A
Admin
Yönetici
Yönetici
Türk tarafı olmadığı da açıkça ortadadır. Bunlar başta ABD olmak üzere BMGK ve AB ile Rumlardır. Bazı Uzak Doğu ülkeleri ve bununla ilgili ABD’nin ve bazı Orta Doğu ülkelerinin de katılımıyla gerçekleşme olasılığı olan İpek Yolu Projesiyle ilgili sunulan tasarılarda Hindistan, Suudi Arabistan, BAE, Suriye ve İsrail’e kadar uzanacak koridorun Hindistan ve Orta Doğuyu, Doğu Akdeniz üzerinden kara ve deniz yolları ile Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Yunanistan aracılığıyla Avrupa’ya bağlanması planları, ABD’nin Kıbrıs’a (Güney Kıbrıs’a) ilah ambargosunu kaldırması, karşılığında ‘Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin ( Güney Kıbrıs’ın) ABD, Fransa ve İsrail’e (İngilizlerin zaten var) havaalanlarını ve limanlarını askeri faaliyetler için açması ve üsler vermesi, ve bu projede Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumunun yok sayılmasını, son birkaç yıl önce Kıbrıs konusunda BM parametrelerinin terk edilip eşit iki egemen Devlet tezinin ortaya atılmasına ve bu nedenle ‘Çözümsüzlük çözümdür’ politikasıyla dışlanmamıza, CTP’nin ağır toplarından olan beyefendi iddia ederek, bu siyasetin bizi tüm siyasetin dışına ittiğini belirtiyor. Kıbrıs Türklerinin adanın bütününün eşit ortağı ve ‘ Kıbrıs Cumhuriyetinin’ Eşit Kurucusu olduğu halde izleyici hale döndüğünü, Güneyin Bağnazlarının tüm Kıbrıs adına Kurucu Ortağın olmadığı koşullarda bu adımları atmaktadırlar diyerek onlara bu fırsatı ise BM Parametrelerini reddederek BM zeminine ‘Tükenmiş zemin’ diyen Sayın Tatar vermekte, bu politika nedeniyle Adanın Bütününe, Doğu Akdeniz’e dönük olarak da Kıbrıs Türk Toplumunun iradesi ve etkin varlığı tüketilmektedir buyuruyor Sayın eski Başbakan. Eeeee Vallahi okuyan da zannedecek eski Başbakan uzun yıllardır Kıbrıs meselesinden uzaktır, başka diyarlarda idi da geldi. Yahu, bizi BM dediği cibilliyetsiz, kanayaklı, mecburi taraflı, boynu bükük, benzi soluk, Gazze’deki aşikar soykırımı seyreden, çocukların açlıktan susuzluktan ölümünü seyreden, naçar, biçare BM bizi ne zaman kale aldı? 62 yıldır saldırgan darbeci işgalcileri koruyup kollamadı mı, Cumhuriyetteki eşit ortaklığımızı elimizden alıp canilere vermedi mi? AB tek taraflı haksızca tüm Kıbrıs adına darbecileri işgalcileri üye almadı mı? BM-AB yıllardır Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarını hem Anayasasını çiğnemediler mi? Rumların çiğnemesine fırsat vermedi mi? BM’nin bütün çözüm planlarını Referandum dahil reddeden ama üstünden mükafat alan Rumlar değil mi? Onlara mükafatları veren BM-ABV değil mi, bize de haksız cezaları katlanarak veren BM-AB değil midir? Bizi yok sayan bunlar değil midir yıllardan beri? Da 55 sene BM isteklerine göre görüşmeler oldu, sonuç çıkmadı, hep kaçan Rumlar oldu, da onlara bir şey demediler üstelik saygı duyduk bile dediler, ama biz 55 yıldan sonra artık BM parametrelerinde umut yoktur dedik, biz ezilirken darbeci işgalciler destekçileri bu güçler tarafından havada uçurulur ayakları yere basmaz dudakları kulaklarına varırken daha ne kadar bekleyecektik, yol görünür kılavuza gerek yokken? Ve BM-AB’nin yıllarca taraflı tutumundan dolayı umutlar tükenirken, ve onlar zaten umutlarımızla birlikte irademizin ve direncimizin tükenmesini beklerken ve o yüzden 3 aylık olan Adaletsiz oldubitti taraflı 186 sayılı BMGK kararı habire uzatılır 735 aya vardırılırken. Sayın efendinin, Kıbrıs Türk Halkını, Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit Kurucu ortağını O çok önem verdiği BM, 4 Mart 1964’te kırıp geçti yok saydı bizi. İşte ÇÖZÜMSÜZLÜK o zamandan beri çözüm olmuştur, bunu da yapan BM’dir, daha sonra da AB perçinlemiştir. Mesele budur. BM-AB ve Rumların hatalarını bize yüklemeye çalışıyor. Bize yapılan haksızlıkları müstahak diye görüyor. Onların ortak hedefleri Kıbrıs’ı, Rum-Yunan’a bir bütün olarak vermektir, bütün çabaları Kuzey’i de kapmaktır, bunu maalesef anlayamadı, halbuki anlaşılmayacak bir şey değildir, her şey apaçık ortadadır. Eşit egemen iki devletli çözüm tezi henüz daha çayır bile değil, 186 kararı 735 ayda orman oldu, saldırganlar tek egemen, tek sahip, Anayasayı da değiştirdiler, kendilerine ve Yunan’a göre her türlü iç-dış antlaşmaları da yaptılar. 62 yıldır bizi yok sayarlar, karar alırlar anlaşmalar yaparlar dünkü mesele değil ki, Maronitler gibi dahi kabul etmezler bizi. Bu durum şimdilik BM-AB’nin çözümüdür. Hedeflenen çözüm Rumların bütün Kıbrıs’ın tek egemeni olmasıdır. Rumların son mal mülk hamlesi, 1975 Viyana Nüfus Mübadelesi Antlaşmasını, hem iki kesimli iki toplumlu BM parametresini ve tabii Türk Halkıyla birlikte berhava etmektir. Da bizim çok daha fazla ve güçlü dava açacak meselemiz varken neden hamle yapmıyoruz? Hiçbir Mahkeme kabul etmez mi yoksa, bu yolu da mı kapattılar bize? Ne çok Türk ve Türkiye düşmanı varmış, hele içimizde???