A
Admin
Yönetici
Yönetici
Efendim bugün Düzce'nin şöyle bir röntgenini çekelim dedik. Düzce kabuğuna sığmıyor. Düzce kabuğunu yırtıyor. Şimdi bu kabuğuna sığmayan Düzce’ye siyasetin ve riyasetin, yönetenlerin, idare ve irade sahibi olanların hızı yetişmiyor. Bu değişime, bu kabuğu yırtmasına, bu koşmasına yetişemiyorlar, yürüyorlar adeta. HANİ İTHAL VEKİLDİ DÜZCELİ’DEN ÇOK DÜZCELİ OLDU E sen bunu neye göre diyorsun diye sorduğunuz zaman, geçtiğimiz gün Düzce Milletvekili Sayın Talih Özcan, bunu mecliste gündeme taşıdı. Hani yerli değil, ithal vekil dediğimiz Talih Özcan Düzceliler’den çok Düzceli oldu ve Düzce'nin meselelerini parlamentoda dillendirmeyi ve çözüm aramayı başladı. Şimdi neydi bunlardan bir tanesi? YIĞILCA VE AKÇAKOCA’DAKİ BU YOL DERDİ KİMİN DERDİ? Yığılca yolu. Düzce'de hakikaten adam gibi adam dediklerimizden, siyaseti o şekilde yapan Metin Kaşıkoğlu il başkanı, aynı şekilde Fevai Aslan da milletvekili o dönemde. Yani Fevai Aslan dediğimiz zaman, bugün Düzce'nin sıcak asfaltlarının mimarı Fevai Aslan’dır. Nasıl Düzce Üniversitesi'nin siyaset adına mimarı Sayın Necmi Hoşver ise, Düzce'de bugün sıcak asfaltlı köy yollarının mimarı, sahibi Fevai Aslan’dır. Metin Kaşıkoğlu da il başkanıyken Sayın Cumhurbaşkanını buraya getirdi. Mitinge Yığılca'ya gidildi. Bir söz verildi orada. Yığılca yolu yapıldı mı? Yapılmadı. Bunu bir kenara koyduk. Şimdi Karadeniz Sahil Yolu var. Sahil yolu Artvin'den, sınır kapısından Akçakoca Sapak dediğimiz mevkiye kadar çift yol olarak geldi. Sakarya'da Kocaali'den Akçakoca Melenağzı sınırına kadar da geldi. Oradan ileride bu yol Kuzey Marmara ve diğer otobana bağlanıyor. Nerede buranın siyasetçileri, Düzce’nin vekilleri nerede? Hani “Akçakocalı milletvekilimiz var.” diyoruz Ercan Öztürk. Akçakocalı milletvekilimiz vardı Osman Çakır. Akçakocalı milletvekilimiz vardı Yaşar Yakış. Bunların her gün bir hikayesini dinledik ve Akçakoca Sapağı’na gelen, Sakarya sınırından Akçakoca sınırına gelen bu yol hâlâ yapılmadı. Böyle bir acziyet olabilir mi? MİLLETE VEZİR DEĞİL VEKİL OLUN Bu yol meselesi, bu yol gündemi, “ithal vekil” dediğimiz muhalefet vekili ama milletin vekili Talih Özcan tarafından gündeme geldi. Milletin vekili olmak lazım, milletin veziri değil. Milletin veziri olmaya kalkarsanız millet sizin karşınızda el-pençe-divan duracak halde olup da onu oraya getirelim, bunu buradan gönderelim, ona baskı yapalım, bunu edelim dediğiniz zaman işte muhalefetten bir milletvekili çıkar, sizin yapmadığınızı, yapamadığınızı, beceremediğinizi, çözemediğinizi meclisten haykırır ve netice itibariyle bu yol burada duruyor. Maalesef çözüm üretemediler buraya. Gelelim Yığılca yoluna. Kenara bırakmıştık ya. Ya sen ne anlatıyorsun? Evet anlatıyorum. Cumhurbaşkanının verdiği sözün, cumhurbaşkanının koyduğu iradenin takipçisi olamayanlar, Düzce'de bize veya Düzce halkına vezirlik payesiyle dolaşıyorlar. Maalesef geldiğimiz durum bu. Halktan koptular, halktan uzaklaştılar. AK PARTİLİ YÖNETİCİYİ HALA YEĞENLİKTEN REDDEDİYOR Şimdi Ali Sürer var. Esnaf, kendi halinde. AK Parti'nin il sekreteri. Yani AK Parti'de 2 numaralı, 3 numaralı pozisyonda, il yönetiminde. Konuralp’te, Orhangazi Mahallesi’nde ulaşımla ilgili bir sorun için halası Ali Sürer’e ‘Artık bizi dinlemiyorsun, bizim meselelerimize çözüm bulmuyorsun, bizim meselelerimizden dertlenmiyorsun. Seni yeğenlikten reddedeceğim.’ diyor. Evlatlıktan reddeder gibi çıkış yapıyor. Aslında bu işin özeti bu. AK Partili il yönetimi eskiden toplumunda, çevresinde sevilen, sayılan, dert dinleyen, dertle dertlenen insanlardan seçilirdi. Yönetim dediğim budur zaten. Ama bugün Ali Sürer’in şahsında demiyorum. Bugün AK Partili yönetimdeki bir kişiyi hala, yeğenlikten reddetme noktasına geldiyse, bunları da söylediğin zaman, bunları da eleştirdiğin zaman, bunları da dillendirdiğin zaman, Saadullah Ünsal veya diğer bir medya kuruluşunda aforoz ediliyorsan, e yapanın suçu yok, konuşanın suçu var öyle mi? DÜZCE KABUĞUNA SIĞMIYOR, DÜZCE KABUĞUNU YIRTIYOR Bakınız, Düzce kabuğuna sığmıyor. İnsanlar bir şey yapmak istiyor. Faruk Özlü bugün milletvekillerinden, belediye başkanlarından, birçok adamdan daha çok çalışıyor. Bir şeyler üretmeye çalışıyor. Halka ulaşıyor, halka dokunuyor, sahaya iniyor. Ama vekiller araçtan indiği zaman tokalaşacağı insan sayısı belli. Muhatap olacağı insan sayısı belli. Dün kimsesizlerin kimi olanlar bugün kimsesiz olma yolunda ilerliyor. Maalesef durum bu. Şimdi Düzce'de bir çıkmış babayiğit birisi, Ali Uzun, Düzce Tarım A.Ş. diye bir mücadele veriyor. Düzce’de tarım diyor. Birisi çıkmış, Düzce’de turizm diyor. E bunları dinleyen var mı? Yok. Niye? Bu vezirlere itaat eden, tabi olan, eğilen-bükülen olmak lazım. Peki kimsesizlerin kimi olarak iktidara geldin. Kimlerin kimi oldun? Çok enteresan bir şey daha söyleyeceğim, memleketin geldiği hal nerede bakın. Şimdi biz buradan eleştiriyoruz. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 400 lira-500 lira para ödemeden sıra alamıyorsunuz veya işiniz yürümüyor. Devlet hastanesinde de keza böyle. Peki en iyi doktor, profesör unvanına gelmiş doktor burada ne kadar maaş alıyor? Hani biz 400 lira veriyoruz ya sıra almak için. Bunun da 250 lirası bu doktorun, 150 lirasını zaten hastane alıyor. Belki de 200 lirası bunun. Bu da dahil olmak üzere aldığı para 250-300 bin lira. Sistem öyle bir hale gelmiş ki, alanında iyi, number one, en iyi olanları 1,5 milyon lira maaşla dışarıdaki özel hastaneler çağırıyorlar. Düzce'de çok önemli bölümlerde uzman hoca veya alanında iyi olan hocalar gidiyor özel hastaneye. Yani bugün Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde malzeme ve doktora verecek, doktorun özel alanda veya özel birimde alacağı parayla, 5 bin liraya, 10 bin liraya yaptıracak olduğunuz bir tedaviyi özel hastanede 150 bin liraya, 75 bin liraya, 100 bin liraya yaptırıyorsunuz. Ama biz bu 5 bin lirayı vermemek veya 400 lirayı vermemek için kavga ediyoruz. Buradan çok iyi doktorlar gidiyor. İşte bu 1,5 milyona teşvik eden sistem. Bu zenginlerin, parası olanların, imkânı olanların, fırsatı olanların parayı harcadığı sisteme bu ülkeyi sağlık noktasında getirenlere, bunu bu şekilde sistematik bir şekilde bu noktaya çekenlere vallahi diyecek bir şey yok. Çünkü bu ülkenin cumhurbaşkanı kaza yaptığında SGK’lı mısın, Bağ-Kur musun, sosyal güvencen var mı diye tedavi edilmediğinden dolayı bu hastaneleri, bu yapıyı bu millete açmıştı. Ama öyle bir yere evirdiler, çevirdiler ki ben birçok konuda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgilendirilmediğine inanıyorum. Bilgilendirilse veya şu dense ki; "Sayın Cumhurbaşkanım, Düzce'nin Yığılca’sı var. Siz buraya geldiğinizde bu yol için bir söz vermiştiniz. Bu sözün arkasında sizin partinizin siyasetçileri, il başkanları, milletvekilleri takipçisi olmadılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde CHP’li muhalif bir üye tarafından bu dert dile getirildi. Düzce'deki durum bu.”, Sayın Cumhurbaşkanının artık nasıl bir tepki verebileceğini birçok akıl muhakeme edemeyecek hale gelir. Maalesef durumumuz bu. Bu memlekette, Düzce’de çok büyük imkân var. Muhteşem bir coğrafya var. Ama siyaset ve bürokrasi bu insanların koştuğuna yetişemiyor. Bir Faruk Özlü ile de nereye kadar gidebiliriz? Allah hayırlı uzun ömür versin. Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun. KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN