A
Admin
Yönetici
Yönetici
Değerli okurlarım yetimin ve yoksulun hakkını yiyen her kim olursa olsun iki dünyada saadet görmesin, haram zehir olsun, fitil, fitil burnundan gelsin. Vatandaş geçim derdinde ancak yerelde iktidar olan CHP ve şürekâsı erken seçim nakaratı ile ülke gündemini iğfal etme peşinde. İstanbul’da yaşayan günlük işine toplu taşımayla giden ve etrafta olup bitenlere lakaydi kalmayan bir vatandaşım. Mesleğim gereği halkın içindeyim. Son günlerin ana gündeminden düşmeyen İBB’deki yolsuzluk bataklığı ile ilgili yazılıp çizilenleri yakından takip ediyorum. Sabık İBB başkanının laf salatası kabak tadı veren yalanları dışında dişe dokunur bir icraatının olmadığının da canlı şahitlerindenim. İstanbul’un yeşil dokusunun kaybolup hızla grileştiğini görmemek için kör olmak lazım. Trafik çilesi çekmiyoruz demek için ise zekâ özürlü olmak gerekir. Üç beş lokanta ile miktarı tartışmalı süt reklamları, sosyal yardımlar ve yalan dolanla bir yere kadar elbette yol alınır ama çuvallara sığmayan yolsuzluk mızraklarını ila nihayet gözlerden ırak tutmanın zorluğu her geçen gün barizleşiyor. Çuvala sığmaz mızraklara her gün yenileri ekleniyor. Adam içerden algı ticaretine devam ederek ham hayal akla mugayir açıklamalar yapıp müsait olan kitlesini yalanla fonlamaya devam etse de kitlesinin sabun gibi eridiğinin farkına varmış olmalı ki tehditlere başladı. Saraçhane beslemesi kalemşörlerin bir kısmının tut yemiş bülbül gibi susmasına bile tahammül göstermeyen ve giderek agresifleşerek tehdit dilinin sivrileşmesinden anlıyoruz ki, adamın yediği haltlar yenilir yutulur cinsten değil. Malı götürmede uzmanlaşmış, çapsız kifayetsiz ve muhteris sabık başkan tutuksuz yargılansa havada uçuşan delillerin hepsini birden karartır ve etkisiz hale getirir. Bu açık gerçekliğe rağmen tutuksuz yargılansın, yargılanma televizyondan naklen yayınlansın, iddianame nerede görelim gibi ipe sapa gelmez teklifler kelli felli sandığımız kalemlerden gelince insan bir hoş oluyor. Hukukçu değilim ve haddimi aşmak istemem ancak İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak İstanbul’da yaşamanın giderek daha zorlaştığının canlı şahidiyim. CHP belediyeciliğinde yolsuzluk yapmanın sıradan bir olaymış gibi kabul görülmesi çok enteresan. Kılıf ararken başka partileri örnek göstermek ise başlı başına tartışılması gereken bir ucube. Yolsuzluk arsızlık hırsızlık kim yaparsa yapsın alçaklıktır şerefsizliktir yüz kızartıcı suçtur. Adam utanmadan sıkılmadan battığı pislik deryasından ahkâm kesiyor racon kesmeye devam ediyor. Yaydığı kokunun farkında olsa en azından susar ve ellerini başının yanlarına götürür kendini bir sığaya çeker. Değer miydi? sorusunun cevabını vermeye çalışırdı. Belgeler, deliller, gizli açık tanık ifadeleri ve iddianame açıklanınca tut yemiş bülbüller çoğalacak. İnadım inat diyen saraçhane beslemeleri ise kaybolan itibarlarına yanıp tutuşacaklar dizlerini dövecekler ama nafile. Yol yakınken kılavuz istemeyen görünen köy için daha fazla inat etmeden en azından susma hakkınızı kullanarak hem yemleyenin hışmına karşı korunun hem de daha fazla itibar kaybetmeyin. 1993 yılındaki İSKİ skandalı patlak verip etraf kokudan geçilmez olduğunda o günün kalem ve kelam erbabı ne CHP’nin nede Ergün Göknel’in yanında durmuştu. Olayı lanetlemiş mahkeme sürecine müdahale şöyle dursun yardımcı bile olmuşlardı. O günden bu güne toplum olarak çok fazla değer kaybettik. Vefa bir semtin adı, onur bir dostun ismi namus ve şeref ise taşınması zor sıfatlar oldu. Ne mutlu masada liyakati ile kasada güvenirliği ile ve şehvet bataklığına da ahlak ve seciyesi ile düşmeyenlere Sağlık ve mutluluk dileklerimle.