A
Admin
Yönetici
Yönetici
İstanbul'da 23 Nisan Çarşamba günü saat 12.49'da 6,2 büyüklüğünde meydana gelen deprem, korkularımızı yeniden hatırlattı. Yakındaki birçok il gibi Düzce’nin de yoğun şekilde hissettiği deprem, artık beklemek değil acil şekilde gereken tedbirlerin alınması gerektiğini gösterdi. 23 Kasım 2022’deki Gölyaka merkezli 5.9 şiddetindeki deprem gibi Marmara Denizi'ndeki deprem de büyük bir yıkıma ve can kaybına neden olmadı. Bu aslında hem büyük bir teselli hem de dikkate alınması gereken bir uyarı olmalı… Türkiye'de üç farklı bölgede aktif fay hattı bulunuyor. Bunlar; Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattı ve Kuzey Anadolu Fay Hattı... Bu 3 büyük fay hattı üzerindeki iller deprem açısından en fazla risk taşıyan yerler olarak ön plana çıkıyor. Bu yüzden ülkenin büyük bölümünde afet riski olması, depreme dirençli şehirleri zorunlu kılıyor. 23 Nisan’dan bu yana uzmanların açıklamaları kalın manşetlerle haber yapılıyor. Sosyal medyada asıl olan-olmayan birçok bilgi yayılıyor. Her deprem olduğunda kanallarda boy gösteren bilindik 3 profesörün söylemleriyle ya daha çok endişeleniyoruz ya da ‘Büyük deprem olmayacakmış’ diyerek derin bir nefes alıyoruz. Ancak bunlar ‘Her an yıkıcı bir afetle yüzleşebiliriz’ gerçeğini değiştirmiyor. Doğayla oyun olmaz. Yangınlar, seller, heyelanlar, kuraklık, depremler… İklim kriziyle tetiklenen afetler son 50 yılda beş kat arttı. Havamızı kirletiyoruz, suyumuzun kıymetini bilmiyoruz, verimli arazileri sanayiye açıyoruz, yeşile değil betona sarılıyoruz… Sonuç; doğal felaketleri en acı şekilde tecrübe ediyoruz. 1999 yılında 3 ay arayla meydana gelen iki depremle yıkılan Düzce’de hala riskli yapıların yıkılmaması, afete karşı hazırlıkta çok da başarılı olamadığımızı gösteriyor. Kimse 17 Ağustos’tan sonra Düzce’nin daha büyük bir felaketle yerle bir olacağına ihtimal vermiyordu ancak bu yaşandı. Demek ki her an deprem meydana gelecekmiş gibi sağlam bir kentleşme olmazsa olmaz! Düzce genelinde mevcut yapı stoğunun yüzde 70-80 oranında 1999 Depremi'nden sonra yapılan binalardan oluşması sayesinde, 23 Kasım 2022’deki depremde kimsenin burnu bile kanamadı. Fakat hala deprem anıtı gibi duran hasarlı binaların varlığı, bu şehirde yaşayanlar için tehlike teşkil ediyor. Açılan davalar, anlaşamayan hak sahipleri ve bürokratik süreç gereği yıllarca Düzce’de kentsel dönüşüm çalışmaları adeta kaplumbağa hızında ilerledi. Nitekim artık bekleyecek zaman yok! İstanbul’daki büyük sarsıntı, vatandaşından devletin zirvesine kadar herkesin sorumlu davranması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Devlet-millet el ele vererek gereken önlemleri almalı ve depremin ortaya çıkarması muhtemel hasarları azaltmalıyız. Bu sayede korkarak değil hazır olarak depremle yaşamayı öğrenebiliriz.