A
Admin
Yönetici
Yönetici
HALK MUHALEFETİN ÖNÜNE GEÇTİ Cuma günü (2 Mayıs) akşamı CHP Düzce Milletvekili Sayın Talih Özcan’la programdaydık (Kitabın Ortasından). Programda çok güzel konulardan bahsedildi. Akıllarda kalanlardan biri de Talih Özcan dedi ki: “Muhalif halk, muhalefetin önüne geçti.” Evet, “Muhalefetin önüne geçti halk, biz yetişmeye çalışıyoruz.” dedi. Programda -kimi Zincirlikuyu diyor, kimi Basmacılar diyor- Zincirlikuyu İş Merkezi’ne Düzce Belediyesi tarafından asılan afiş de gündeme geldi. Buranın esnafı, kendisine birtakım bilgiler veriyor. Bilgilerden bir tanesi şu: “600 bin TL, 12 metrekare bir iş yeri için görüştük, ödememizi yaptık. Şimdi 3,5 milyon lira isteniyor bizden.” diye beyanlar var. Şimdi bunu kim yapıyor? BELTAŞ. Aynı belediyenin iştiraki BELTAŞ, Eski Sanayi Sitesi’nde, yeni dükkanlar da yapıyor. Birinci etap, ikinci etap, işte devam ediyor. Burada da esnafla ilgili bir sıkıntı var. Fiyatlarla ilgili var, o var - bu var. Bir diyalogsuzluk var, bir umursamazlık var, bir vurdumduymazlık var. Görünen bu. Yani vatandaş, belediyenin ismiyle, cismiyle büyük bir şey bekliyor. Belediye vatandaştan bir şey bekliyor. Ancak bir iş yapılırken, çok büyük sapmalar olmadığı sürece bunun bir planlaması yapılır, ekonomik bir tablo çıkarılır. Kim ne zaman, ne kadar ne ödeyeceğini bilir, ona göre iş süreci yürür. Ama burada öyle bir şey yok. Yani siz metrekare birim fiyatına şunu ödenecek, bunu ödenecek... İş bittiğinde bir yıl içinde olursa 3 milyon lira, 6 ayda olursa işte 1,5 milyon lira... Neyse, bunun ekonomik karşılığı. Ama taahhütte bütün her şey yapılacak diye, kütüphane yapılacak diye esnafın bir taahhüdü var. Ancak belirsiz, ucu açık bir şekilde yürütülen inşaat süreci ve planlanmayan fiyatlandırma var. HERKES EĞRİ DE BELTAŞ’IN YÖNETİCİSİ Mİ DOĞRU? Şimdi o esnaf eğri, küçük sanayideki esnaf eğri, BELTAŞ’ta bu işi yönlendiren kişi doğru mu yapıyor? Herkes eğri de sen mi doğrusun? diye derler adama. İşin sonunda, günün sonunda kim kazanıyor, kim kaybediyor, ona bakmak lazım. Siyaset makamı burası, riyaset makamı. İyi niyetle bir olaylara giriliyor, “Memlekete bir şeyler kazandıralım.” deniyor fakat bu alttaki elemanlar, memurlar veya yetkililer, işte bunun etkili-yetkili isimleri nedeniyle süreç çözümsüz bir noktaya geliyor. Her iki tarafta da gelinen nokta bu. Bu ne kadar sürdürülebilir? Bunun sonuçları ne olur? Yasal sonuçları ne olur, siyasi sonuçları ne olur? Geleceği ne olur? Yani Düzce’de konuştuğumuz konuya bak. Orada eğrilik var, burada eğrilik var. Orada eğri sanayi esnafı, burada eğri iş esnafı, bu böyle sürdürülebilir bir şey değil. Şimdi BELTAŞ’a yeni bir yönetim atandı, belediyeye yeni bir bürokrasi atandı. İnşallah bunların bu işleri çözeceğine inanıyoruz ve çözülmelidir. İcra makamı veya işin başındaki yükleniciler şikayet etmez, sorun üretmez, çözüm üretir, çare üretir, dert üretmez. Hani sorunu üreten de çareyi de üreten bir yapı da varsa, işte bu yapının sorgulanması lazım. 400 YATAKLI HASTANENİN MİMARI FARUK ÖZLÜ’DÜR Geçtiğimiz cuma günü 400 yataklı bir hastanenin lansman tanıtım toplantısı vardı. Düzce Valiliği açıklama yaptı. Lansman tanıtımına Düzce Belediyesi ev sahipliği yaptı, sürece katkı sağlayan AK Parti il teşkilatı da oradaydı. Kim yaptıysa, kimin emeği geçtiyse, kim bu işe gönlünü koyduysa; siyasetinden bürokratına, mülki idareden siyaset noktasına kadar Allah razı olsun. İnşallah kısa zamanda gerçekleşir. Hani biz tanıtımlarda iyi, mutlu oluyoruz, heyecanlanıyoruz. Düzce bir stadyum sözünü hem Başbakan olarak Binali Yıldırım, hem Ahmet Davutoğlu verdi ama stadyumumuz şu ana kadar daha yapılmadı. Bunların da tanıtımları olmuştu. Bir Kuzeybatı Çevre Yolu projesi vardı. Düzce’nin çehresini değiştirecek, trafiğini rahatlatacak... Bundan da şu ana kadar bir netice alınmadı. Sorun, sebep, gerekçe üretmek kolay. Ama çözüm ve hizmet üretmek marifet ister, kabiliyet ister. Derdi, hastalığı, sıkıntıyı teşhis edip, tedavi yöntemlerini her doktor uygular