım, çözüm üretmesi lazım. Bizim aklımız buna yetmez, gücümüz de yetmez. Süleyman Demirel, bir mitingde “Köprüler yaptım.” diye anlatırken vatandaşın biri çıkmış demiş ki: “Babanın parasıyla mı yaptın?” Demirel demiş ki: “Ben babamın parasıyla yapmadım. Senin para, babanın parasıyla da yapmadım. Senin, benim ve buradaki toplumun babasının parası yetmez bu işleri yapmaya. Ama devletten, milletten topladığımızla yaptım.” Yani devletin imkânı, devletin parası milletinin zor günü için geçerli, lazım. Hani “Babanın malı evladının zor gününde lazım olur.” derler ya atalar... Bugün sesimizi kim duyar bilmiyoruz ama kumar ve uyuşturucu illetinden bu toplumu kurtaracak bir maddi, manevi, insani, vicdani bütün değerlerle beraber Türkiye’de bir seferberlik başlaması lazım. Düzce’de başladı. Düzce'deki adliye, Düzce'deki emniyet, Düzce'deki asayiş birimleri burada büyük bir gayret sarf ediyor. Ama hani her koyun bacağından asılırmış. Öyle değil, her koyun bacağından asılır ama o koyunun kokusu ne olacak? Netice itibariyle geldiğimiz nokta şu: Aile çökerse, devlet çöker. Aileler çöküyor, aileler bitiyor. Kumardı, uyuşturucuydu, içkiydi… Bitiyor. Türkiye’de aileler bitiyor. Yani bu memleketin selameti de geleceği de aileler. Aile olmadan devlet olmaz. Maalesef buna herkesin bir hassasiyetle bakması lazım. ÖZGÜR ÖZEL’E SESLENİYORUM 31 Mayıs'ta CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel Düzce’ye geliyor. Hoş geliyor, sefa geliyor. Birilerine göre yanlışı savunmaya geliyor. Birilerine göre Düzce’deki veya bölgedeki, Türkiye'deki muhalif olan insanların sesi olmaya geliyor. Şimdi Düzce vilayetinde tek belediye: Akçakoca Belediyesi CHP’li. Ne oldu, ne gitti diye bakarsanız, belediye bir yıl boyunca maaş ödeyemeyen bir haldeydi. Yani belediye hakikaten döküktü, dağınıktı. Belediye Başkanı Sayın Fikret Albayrak, eski tecrübelerinden faydalanan bir anlayışla, piyasa şartlarında belediyeyi maaş ödeyebilen hale getirdi. Ama umutlar büyüktü. Sayın Talih Özcan da dillendirmişti. Hayaller de büyüktü. Nasıl büyüktü? Ankara; Cumhuriyet Halk Partili, İstanbul; Cumhuriyet Halk Partili. Bizim bu bölgemizde tek belediyemiz var. Türkiye’de bu kadar belediyeler CHP’li. Başkent ve ekonominin başkenti İstanbul’da… “Biz buraya hizmeti yağdırırız.” Damla inmedi Akçakoca’ya. Benim bildiğim damla damla… Hani yağmur gelecekti? Ben buradan Sayın Özgür Özel’e sesleniyorum: Sayın Özgür Özel, 31 Mayıs’ta saha zaten gösterecek Düzce’deki havanın ne olduğunu, Düzce siyasetinde CHP’nin nerede olduğunu. Talih Özcan sahada, insanlara dokundu, etti, eyledi de… Akçakoca Belediyesi’nden haberiniz var mı? Varsa ne yaptınız buraya? Yani netice itibariyle yaz geliyor. Biz o yaz, geçtiğimiz yazlardaki gibi o lağım kokan akşamları, denize girilmeyecek halde olan o foseptiklerin bırakıldığı günleri yaşayacak mıyız burada? Ne yaptınız Akçakoca’ya? Hani devlet adamları gelirken bir yumurta sepetiyle gelirmiş. Ne getireceksiniz yumurta sepetinizle Sayın Özgür Özel, Sayın CHP Genel Başkanı? Ben buradan bir daha soruyorum: Sayın Talih Özcan, ne yaptınız Akçakoca Belediyesi’ne? Çünkü Akçakoca, Düzce'nin ciğeri gibi, yazın deniz, sahili, havası yaşam kalitesinde, deniz ruhu olan, herkesin akşamları yaz akşamlarında gittiği, sahilde iyot kokan havada dolaştığı bir yer. Gelinen noktada Akçakoca kendi kaderine bırakıldı gibi geliyor bana. Benim belki bilmediğim şeyler vardır, bilmediğimi de Cumhuriyet Halk Partisi il teşkilatı, milletvekili veya belediye başkanı izah edebilirler. Gelen buradan bir şey almasın; buraya bir şey versin. Buraya bir şey vermeye gelin. Bizim çok güzel bir coğrafyamız var. ADAM ASAMAZ PARA BASAMAZLARMIŞ Belediye demişken... Hani derlerdi ya eskiden: Belediyeler para basmaz, adam asmaz, başka her şey yapar. Şimdi geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarımız bir haber çalışması yaptılar. Haberde Mehmet Keleş’le Dursun Ay’ın 6 ay hapis cezası aldığının, iyileştirme, şu bu derken, hükmün ertelenmesinin geri bırakıldığı noktasında bir karar vermiş mahkeme. O dönem 15 liralık su abone bedeli... Encümen kararını uygulamışlar. Demek ki adam asmıyorlarmış, o kadar yetkileri yokmuş. Belediyelerin, encümenlerinin veya almış olduğu kararların yargıya açık olduğu ortada bir kere daha tespit edildi, ispat edildi. ADALET ARAYANLARA İŞTE ADALET Bu 2017’den başlayan bir süreç. Kemal Şahin isimli eski bir asker ama haklı olduğunu savunan bir adam gitmiş savcılığa vermiş, önce takipsizlik verilmiş mahkeme tarafından, bırakmamış peşini. İtiraz etmiş. İtiraz ettikten sonra yargılama yapılmış. Diyor ki: Sen vatandaştan haksız yere bu aboneyi veya bu işlemi yapamazsın. Yaptın mı? Yaptın. Yapıyorsan da bunun karşılığı budur deyip bir 6 ay ceza verilmiş Mehmet Keleş’le Dursun Ay’a. Hani “Türkiye’de adalet yok” diyorlar ya demek ki varmış. Kim yok diyorsa bu kararla görsün. Düzce’de iki tane hedef olmalı ve oluyor da olması da lazım. Biz de buradan dillendiriyoruz: Turizm ve tarım. “Düzce A.Ş” diye bir marka değil de, bir adım atan, şu anda da ciddi boyutta Düzce’de ekim yapılan alanlar var. Bu alanları organize eden Ziraat Mühendisi Ali Uzun, 23 Mayıs Cuma akşamı Kitabın Ortasından programında Düzce’deki tarımı, Türkiye’deki tarımı, neler yapılacağını, neler yapılması gerektiğini, hedeflerinin ne olduğunu, Düzce’nin tarımda hangi potansiyelin olup olmadığını anlatacak. Cuma günü akşamı saat 20:00’de kimselere randevu vermeyin. Burada Düzce'nin iki büyük hedefinden bir tanesi: Tarımı konuşacağız. Hoşça kalın, dostça kalın Allah’a emanet olun. KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
 
Geri
Üst