DAVANIN BAŞINDA GİDER AVANSI YATIRILDIĞI HALDE EK RAPORUN ARA KARARINDA BELİRTİLEN DAVALILARA TEBLİĞİNİ SAĞLAYACAK MİKTARDAN DAHA FAZLA MASRAF İSTENME

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
T.C. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2024/3459 E., 2024/4957 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi SAYISI : 2024/367 E., 2024/663 K. KARAR : Esastan Ret İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi SAYISI : 2015/175 E., 2023/110 K. Asıl davada davacı vekili müvekkili ile ...İletişim İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı yüklenicinin sözleşmede belirtilen süre içerisinde edimlerini yerine getirmediğini, inşaatı tamamlamadığını, inşaatı tamamlayabilmesi için 1 ve 8 nolu taşınmazların satış yetkisini talep ettiğini, müvekkilinin istek ve iradesi dışında hile ile davalı ...’a 1, 4, 7, 8 ve 9 no.lu bağımsız bölümlerin satış yetkisinin verildiğini, bağımsız bölümlerin davalı 3. kişilere satıldığını, vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle satışı gerçekleştirilen taşınmazların davalılar adına yapılan tescilinin yolsuz olduğunu belirterek 1, 4, 7, 8 ve 9 no.lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile takyidatlarından arındırılarak müvekkili adına tesciline, tescili mümkün olmaması halinde taşınmazların mahkemece tespit edilecek gerçek değerleri oranında satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada müdahil Türkiye Halk Bankası A.Ş. vekili müvekkili bankaya ipotekli 37230 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 1 no.lu bağımsız bölümle ilgili mahkemenin 2017/9732 E. sayılı dosyası ile Ankara 4. İcra Müdürlüğündeki satışı durdurma kararı verdiğini ve 02.04.2019 tarihinde satışın düştüğünü belirterek, ipotekli taşınmazın satışının eldeki dava ile ilgili olduğunu ileri sürerek, davaya müdahil olarak katılma talebinde bulunmuştur. Birleşen davada davacı vekili asıl davadaki iddia ve beyanlarını tekrarla davalılar adına kayıtlı bulunan 1 ve 9 no.lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile takyidatlarından arındırılarak müvekkili adına tesciline, tescili mümkün olmaması halinde taşınmazların mahkemece tespit edilecek gerçek değerleri oranında satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan...Hazır Beton ve Beton Prefabrik Yapı Elemanları Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, ... vekili ve ... vekili, dahili davalı ... davanın reddini savunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesince: tapu iptali ve tescil talebine ilişkin asıl ve birleşen davada davacı vekiline eksik gider avansını yatırması için iki haftalık kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmadığı, 6100 sayılı HMK madde 114 gereği gider avansı dava şartlarından olup verilen kesin süre içerisinde yerine getirilmediğinden HMK 115-120 gereği asıl ve birleşen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekili ve ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin tavzih talebinin reddine ilişkin ek karara karşı asli müdahil Türkiye Halk Bankası A.Ş. vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından, İlk Derece Mahkemesince dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin asıl karara ilişkin, asli müdahil Türkiye Halk Bankası A.Ş. vekilinin ise 13.11.2023 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 94. maddesinde, “Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir." düzenlemesi var iken 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile "Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder.” cümlesi maddeye eklenmiştir. Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için belirtilen hususların hakim tarafından yerine getirilmiş olması gerekir. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konulan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Hakim tarafından verilen kesin süre içinde ara kararı gereğini yapmayan veya gereken giderleri vermeyen taraf, sadece ara kararına konu edilen iş veya işlemin yapılması isteminden vazgeçmiş sayılır. Davadaki bütün istemlerinden vazgeçmiş sayılamaz. Bu olgunun sonucu olarak kesin süre içinde gereğinin yapılmaması halinde ara kararında belirtilen işlemin niteliği ve davanın sonucuna etkisi gözetilerek mevcut delillere göre karar verilir. Kesin süre gereği yerine getirilmediği gerekçesiyle, doğrudan davanın reddine karar verilemez. Kesin süreye uyulmamasının doğurduğu bu ağır sonuç gözetildiğinde, taraflara bir iş veya işlemin yapılması konusunda kesin süre verilebilmesi ve kesin süre gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle kesin süre sonuçlarının uygulanabilmesi için öncelikle yapılması istenilen iş veya işlemin tarafların yükümlülüğünde olan belirli bir iş veya işleme