ama bu işin bir ehli var. İşte zor zamanlarda, ekonomik sıkıntıların olduğu yatırımların azaldığı dönemde sen memleketine kazandırdığın yatırımla anılır, bilinirsin. Tıpkı – Allah hayırlı uzun ömür versin – bir Necmi Hoşver gibi. 5 Nisan kararları vardı o zamanlar Tansu Çiller’lerin döneminde ülke ekonomik sıkıntılara girmişti ama Düzce’ye hiç yatırımlar durmadı. Almasını bileceksin, yatırımı çözmesini bileceksin. Bir gayret var mı? Var. Bu gayrette özellikle yer tahsisi, yerin Sağlık Bakanlığı'na sunulması, başlı başına bir alternatif. Yani işin başlama noktası, “Bismillah’ı,” gibi bir şey. Sayın Faruk Özlü’nün bu yerin Sağlık Bakanlığı'na tahsis edilmesini sağlaması, imar ve diğer yerel yönetimin üzerine düşen fonksiyonlarını yerine getirmesi, tamamlaması başlı başına bir hizmet zaten. “Yapalım da nereye yapalım?” E buraya yapalım. İş ortada. Bunun en büyük sahiplerinden biri Sayın Faruk Özlü’dür. Tabii bu yüzün içinde yüzde yüz değildir ama yüzde 51’i, aşağı yukarı yüzde 60’ına yakını... Gerek bürokrasi tecrübesi, gerek altyapıyı hazırlaması, gerek bunun oluşumunun altyapısını kurması ve “Buyurun, yer burada, buyurun buraya yapalım.” diyebilecek bir harekette pozitif sonuç ortaya koyması... Bu işin en büyük ama en büyük katkısının Faruk Özlü’de olduğu görünüyor. Ben böyle anladım. Tabii Ayşe Hanım’ın da, Ercan Bey’in de, Hasan Şengüloğlu’nun da, Sayın Vali’nin de mutlaka bu işe katkısı vardır. Ama yüzün içinde yüksek oranda Faruk Özlü var bu oluşumda ve bu yapıda. 400 yataklı araştırma hastanesi olması ne demek? Hani biz Bolu’ya gidiyoruz ya, Sakarya’ya gidiyoruz. Buralarda para alınmıyor, üniversitede para alınıyor, itilafının bitmesi demek. Ama ne zaman olacak? İşte önemli olan bu. Buradan sonrası Düzce’nin milletvekillerine ve bürokrasisine düşüyor. Bu olduğu zaman insanlar inşallah sıhhat bulur, şifa bulur. Bu memlekete hayırlı bir sonuç ortaya çıkar. Pazar günü, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel beyefendiye bir densiz, planlı veya plansız bir tokat attı. Sosyal medyada işte “Ettiğini buldun mu?”, “Ettin mi, gittin mi?” diye paylaşımlar da var. “Demokrasiye ve demokratlara atılmış bir tokattır.” diyenler de var. Var da var. ÖZEL’E VURULAN TOKADI HAZMEDEMİYORUZ Ama ben hayatı boyunca muhafazakâr ve milliyetçi noktada olan bir insan olarak, Sayın Özgür Özel’e atılan tokadı hazmedemiyorum. Niye? Eğri de olsa, doğru da olsa, toplumun hepsine de hitap etse, yarısına da hitap etse; Özgür Özel bugün bir muhalefet ve milletin kendi değerleriyle beraber dokunulanları milletin desteğiyle Türkiye’ye anlatıyor, mücadele veriyor. Bu mücadeleyi verirken siz siyasi olarak bunun karşılığını verirsiniz. Bu gayet doğal. Ama bir hakaret, veya bir darp veya bir tokat, Türkiye’nin hiçbir zaman kaldıramayacağı yüklerden bir tanesi. Kişinin Hataylı, farklı bir mezhepten olduğu söyleniyor. Bu daha çok tehlikeli bir şey. Çok tehlikeli. Bu memleketin domino taşları, bütün sınırlarındaki coğrafyasında sığmayanlarla beraber daha coğrafyamız var. Bir sınırımız var ama sınırlarımızın dışıyla beraber bu milletin bir asaleti var. Bu millet hoşgörülü, bu millet asil, bu millet değerli. Ama bunu çok basit bir tokatla geçiştirmek, hele Türkiye’nin ana muhalefet genel başkanına atılan bir tokat, demokrasiye, ülkedeki fikir özgürlüğüne, ülkedeki tartışmaya ve karşılıklı uzlaşma kültürüne atılmış bir tokattır. Herkes gibi ben de kınıyorum ama hazmedemiyorum. Çünkü bu tür yaklaşımlar, bu tür hezeyanlar, bu tür siyasetler, bu tür tertipler – her neyse – hiçbir zaman kuranlara değil, darbeyi alanlara, tezgâha getirilenlere, oyuna getirilenlere, kumpasa getirilenlere yaradı. Bizim ülke olarak bundan geçirecek vaktimiz yok. Türkiye dün (4 Mayıs) çok talihsiz bir gün yaşadı. İnşallah bundan sonraki günlerimiz huzur, mutluluk, demokrasi, birbirinin haklarına saygı gösteren bir toplum olarak devam eder. Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun. PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN