DÜZCELİ KONUŞTU TÜRKİYE DUYDU

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Biliyorsunuz geçen hafta Cuma günü akşamı, ayın 18’inde “Kitabın Ortasından” programını başlattık. Dedik ki: “Biz susacağız, vatandaş konuşacak.” Öyle de oldu. Belediye Başkanı Sayın Faruk Özlü geldi. Düzce ile ilgili çalışmalarını, gerek doğalgazdan gerek yapılan hizmetlerden bahsetti. Küçük sanayi sitesi başta olmak üzere güzel güzel birçok meseleyi anlattı. Anlatırken de konuların arasında vatandaşın yorumlarına ve sorularına da öncelik verelim derken önümüze bir konu çıktı: “Sosyal denge yardımı ve mesai ücretlerimizi ödemiyor belediye.” diye birisi yazmış. Ben de Faruk Bey’e sordum. Faruk Bey de dedi ki: “Beğenmeyen, daha iyi bir yere gitsin. Maaşı fazla veren belediyeler vardır. Geçen sene, 2024 yılındaki sözleşmede yüzde 71, bu sene de yüzde 35 zam verdik, sosyal denge yardımı ve mesai ücretleri ödenmiyor. Onun için bayramdan önce bir çalışma yaptık, o da olmadı, ödeyecektik.” dedi. Bu program Türkiye genelinde, yerel basında, sosyal medyada en üst seviyelerde değerlendirilen bir program haline geldi. Biz burada diyorduk ya: “Biz Düzce’nin Öncü’süyüz, Düzce’nin sözüyüz, Düzce’nin nefesiyiz, Düzce’nin hissiyiz, Düzce’yiz biz.” dedik. Bu programda da bu ortaya çıktı. Katılımından dolayı Sayın Faruk Özlü’ye ve bu programdan dolayı da tüm meslektaşlarımıza, basın camiasına, bunu gündeme aldıklarından dolayı teşekkür ediyoruz. Önemli olan şu: Öyle demiş, böyle demiş... Doğru da demiş. Denilen de doğru. Bir insan belediyeye işe girebilmek için -Beğenmiyoruz ya belediyeyi veya belediyeleri- işe girmek için kaç kişiyi devreye sokuyor, ona yalvarıyor, buna ediyor, eğiliyor, ricalar, minnetler, himmetler... İşin sonunda böyle bir tablo çıkıyor. Şimdi riyaset makamından baktığın zaman söz doğru. Emekçi tarafından baktığın zaman da söz doğru. Yani kimse senin hangi şartlarda ne yaptığını bilmez ama gemiyi limana nasıl soktuğuna bakar. Gemiye bakar. Fırtına olmuş, kasırga olmuş, karayel olmuş, o bilinmez. ARAMIZDAKİ ARACILARI KALDIRALIM FARUK BEY Yine programda küçük sanayi sitesiyle ilgili bir açıklamalar yaptı Faruk Bey. Oradan Mustafa Kurt, “Aradaki engelleri kaldır, aradaki aracıları kaldır.” dedi. Şimdi eski sanayinin olduğu yer, Kültür Mahallesi’nde, Düzce’nin en kıymetli yerlerinden bir tanesi. Şehir zaten sıkışmış İstanbul Caddesi’ne, şuraya, buraya... Aslında eski sanayinin olduğu alan çok kıymetli, çok değerli. ESKİ SANAYİ KÜÇÜK SANAYİ’DEN DAHA KIYMETLİ Bugün dükkanlar satılıyor. Melen kenarındaki küçük sanayi sitesinde, yapılan birinci etap, ikinci etap... 5 milyon diyen var, 6 milyon civarında. Peşin 4 milyon 750 bin lira. Aslında eski sanayide dükkanı olan bir insan, becayiş usulü yüzde 100 modern sanayi sitesinden dükkan aldığı zaman daha karlı, kazançlı. İşin özüne baktığınız zaman sanayi sitesi boşaltılmalı. Doğru. Sanayi sitesinin olduğu yer çok kıymetli. O da doğru. KIYMETLİ YAPACAK OLAN BELEDİYEDİR, BELTAŞ’TIR Melen’in kenarındaki sanayiye bir dükkâna gidecek insan, en az 2-3 senede dükkanının tanıtımını, dönerini sağlayamaz zaten. Adresini veremez müşterisine doğru dürüst. Bu bir kayıp. Ama şu andaki mevcut alan, değerli olan alan, bu alışverişlerde göz önüne alınırsa, eski sanayi, Melen kenarındaki Küçük Sanayi Sitesi’nden çok ama çok değerli. Bunu değerli yapacak olan kimdir? Belediyedir. Nasıl değerlendirir? Gerek iştirakçilerle, iştirak yapan müteşebbislerle görüşebilir, gerek hisseleri BELTAŞ adına alır, oraya dükkan verir, çözüm üretir. Ticari bir bakışla hareket eder. İşte diyor ya Mustafa Kurt, “Aramızdaki engelleri, hizipçileri çıkaralım. Sanayi esnafıyla görüşelim.” E, görüşmeye gidildiğinde birileri 10 dakika, 15 dakika geç geldiği zaman da ileri geri konuşuyor. Yani bunun da olmaması lazım. Ama diğer tarafta da oradaki kiracının, esnafın, sanayicinin, emekçinin ve mal sahibinin de hakkının müdafaa edilmesi lazım. Nasıl bir yol izlenir, bilinmez. Ama önümüzdeki