Düş kuyusu

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Baba olmak evlat sahibi olmakla başlar fiziki anlamda. Çocuk olunca baba olur bir insan ve çocuğuyla birlikte büyür. Kendisi büyüdükçe bir şey öğrendiğini sansa da yavrusunun her yaşında yeni şeyler öğrenir esasında. Kendi çocuğunun gözünden tanımaya başlar dünyayı. Her yaşında daha doğru anlamlandırmaya başlar dünyayı. Artık bir şeyleri kaybetme korkusu vardır içinde. Yaşamak için en az bir sebebi olmuştur. Ne başı dik, umarsız, gamsız görünse de içinin bir yerlerinde kaybetme korkusu başlamıştır filizlenmeye. “Baba bir düş gördüm uykumda.” diye başlayan bir cümle duyunca koca ormanda ağaçlar tek tek devrilmeye başlar içinde. “Sakın kimseye anlatma.” dese de anlatacağını adının Yakup olduğunu bildiği kadar bilir. Yine de bir umuttur büyütür içinde. Baba, ilk öğretmenidir çocuğun. Ondan öğrenir hayatı çocuk. Ne kadar öğrenmem dese de ne kadar babasından uzağa kaçarsa kaçsın, her çocuğun nihai varacağı yerdir babasının dizinin dibi. Her çocuk babasının ikizidir. Her çocuk kendi babası olur büyüyünce. Jestleri mimikleri, tepkileri, sevinçleri, velhasıl hayata dair her eylemi babasının tekrarından başkası değildir. Hz. Yusuf da babası Hz. Yakup'tan öğrendi öğrenmesi gerekenleri. Mesela rüya yorumlamayı. Rüyayı dinleyen Baba anladı rüyanın hikmetini ve “Sakın anlatma” dedi. Yusuf’a kardeşlerine anlatmaması gerektiğini tembihlerken kardeşlerine de Yusuf’a karşı merhametli olmalarını tavsiye etti. Belki onlara yol gösterdi, belki de olacakları önceden biliyordu ama yine de uyarmak istedi onları. Ki Allah kullarını Hz. Yakup'un evlatlarına duyduğu merhamet ve sevgiden daha ziyadesiyle seviyor. Bu yüzden kullarının ne yaparsa neyle karışılacaklarını önceden haber veriyor. Hz. Yakup da Allah’ın seçilmiş kulu ve aldığı emir gereği uyarıyor insanları ve evlatlarını. Nihayetinde Baba bütün oğullarına karşı bir Baba şefkati taşır yüreğinde. Taif'te rahmet elçisi Peygamber taşlandıktan sonra melekler gelip “Ey Allah’ın Resulü! Dilersen şu iki dağı birbirine çarpıp buranın zalim halkını helâk edelim.” demişlerdi de O, Taifliler için yine de dua etmişti. Yüce Allah da O'nu Yesrib (Medine) ile ödüllendirmişti. Sabrı ve sabrın sonundaki selameti bize de böylece öğretmişti. Yusuf'un da seçilmiş olduğunun işaretidir çocukken gördüğü rüya. Yakup bilir bilmesine bunu, lakin baba yüreğine ağır gelir evlat hasreti. Düşler, yaşanmışlıkların sonucudur, aynı zamanda da gelecekten nüveler barındırır içinde. Hakikat üzere olanlara verilen hikmet ile bazı kapılar açılır. Nefisle değil ruhla aydınlanır kalbin dehlizleri ve ruhla idrak edilebilir düşün işaretleri. Beklemeyi bilmeyi, sabrı öğretti peygamberlerine Yüce Allah. Vahyin ilk muhatabı değil mi onlar? Yaşadığını anlatması gerekirdi. Hz. Yunus, balık karnında öğrendi sabrı, Hz. Âdem Hz. Havva'dan ayrı düştüğü zaman, Hz. Nuh, gemi hazırlarken, Hz. Yakup oğlunu beklerken, Hz. İbrahim Allah’ı ararken ve evladını kurban verecekken, Hz. Yusuf, kuyuda, köle pazarında ve zindanda, Hz. Muhammed (Sav) ise boykot ve hüzün yıllarında ve Uhut meydanında öğrendi sabrı. Sonra Hudeybiye'de! Ki Hudeybiye, kan dökülmeden Mekke'nin fethinin müjdesi değil miydi? Velhasıl en sevgililer dahi tabi tutuldu sabır imtihanına. Bugün kendi ağırlıklarının altına gönüllü girerken insan, sabrı yok sayarak nasıl devam edebilir yaşamaya? Oğlu inanmadı Hz. Nuh'a, o sabretti, azmetti ve emri yerine getirerek yaptı gemiyi. Her şeyden vazgeçerek Babası Hz. Âdem’den sonra dünyanın ikinci babası ve kurtarıcısı olma şerefine nail oldu. Ki ilk düşüşü Hz. Âdem yaşamadı mı? Cennetten dünyaya düşüş! Düşüşlerin en büyüğü! Dünya zaten kavram olarak düşülen yer anlamına gelir. Hz. Âdem’in düşüşü bizlerin var olmasının sebebi oldu. O düşmeseydi “biz” diye bir şey olur muydu? Yusuf'u da Mısır'a sultan yapan kuyuya düşüşü değil miydi? Üç düş, üç düşüş ve üç gömlek vardır Hz. Yusuf'un hayatında. İlk düş, Babası Yakup'un kardeşlerine anlatma dediği düş. Kuyuya düşmesine sebep olan düş. İkinci düş zindan arkadaşlarının düşüdür. Ben oldum derken bile henüz olmadığını fark etmesine vesile olan düş ve zindanda bir müddet daha kalmasına sebep olan düş. Sonra kralın gördüğü düş, sabrın anahtarıdır. Hayat mektebinden icazet aldığının işaretidir. Üç düşüşü vardır Hz. Yusuf'un. İlki kuyu, ikincisi köle pazarı, üçüncüsü ise zindandır. Hepsinde sabrı öğrenmiştir. Kurt ise insanın içindedir. Onu kemirip bitirmektedir. Ama insan bunu bilmemektedir. Kardeşlerinin Hz. Yusuf'u kurt yedi demeleri de bundandır. İçlerindeki kıskançlık kurduna yem ettiler Hz. Yusuf'u. Ancak yem olan kendilerinden başkası değildi. Nihayetinde üç de gömleği vardır Hz. Yusuf'un. Kanlı gömlek, arkadan yırtılan gömlek ve babasının gözlerini açan Yusuf kokulu gömlek. Gömlek hadisesi başlı başına bir yazı konu. Hz. Yusuf’un sözüyle son verelim bugünkü yazımıza: “Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça, kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir.” (Yusuf Suresi, 53. Ayet)
 
Geri
Üst