A
Admin
Yönetici
Yönetici
GÜNDEME BAKIŞ - CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, İzmir’de MYK gündemine dair değerlendirmelerde bulundu. CHP İzmir İl Başkanlığı’nda konuşan Yücel, açıklamalarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan’ı anarak başladı. DEV MİTİNGE DAVET Yarın gerçekleşecek olan dev mitinge tüm İzmirlileri davet eden Yücel, "19 Mayıs günü, akşamüstü saat 18.00'de İzmir'de hep birlikte birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi haykıracağız. Bütün Türkiye'yi, Cumhuriyetle, demokrasiyle, özgürlükle, hoşgörü ve barışla özdeşleşen, Mustafa Kemal Atatürk’le ve vatan sevgisiyle özdeşleşen İzmir’i ve Ege’yi 19 Mayıs günü saat 18.00'de Gündoğdu Meydanı'na sadece miting yapmaya değil, özgürlük ve demokrasi için eylem yapmaya, haykırmaya davet ediyoruz" dedi. Yücel'in açıklamalarının tamamı şu şekilde; Bugün sizlere İzmir İl başkanlığımızdan sesleniyorum. MYK toplantımız Genel başkanımızın başkanlığında Genel merkezimizde devam ediyor. Hepinizin bildiği gibi yarın İzmir mitingimiz var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanı adayımız Sn. Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşları haksız ve hukuksuz bir biçimde Silivri zindanına gönderildikten sonra parti olarak bir eylemlilik kararı aldık. Saraçhanede başlayan ve dalga dalga ülke geneline yayılan, milyonlarca vatandaşımızın hem yaşanan hukuksuzluğa itiraz ettiği hem de Ekrem başkan ve yol arkadaşlarına sahip çıktığı süreç, Samsun, Yozgat, Konya, Mersin ve Van mitinglerimizle devam etti. Yarın da İzmir Gündoğdu meydanındayız. Millet iradesi 60 gündür tutsak. Asılsız suçlamalar, soyut iddialar, “Duydum, ….olduğunu düşünüyorum, … -miş, …-mış” diye biten gizli tanık beyanları… Geçtiğimiz sene Ekim ayında İstanbul’a bir Başsavcı atandı, her ne hikmetse bir anda CHP’li belediyelerden suç fışkırmaya başladı. Esenyurt’la başlayan süreç, Kartal, Ataşehir, Üsküdar, Sancaktepe, Fatih, Tuzla ve Beyoğlu meclis üyelerimize uzandı. Ardından Beykoz’a, sonrasında Sarıyer eski Belediye başkanımıza ve bürokratlarına, Sonrasında Beşiktaş’a, En son da İstanbul Büyükşehir Belediye’sine bağlı İSKİ’nin bürokratlarına, Ekrem başkanın avukatına, Ekrem başkanın avukatının avukatına, Ekrem başkanın eşi Dilek İmamoğlu’nun ağabeyine ve nicelerine soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar yapıldı… İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor. Akın Gürlek ve ekibi İstanbul Adliyesine atanmadan önce, koskoca İstanbul’da Cumhuriyet Savcısı yok muydu? Hâkimler yok muydu? O Başsavcı İstanbul’a atanmadan önce İstanbul’daki hâkimler ve savcılar görevlerini yapmıyorlar mıydı? Hani bir şarkı vardı ya Mazhar Fuat Özkan’ın, insanın ister istemez aklına o geliyor. “Sen neymişsin be abi” Senden önce koskoca İstanbul’da hâkim, savcı yok muydu? Onların yıllardır yapamadığını sen yaptın… Sen geldin bütün suçları ortaya çıkardın… Maşallah yani… Değerli basın mensupları bu yaşanan süreç milletimizin vicdanında meşru değildir. Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının hukuki bir sebeple değil, tamamen siyasi sebeplerle, Cumhurbaşkanlığı yarışından bertaraf edilmek için tutuklandıklarını sokaktaki çocuk bile bilmektedir. Diploma iptaliyle başlayan süreç, gözaltılar, tutuklamalar ve bugüne kadar yaşananlar Sn. İmamoğlu’yla adil ve demokratik bir yarışa girmeye cesaret edemeyen bir aklın ürünüdür. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili Tayyip Erdoğan’a rakip olan Ekrem İmamoğlu, Ümit Özdağ ve Selahattin Demirtaş her üçü de hapiste. Bu ne büyük bir tesadüf? Tayyip Erdoğan’a rakip olan hapsi boyluyor. Dokunan yanıyor! Bu mudur demokrasi? Bu mudur hukuk devleti? Bu mudur ağzınızdan düşürmediğiniz millet iradesi? Buradan Sayın Erdoğan’a AKP’li yetkililere sesleniyorum. Gelin demokrasi üzerindeki bu karanlığı kaldıralım… Her kim olursa olsun, hakkında bir iddia varsa tutuksuz yargılansın, suçu varsa cezasını çeksin… Ancak insanlar hakkındaki yargılama bitmeden, savunma hakkını yok sayarak, uyduruk delillerle yargısız infaz yapmayın… Sırf siyasi hırslarınız için insanların hayatlarını çalmayın… Milletin iradesini ve insanların seçme ve seçilme hakkını gasp etmeyin… Değerli basın mensupları Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuksuz sürece toplumun her kesiminden itirazlar günden güne artıyor…. Ancak bu hukuksuzluklar karşısında ilk günden bu yana kararlılıkla duran kesimlerden biri de şüphesiz gençlerdir. Her gün çoğalarak direnen, Geleceklerine sahip çıkan, Dertlerini, yaratıcı protesto yöntemleri ile etkili ve istikrarlı bir şekilde anlatan, Barikatlarla engellenemeyen özgürlük direnişinin sahibi tüm gençler; bu hukuksuzluk sürecinde destan yazdılar, yazmaya da devam ediyorlar…. Gençler için güzel bir gelecek hazırlama derdi olmayan iktidar, düşünmeyen, sorgulamayan, biat eden bir gençlik olması için uğraştı… AKP İktidarları boyunca üniversitelerde baskı, yasak ve engellemeler arttı… 18 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun da içinde bulunduğu 28 kişini diplomasının iptal edilmesi gençler açısından bardağı taşıran son damla oldu… Demokrasinin olmadığı, en basit özgürlük taleplerinin şımarıklık sayıldığı, değil konuşmak düşünmenin bile suç olduğu bu ülkede gençler, 19 Mart’ta yıktıkları bariyerle aslında aydınlık bir geleceğin kapısını araladılar… Çünkü bu ülkede herkes, belki de ilk defa “hukuk güvenliğinin” ne demek olduğunu bu olayla anladı… Bugün, Ekrem İmamoğlu’nun yıllar önce aldığı diplomayı iptal edenlerin, yarın başka diplomaları da iptal edebileceğini, İstediği kişinin bankadaki parasına ya da tapusuna el koyabileceğini, Devletin verdiği resmi evrakın “hukuk” korumasından, iktidarın “keyfi” uygulamaları ile çıkarılabileceğini herkes, ilk defa ve bu kadar net bir şekilde gördü. Aslında AKP, Sayın İmamoğlu’nun diplomasını iptal ederek, İktidarını sallayanları “risk” olarak gördüğünü, Bu riski bertaraf etmek için hukuktan saparak bir resmi evrakı bile iptal edebileceğini herkese ilan etti… Gençler bu büyük hukuksuzluğa karşı itirazlarını bu sefer en üst perdeden dile getirdiler. İktidarın Ekrem İmamoğlu korkusuna, gençlik korkusu da eklendi. 19 Mart’tan itibaren Türkiye’nin dört bir yanından yükselen protestolarda yüzlerce öğrenci Anayasal haklarını kullandıkları için gözaltına alındılar, tutuklandılar, cezaevine gönderildiler… Tüm hukuksuzluklara ve kayyım rektörlere rağmen gençler, bir adım geri atmadılar… Yanlış bulduklarını söylemekten, eleştirmekten vazgeçmediler… Türkiye’nin en saygın üniversitelerini hedefe koyan iktidar önce akademik özgürlüğü yok etti, Sonra liyakati ortadan kaldırdı, En sonunda da bilimsel eğitimin içini boşalttı… Türkiye'nin en başarılı öğrencilerinin öğrenim gördüğü, uluslararası alanda adından söz ettiren Boğaziçi Üniversitesi son 4 yılda yasaklar, engellemeler, haksızlıklar ile anılır oldu. Yıllarca bilim insanlarının, sanatçıların, yazarların, aydınların konuştuğu Boğaziçi Üniversitesi; AKP’nin kayyum rektörünün yönetiminde artık çocuk istismarı ve kadına şiddet savunucusu olmakla meşhur kişilerin konuştuğu, yobaz fikirlerini paylaştığı bir yer oldu. Buna karşı çıkan aydın, demokrat, Cumhuriyetçi ve vatansever öğrenciler de ters kelepçe ile kampüsten dışarı çıkarıldı, gözaltına alınıp, tutuklandı… 6 yaşında çocukla evlenmeyi suç değil de, meşru bir fiil gibi anlatan bir kişiyi Boğaziçi Üniversitesi’ne getirmek, konuşturmak, öğrenci