Doğum oranlarındaki düşüş ve aşılar

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
TUİK verilerine göre, toplam doğurganlık hızı 2024 yılında 71 ilde 2,10'un altında kalmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun “Türkiye için varoluşsal bir tehdit” olduğunu ifade ediyor. Evet, durum sanıldığından daha da vahim. Bu konuda tartışmalar devam ediyor. Kimi, doğum kontrol haplarıyla Türk nüfusunun azalttığını iddia ediyor kimi GDO’lu ürünlere bağlıyor kimi de ekonomik sıkıntılara… Ancak kimse aşıların yan etkilerinden bahsetmiyor. Bugün aşıların üreme sistemlerine olan etkilerini masaya yatıracağız. Yakın bir zamanda mRNA ve inaktif COVID-19 aşılarının “yumurtalık rezervine etkisi” başlıklı bilimsel bir çalışma Vaccines dergisinde yayımlandı. Neticede insanlara eşdeğer dozda mRNA aşısı (Pfizer-BioNTech) uygulanan farelerin, yaşam boyu yumurta kaynağı olan primordial foliküllerinin %60'ından fazlasını kaybettiği görüldü. İtalya’nın mikrobiyoloji alanında önde gelen uzmanlarından Stefano Scoglio ise biontech aşılarının doğrudan buna sebep olmadığını ve asıl sorunun birçok aşıda kullanılan nanopartiküllerin olduğunu dikkat çekiyor. Yakın bir zamanda Uluslararası Nanomedikal Dergisi’nde bu konuda bilimsel bir çalışmaya yer verildi. Bu çalışma nanopartiküllerinin farelerde iltihaplanmaya neden olduğunu gösterdiğini, ancak incelenen nanopartiküllerin BionTech ve Moderna'nın mRNA "aşılarında" kullanılanlarla aynı olmadığını gösteriyor. Malumunuz nanoürünler yaşamın her alanında yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ne var ki son yirmi yıldır birçok aşıda da kullanılan nanopartiküller, kanser ve hemen her şeyin nedeni olduğu gibi kısırlık erken menopoz gibi üreme kusurlarının da nedeni olduğu tespit edildi. Çünkü nanopartüküller bünyeden kolayca atılamıyor. Gerçek hekimler aşılardaki nanoaluminyumunun SMA hastalığına da sebebiyet verdiğini söylüyor. Dergide yayımlanan bilimsel makalede nanopartikül birikimi, sertoli hücrelerini, Leydig hücrelerini ve germ hücrelerini yok ederek organlara özellikle testis, epididim, yumurtalık ve rahime zarar verdiği ve sperm kalitesini, miktarını, morfolojisini ve hareketliliğini de olumsuz yönde etkilediği yazıyor. Daha da vahimi olgun oosit(yumurta) sayısını azaltan ve birincil ve ikincil foliküler gelişimi bozan üreme organı işlev bozukluğuna neden oldukları ifade ediliyor. Ayrıca nanopartiküller salgılanan hormon seviyelerini bozarak cinsel davranışta değişikliklere neden olabiliyor. En kötüsü emildikten sonra yeniden dağıtılabilir ve farklı organ ve dokulara yerleştirilebilirler. Karaciğer, dalak ve mezenterik lenf düğümleri oral uygulama için öncelikli hedef organlar olarak seçiliyor. Çalışmaya göre nanopartiküller koku alma nöronları aracılığıyla merkezi sinir sistemine girebilir ve inflamatuar bir yanıta neden olabilir. Kan dolaşımı veya nanopartiküllerde doğrudan temas yoluyla testis prostat bezinde ve epididimde birikebileceğini ve sitotoksisiteye neden olabileceğini gösteriyor. Erkeklerde ise testis ve epididim genital bölgedeki nanopartiküllerin ana hedefleridir ve araştırmalar, nanopartiküllerin çoğunun testis, epididim ve seminifer tübül gibi erkek fare üreme organlarına veya dokularına farklı yollarla ulaşabileceğini göstermiştir. Kısacası kadınlarda doğurganlığı azaltıyor ve erkeklerde de sperm sayısını ve kalitesini zayıflatıyor. Sadece aşılarda değil 2007'den bu yana, yaklaşık 72 yiyecek ve içecek ürününün nanopartikül içerdiği bildirilmiştir. Bakınız sadece 2023 yılında 430 bin kişi en az üç doz kuduz aşısı olmuş. Diğer aşıları yazmıyorum bile. mRNA aşılarına kafayı taktık ama asıl sorun aşılarda uzun yıllar kullanılan nanopartüküllerdir. Doğum oranlananlarının düşmesini biraz da buralarda aramak lazım değil mi?
 
Geri
Üst