A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bir kaşık reçel, birkaç lokma çikolata… Masum gibi görünen bu tatlı anların ardında, çocuklarımızın sağlığını tehdit eden sessiz bir tehlike saklı. O parlayan gözlerdeki mutluluğu görmek, bazen bizi uyarıyor; “Aman, çocuğum biraz şeker yesin,” diye düşünmek kolay oluyor. Ancak şekerin, sadece tatlı bir lezzet olmadığını, aynı zamanda dengemizi bozabilecek bir alışkanlık ve sağlık sorunu kaynağı olduğunu unutmamalıyız. Bugünün çocukları, bizim çocukluğumuzdakinden çok daha fazla şeker tüketiyor. Sadece doğrudan yediği tatlılarla değil, hazır meyve suları, yoğurtlar, kahvaltılıklar gibi pek çok üründe gizlenen farklı isimlerle şeker onları sarmalıyor. Glikoz şurubu, mısır şurubu, dekstroz… Bu kelimeler, şekerin kamufle edilmiş halleri ve farkında olmadan çocuklarımızın günlük beslenmesinde yer alıyor. Peki, bu fazla şekerin sonuçları neler? Diş çürükleri, odaklanma sorunları, ani ruh hali değişimleri, öğrenme güçlükleri ve en önemlisi çocukluk çağı obezitesi… Bunlar sadece görünen yüzü. Şeker, aynı zamanda bağımlılık yaparak çocuklarımızın damak tadını şekillendiriyor, onu bırakmak ise sigarayı bırakmak kadar zor bir sürece dönüşebiliyor. Elbette şekerle mücadele etmek kolay değil. Doğum günü kutlamaları, bayram sofraları ve okul kantinleri şekerle dolu cazip dünyalar. Yasaklamak yerine rehberlik etmek gerekiyor. Tatlı yerine taze meyve, ev yapımı yoğurtlarda bal veya hurma gibi doğal tatlandırıcılar, şekerin esiri olmadan dengeli bir beslenme için atılacak küçük ama anlamlı adımlar olabilir. Sevgi, sadece ‘evet’ demek değil; aynı zamanda çocuklarımıza sağlıklı seçimler yapmayı öğretmektir. Çünkü bugün minik bir kaşıkla başlayan şeker alışkanlığı, yarının sağlığını tehdit eden büyük bir sorun olabilir. Tatlıyı tatlılıkla azaltmak, çocuklarımızın hem bedenine hem de ruhuna verebileceğimiz en değerli armağandır. Unutmayalım, gerçek sevgi bazen ‘hayır’ demeyi de gerektirir. Sağlıklı nesiller için bu hayır, en büyük evettir.