ilişkin olması, kesin süre verilmesine ilişkin ara kararında yapılması gereken iş ve işlemlerin neler olduğunun açıkça ve ayrıntılı olarak belirtilmesi, gider için kesin süre veriliyorsa ara kararında hangi iş için, nereye ve ne kadar gider yatırılması gerektiğinin de açıkça ve ayrıntılı olarak gösterilmesi, verilen sürenin yapılması istenilen iş veya işlemin yerine getirilebilmesine yetecek uzunlukta olması, kesin süre gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının taraflara açıklanması ve tarafların bu konuda açıkça uyarılmış olması zorunludur. Verilen kesin sürenin şekli olarak yukarıdaki koşullara uygun olması yeterli olmayıp içeriği itibarıyla da ilgili olduğu kurallara uygun olarak verilmesi gerekir. Bu yönüyle somut olaydaki önemi bakımından delil avansı ve gider avansına ilişkin kurallar üzerinde de durulması gerekir 6100 Sayılı HMK’nın 120. maddesinde gider avansı, 324. maddesinde ise delil avansı düzenlenmiş olup, bu iki kavram birbirinden farklıdır. Gider avansı davanın başında davacının dava açarken Gider Avansı Tarifesi’ne göre yatırdığı, belirlenebilir bir miktarı ifade ederken, delil avansı dava aşamasında bir delile dayanan ve bu delilin toplanmasını isteyen tarafın yatırdığı miktarı ifade eder. 6100 sayılı HMK'nin 114. maddesinin "g" bendinde, gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, anılan Kanun'un 115. maddesinin 1. fıkrasında ise, bu koşulun mevcut olup olmadığını, mahkemenin kendiliğinden araştıracağı, ikinci fıkrasında bu şartın noksanlığı tespit edilirse, davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür. HMK'nın "Harç ve Avans Ödemesi" başlıklı 120. maddesinin birinci fıkrasında; harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı, dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda, davacıya iki haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. "Delil ikamesi için avans" başlıklı HMK'nın 324. maddesinin birinci fıkrasında; "Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin sürede yatırmak zorundadır....", ikinci fıkrasında ise; tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemesinin hukuki sonucu olarak, delil ikamesinden vazgeçmiş sayılacağının belirtildiği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45/4. maddesinin de aynı doğrultuda hükümler içerdiği görülmüştür. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince 25.10.2022 tarihinde yapılan 21. duruşmanın zaptında "Celse arasında bilirkişinin ek raporunu sunduğu gider avansı bulunmadığı için davalılara tebliğe çıkarılamadığı, gider avansı yatırması hususunda davacı vekiline ihtaratlı tebligat çıkarıldığı" belirtilmiş yine aynı duruşmada, "Davacı vekiline 750,00 TL gider avansını yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, bu süre zarfında yatırmadığı takdirde HMK 120. maddesi gereğince karar verileceğinin ihtarına" şeklinde ara kararı kurulmuştur. Dava 2015 yılında açılmış ve açıldığı tarihte gider avansı yatırılmıştır. Gider avansının yatırılması istenmesinin sebebi bilirkişi ek raporunun bazı davalılara tebliğinin sağlanmasıdır. Bilirkişi raporunun tebliğ edilebilmesi için yatırılması istenen masraf tahkikat aşamasında bilirkişi ek raporu delilinin toplanıp dosyaya geçerli bir biçimde kazandırılmasıyla ilgilidir. Bu nedenle gider avansıyla ilgili olmayıp delil avansıyla ilgilidir. Delil avansının yatırılmamasının sonucu davanın usulden reddi olmayıp o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma sonucunu doğuracağından mevcut delillere göre karar verilmesi gerekecektir. Yatırılacak masrafın gider avansı olarak değerlendirilip yatırılmaması halinde davanın usulden reddine karar verileceği ihtarı delil avansı kurallarına uygun bir ihtarat olmayıp Kanuna aykırı olduğundan öncelikle içeriği itibarıyla Kanuna uygun bir ara kararı oluşturulmamıştır. Öte yandan davanın başında gider avansı yatırıldığı halde ek raporun ara kararında belirtilen davalılara tebliğini sağlayacak miktardan daha fazla masraf yatırtılmak istenmesinin nedeni gösterilmediği gibi hangi delilin toplanmasıyla ilgili fazla gider istendiği de açıklanmamıştır. Bu yönüyle de ara karar usule uygun değildir. Usulüne uygun olmayan kesin süreye rağmen İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde davanın usulden reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesi kararı ile bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi kararı usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle HMK'nın 373/1. maddesi gereğince KALDIRILARAK, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 23.02.2023 tarih ve 2015/175 Esas, 2023/110 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 18.12.2024 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
 
Geri
Üst