oldukları dahi şüpheli olan kişilere sözde konferans verdirmek laik Cumhuriyete bir meydan okumadır… Bu meydan okumaya sessiz kalmayan, bu sapkın zihniyete geçit vermeyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri bu memleketin aydınlık yüzüdür… 97 öğrencimiz gözaltına alındı… 6’sı tutuklandı… daha sonra serbest bırakıldılar… Bu ülkedeki gençleri, üniversite öğrencilerini yıldıracağınızı mı zannediyorsunuz? Hepsinin yanındayız… Bakın dayanışmanın ve toplumsal direnişin kazanımlarını, güzel sonuçlarını görüyoruz… Anayasal haklarını kullandıkları halde gözaltına alınıp sonra tutuklanan, “Gençlerin özgür olmasını istemek” gibi haklı bir gerekçe ile itirazlarını yükselten Esila Ayık, Arda Öğüşlü ve Mehmet Efe Erdoğan 36 günün sonunda artık özgürler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak; Bu ülkenin gençlerini sizin baskıcı, yasakçı, faşist uygulamalarınıza ve otokrasi hayallerinize kurban etmeyeceğiz, Bütün gençlerimiz cezaevinden çıkıncaya kadar yanlarında durmaya, Geleceği onlarla birlikte inşa etmek için durmadan çalışmaya devam edeceğiz…. Değerli arkadaşlar, İktidara Ekrem İmamoğlu hakkında açtıkları onlarca dava yetmemiş, Siyasi kumpas ve iftiralar yeterli gelmemiş olacak ki geçen hafta Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında bir soruşturma daha başlatıldı… 16 milyon İstanbullunun Belediye Başkanı, 15.5 milyon vatandaşımızın oyu ile adaylaşan Cumhurbaşkanı adayımız, Ve gelecekte 86 milyonun Cumhurbaşkanı olacak olan Ekrem İmamoğlu’na bu sefer de savunmasından dolayı bir soruşturma başlattılar. Neymiş? "Silahlı terör örgütüne yardım etme" suçundan alınan ifadesinde, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etmiş…. Siz Sayın İmamoğlu’na istediğiniz yaftayı yapıştırıp, akla hayale gelmeyecek ithamlarda bulunacaksınız, o kendini savunmayacak öyle mi? Siz Sayın İmamoğlu’nu gizli tanıklarla, değme filmlere taş çıkartacak senaryolarla bir kumpasın içine çekeceksiniz, o kendini savunmayacak öyle mi? Siz İstanbul’a ve İstanbullulara 25 yılda yapılmayan hizmetleri 5 yılda yapan Sayın İmamoğlu’na itibar suikastı yapmaya kalkacaksınız, o kendini savunmayacak öyle mi? Oldu olacak kim, nerede, nasıl ifade verecek, Kendini nasıl savunacak onu da söyleyin tam olsun! Sizin iftiralarınıza, kumpaslarınıza, montajlarınıza bu milletin karnı tok! Hiç kimse Sayın İmamoğlu’nun memleket sevgisini, millete hizmet etme azmini ve çabasını sorgulama ve engelleme hakkına sahip değildir. AKP kabul etse de etmese de, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’mıza göre bir hukuk devletidir. Savunma hakkı kutsaldır. Kişinin kendini savunurken bile ifade özgürlüğünü kısıtlayacak kadar hukuktan sapan iktidarın aklı ile hareket edenler, bu yeni soruşturma ile savunma hakkını ve ifade özgürlüğünü alenen ihlal etmektedir. Sayın Ekrem İmamoğlu’nu Silivri zindanına göndermek için iktidarın yazdığı senaryonun bir parçası olmayı kabul edenlerin, Hukukun üstünlüğünden ayrılıp, üstünlerin hukukuna ayak uyduranların, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürdüğü şüphesizdir. Kişilerin savunma dokunulmazlığına el uzatan, İfade özgürlüğüne müdahale ederek savunma hakkını kısıtlayan, Onlara savunmaları üzerinden soruşturma başlatan iktidar güdümlü yargı, Aslında Ekrem İmamoğlu’nun tüm davalarında kararı vermiş olan yargıdır. Siyaseti meşru zeminden çıkarıp, hukuku araçsallaştırıp, algı operasyonları ile rakiplerini yok etme çabası da, ancak iktidarının bittiğini gören, demokrasiyi hazmedememiş, millet iradesinden korkan bir iktidarın yapacağı iştir. Bugün yaşadığımız tam olarak da budur! Değerli arkadaşlar, 2023 Ekiminden bu yana bir süreç yürütülmeye çalışılıyor. Terörsüz