günlerde devam edecek bir gündem maddesi. ÖNCÜ DÜZCE’NİN, TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNİ BELİRLEDİ Türkiye genelinde dedik ya, Düzce Öncü’yü, Düzce Kitabın Ortasından’ı konuştu, Kitabın Ortasından devam edecek. Bu hafta da bir konuğumuz olacak. Burada bizim sorularımız olmakla beraber, vatandaş Kitabın Ortasından’a çıkan konuğa programda soru sorabiliyor, yorum yapabiliyor, değerlendirme yapabiliyor. İşte bunu yaptığı zaman da vatandaşın, insanların dertleriyle, talepleriyle ilgili örtüşen bir tablo meydana çıkıyor. Mesela, Özlü’nün konuk olduğu akşam, belediyedeki çalışanların sosyal denge yardımı ve mesai ücretlerinin ödenmediği yönündeki soruyu ben, vatandaşın yazdığı yorumdan okudum. Vatandaş sordu, Düzce konuştu, Türkiye duydu. Doğrudur, yanlıştır, eksiktir... Ama bilinen bir gerçek var. Bu gerçek de şu: Öncü ve Kitabın Ortasından, Düzce’de ve Türkiye’de gündem belirledi. Gündemi belirledi. Bunu kimin sayesinde belirledi? Vatandaşla belirledi. Yaşayan insanımıza saygı duyarsan saygı görürsün. Değer verirsen değer bulursun. İnsanları insan yerine koyarsan... İnsan olduğu için “Yaradılanı sev Yaradan’dan ötürü,” diyor ya. Böyle bakarsan işte, Allah insanları yüceltir. Yüceltiyor da hamdolsun. Ama önemli olan, biz şunu iyi bilmeliyiz: Düzce bizim evimiz. Düzce bizim yaşantımız. Düzce bizim geleceğimiz. Sayın Dr. Faruk Özlü’nün samimiyetinden ve iyi niyetinden, memlekete bir şeyler yapma gayretinden ben eminim. Ancak işte Mustafa Kurt’un dediği gibi, aradakiler kalksa ortadan mesele bitecek. Bunu herkes biliyor. Bunun bir zamanı vardır, gerçekleşir. Onu da biraz sabır etmemiz lazım. Sabır ve sükunetle olaylara bakmamız lazım. Bu, vatandaşın kazancından, belediyenin imkânından, fırsatından kendilerine bir dünya kurmak isteyen, kendilerine, egolarına, menfaatlerine hesaplar taşımak isteyen insanlar veya kurumlar veya yetkililer... Her kimin ağrısıysa, eninde sonunda ayaza, açığa çıkacaktır. Endişeye mahal yok. Rahmetli Demirel’in dediği gibi: “Güvenlik güçleri olaya vakıftır, hâkimdir. Vatandaşımız rahat olsun.” Allah rahmetiyle muamele eylesin, Sayın eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e. Şu hakikat çok önemli: Hani, hakikat kendiliğinden belli olsaydı, hitabete gerek kalmazdı. Hakikatle hitabet birbirine çok uyumludur. Birisi söylenir, birisi yaşanır. BİR ADAM KOLAY YETİŞMİYOR, ÖZLÜ’NÜN BİRİKİMİNDEN FAYDALANALIM Netice itibariyle geldiğimiz noktada şu var: Bir insan kolay yetişmiyor. Bir adam kolay yetişmiyor. Düzce’de enaniyet, nefis, menfaat, hile, hurda, dedikodu, ifrat, tefrit... Ne derseniz deyin, bunları ortadan kaldıralım. Bunları kullanan, bunlarla beraber kendilerine dünya kuran insanları, etki ve yetki noktasında el çektirelim. Faruk Özlü’nün Düzce’ye katacağı şeyleri hayal bile edemeyiz. Bakın, kavga eden kim? Kavgayı edene bakacaksın. Bizle ilgili olsun veya topluma mal olmuş insanlara olsun. Bize saldıranlar kim? Faruk Özlü’ye saldıranlar kim? Baktığınız zaman... Ben şuna inanıyorum: Eksiği var mıdır? Vardır. Hatası var mıdır? Vardır. Ancak tarlaya ne ekersen onu biçersin. Kaba ne koyarsan onu içersin. Ama ne tarlaya ekmeden, ne kaba koymadan içmekle, biçmekle mümkün olmadığına göre, biz hepimiz Düzce’yi şu an yöneten insanlara, “Düzce’ye ne katabiliriz”in derdinde olursak, işte bulunduğumuz pozisyonlarda, dünyada da, ahirette de hesap verebilir veya vicdanen, imanen rahat olabiliriz. Diğer türlü, bu dünyada, dünyanın menfaatlerine, egolarına, zevklerine, kılına, tüyüne... Neyse... Çok tamah edenlere huzur ve mutluluk yok. Hepimiz bir rüyadayız. Uyanacağız. Dünya bir rüya. Uyanacağız. Uyandığımız zaman gerçeklerle karşılaşırız. İnşallah bu Küçük Sanayi Sitesi noktasında önümüzdeki günlerde o sahalarda bakalım ne deniyor, ne yapılıyor, ne gidiliyor... Ben de bu konuyla ilgili bizzat ilgileneceğim. Hoşça kalın, dostça kalın. Allah’a emanet olun. MAKALENİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
 
Geri
Üst