Türkiye bu ülkede yaşayan, vatanını, milletini, bayrağını, bu toprakları, bu coğrafyayı seven her bir yurttaşımızın ortak temennisidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu süreci destekleyeceğimiz ancak 3 kırmızı çizgimiz olduğunu daha önce ifade etmiştik. Sürecin kapalı kapılar ardında değil şeffaf bir şekilde yürütülmesi; Bu meselenin çözüm yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olması, Şehit aileleri ve Gazilerimizi incitecek bir iş yapılmaması… Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel’in defaatle ifade ettiği bu sözlerimizin arkasındayız. Ancak daha bir sene önce DEM Partiyi şeytanlaştıran, hedef gösteren ve terörize eden iktidarın bu kadar kısa sürede bir manevra yaparak makas değiştirmesi bu sürecin samimi olmadığı konusunda derin bir kuşku uyandırmaktadır. İktidar 2024 Yerel seçimlerinde ağır bir yenilgi almıştır, oyları hızla erimektedir, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçim öncesinde toparlanması için bir dopinge ihtiyaç vardır. İktidarın anti demokratik uygulamaları devam ederken, başta DEM Partili Belediye Başkanları olmak üzere, İstanbul’un ve Türkiye’nin en büyük İlçesi Esenyurt dahil olmak üzere kayyum uygulamaları devam ederken, İstanbul’un 3 kez seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı, İlçe Belediye Bakanları hukuksuz bir şekilde, siyasi saiklerle hapiste tutulurken bir “Terörsüz Türkiye” adı altında sunulan süreç, bir seçim yatırımından başka bir şeyi akla getirmemektedir. Bir yandan Bahçeli’nin Öcalan’a teşekkür ettiği, Terör örgütü PKK’nın muhatap alındığı bir süreç yürütülürken; Bir yandan da Sayın Ekrem İmamoğlu Silivri’de ve terörist muamelesi görüyor. Ümit Özdağ Silivri’de ve terörist muamelesi görüyor. Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan ve Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer “silahlı terör örgütüne yardım” suçundan Silivri’de onlar da terörle yaftalanıyor. Bakın hukuk olmadan, adalet olmadan, siyasetin yargıya müdahalesi engellenmeden ne demokrasi olur, ne de toplumsal barış olur. Değerli arkadaşlar, Samimiyetten uzak yürütülen sürecin bir başka itirafı da grup toplantısında konuşan Erdoğan’dan geldi. Beyefendi dedi ki; “Belediyelerdeki kayyım uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyormuş.” Sayın Erdoğan farkında mısın? Kayyım uygulamalarının “rutin” bir uygulamaya dönüştüğünü itiraf ediyorsun! Bir anlamda; Belediyelere keyfi bir şekilde, siyasi kararlarla kayyım atandığını, itiraf ediyorsun. Değerli arkadaşlar, “Belediyelerdeki kayyım uygulamasını yeniden istisna haline getirmek” demek; müesses nizamda kayyım uygulamasının artık kurumsallaştığının, iktidarın muhalefeti dizayn etmek için kullandığı, bir siyasi tercih, rutin bir yöntem olduğunun itirafı değil midir? Kayyum birilerinin isteği üzerine rutin bir uygulamaya dönüşüp, yine birilerinin istediğiyle istisna olabilecek bir uygulama değildir. Demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde kayyum uygulaması kabul edilemez. Artık her kelimeleri bir hukuk katli, milli iradenin gaspı ve anayasa ihlalidir. AKP iktidarı ve Saray, samimi bir süreç yürütmekten yanaysa; haksız, hukuksuz ve keyfi kayyım uygulamalarına derhal son vermelidir. Erdoğan, partisinin grup toplantısında kayyım itirafının yanı sıra belediyeler için yeni düzenlemelere gidileceğinin de sinyalini verdi. Düzenleme dediysek yanlış anlaşılmasın, belediyelerin elindeki yetkileri azaltma ve kısıtlama hazırlığı! Erdoğan’ın verdiği sinyale, selektör yapan AKP’li Milletvekilleri, Hemen belediyelerin öğrenci yurdu açma ve çalıştırma yetkisinin kaldırılmasına yönelik kanun teklifi hazırladılar. Çünkü halka hizmet eden belediyecilik anlayışı canlarını sıkıyor. Bu ülkenin gençlerinin yararına yapılan her işin, her hamlenin karşısındalar. Anayasal haklarını kullanan gençlerimize, onların hayal ettiği aydınlık geleceğe ve mücadelelerine, tahammül dahi edemiyorlar. Bu kanun teklifi, CHP’li Belediyelerin daha fazla öğrenci yurdu açmaya yönelik çalışmalarını hızlandırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Değerli arkadaşlar, Yarın 19 Mayıs… Tarihimizin dönüm noktalarından biri olan 19 Mayıs’ın, yani Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın coşkusunu yüreklerimizde hissediyoruz. 19 Mayıs, bir milletin yeniden doğuşunun, esarete başkaldırışının ve bağımsızlık ateşinin yandığı gündür! Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, işgale karşı direnişi örgütlemek için Samsun’a ayak bastığı o kutlu gün, umutsuzluğa gömülmüş bir halkın kaderini değiştirmiştir. O gün, sadece Anadolu’nun değil, tüm mazlum milletlerin ilham kaynağı olacak bir destanın ilk satırları yazılmıştır. Ulu Önderimiz Atatürk bağımsızlık mücadelemizin en önemli mihenk taşlarından olan, çoban ateşini yakan 19 Mayıs’ı, AKP’nin, anayasal haklarını kullandıkları için kent meydanlarından eziyet ettiği, yerlerde sürükleyerek gözaltına aldığı ve tutukladığı gençlerimize emanet etmiştir. Çünkü o, gençliğe güvenmiş, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin hayaliyle bir ömür mücadele etmiştir. İşte tam da bu sebeple bu ülkenin gençlerinin çok önemli ve büyük görevi ve misyonu vardır. İşte tam da bu sebeple gençler, ülkesinin geleceğini ilgilendiren her kritik olayda sahneye çıkmış ve damgasını vurmuştur. Çünkü onlar, Atatürk’ün de dediği gibi yarının umududur… 19 Mayıs, teslimiyetin değil direnişin adıdır! Samsun’dan yükselen umut ve Atatürk gençliği, sizin yasaklarla ördüğünüz duvarları yıkar geçer! 19 Mayıs, bir milletin ayağa kalktığı gündür ve o günün çocukları hiçbir karanlığa boyun eğmedi, eğmeyecek! Atatürk’e ve onun gençlerine sevgi ve hayranlığımızı bir kez daha dile getirirken, bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun yol arkadaşlarını saygıyla, minnetle ve özlemle anıyoruz. Değerli arkadaşlar, Büyük bir coşkuyla kutlayacağımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda İzmir’de olacağız. Yarın Gündoğdu Meydanı’ndan İzmir'in dağlarında açan çiçekleri Ata'mızın huzuruna gönderelim... Hasan Tahsin'in direniş ruhunu, İzmir'den Silivri'ye taşıyalım... Güvercinleri barış için uçuralım, bayrakları da Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için sallayalım... Efelerin sesini Saray'a duyuralım. İzmir'in Cumhuriyet kadınlarının sesini, Boğaziçi'nde kadın hakları için direnen kadınların sesiyle birleştirelim. İzmir'in bitmeyen neşesini bayram neşesine ekleyelim. Romanlar coşkulu danslarını, Efeler zeybeğini getirsin Gündoğdu'ya.. Balkan bandosuna eşlik edelim. Hep beraber Tokat, Erzurum, Konya türküleri söyleyelim. Mardin havalarıyla coşalım. Çünkü biz yarın sadece bir miting yapmayacağız. Aynı zamanda bir eylem yapacağız, "hak hukuk adalet" diyeceğiz. Silivri zindanındaki tutsaklar için, başta Ekrem başkan olmak üzere tüm siyasi tutuklular için özgürlük isteyeceğiz. Atatürk'ün askerleri, Atatürk'ün gençleri olduğumuzu haykıracağız. 19 Mayıs günü, akşamüstü saat 18.00'de İzmir'de hep birlikte birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi haykıracağız. Bütün Türkiye'yi, Cumhuriyetle, demokrasiyle, özgürlükle, hoşgörü ve barışla özdeşleşen, Mustafa Kemal Atatürk’le ve vatan sevgisiyle özdeşleşen İzmir’i ve Ege’yi 19 Mayıs günü saat 18.00'de Gündoğdu Meydanı'na sadece miting yapmaya değil, özgürlük ve demokrasi için eylem yapmaya, haykırmaya davet ediyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.