Çarpık pazarın panzehiri: Yerli ürün, yerel perakende

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Nihat AK/EGE TELGRAF- 2025’in ilk yarısında tüketiciler adeta sabrın kantarını kırdı. Yaklaşık 500 bin kişinin başvurusunun karara bağlandığı süreçte, uyuşmazlıkların toplam parasal değeri 5 milyar TL’ye ulaştı. Başvuruların büyük kısmını ayıplı mal ve hizmet şikayetleri oluşturdu. Ürün gruplarında ayakkabı, kıyafet ve tekstil ürünleri öne çıktı. Ege Telgraf’a değerlendirme yapan ilgili sektörlerin yerel temsilcileri, tüketicilerin bilinçli davranmamasının sorunları büyüttüğünü ifade etti. ‘GÜVENİN İADESİ YOKTUR’ Gıda ve tüketim maddeleri perakende satıcılarını temsil eden İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi Mehmet Feyzi Başdaş, "Perakende güveni satmalı, sorunu değil. Ayıplı mal, sadece bir ürün kusuru değildir; aynı zamanda tüketiciyle kurulan güvenin kırılma noktasıdır. Perakende sektörü olarak bizim sorumluluğumuz, bu kırılmayı hiç yaşatmamak. Her ürün, rafta değil, sorumlulukta değerlendirilmelidir. Elbette her sistemde olduğu gibi bizim sektörümüzde de gözden kaçan, nadiren de olsa tüketiciye ulaşan sorunlu ürünler olabiliyor. Ama burada önemli olan, bu durumu görmezden gelmek değil, en kısa sürede telafi etmektir. Çünkü perakendenin itibarı, kriz anındaki tavrıyla ölçülür. Güvenin iadesi yoktur; kaybedilirse raftan değil, kalpten silinirsiniz. Tüketicimizin de bilinçli olması şart. Ayıplı ürünle karşılaşmamak için rastgele alışveriş yerine, güvendiği ve ulaşabileceği yerel perakendeciyi tercih etmelidir. Çünkü yerli ve yerel marketler, ürün kalitesi ve satış sonrası destek konusunda daha duyarlıdır. Müşterisini tanıyan, bölgesinde yüz yüze hizmet veren bu işletmeler, ayıplı mal satışını en aza indirmek için ciddi bir özen göstermektedir. Yakın işletme uzaktaki markadan değerlidir; çünkü hatasını saklamaz, düzeltir. Sektör olarak biz de, üreticiyle doğrudan iletişim kuran, kontrol süreçlerini sıkı tutan bir yapıyla çalışıyoruz. Her mağaza bir vitrindir ama her satış bir sorumluluktur. Bu nedenle hem tüketiciye hem sektöre düşen ortak bir görev var: Kaliteli malı seçmek, hatayı hızla düzeltmek, güveni hep yukarıda tutmak. Hep şunu söylerim; raftaki ürünün sağlamlığı, sektördeki duruşun aynasıdır” dedi. ‘İTHALAT AYAĞA DOLANDI’ Ayıplı mal şikayetlerindeki ithal ürünlere dikkat çeken Ege Ayakkabı Sanayicileri Derneği EGEAYSAD Erdal Durmaz, “Tüketici şikayetlerini değerlendiren bir bilirkişi olarak son dönemde karşılaştığım tablo ne yazık ki endişe verici. Özellikle ayakkabı alanında yapılan başvuruların önemli bir bölümü, kalitesiz ve kısa ömürlü ürünlerden kaynaklanıyor. Gördüğümüz en yaygın şikayetler; dikişi atan, tabanı çöken, fermuarı bozulan, kısa sürede formunu yitiren ayakkabılar. Bu şikayetlerin ezici çoğunluğu, Çin ve Tayvan gibi ülkelerden ithal edilen, düşük maliyetli ve kampanyalı ürünlerden geliyor. Vatandaşımız bütçesini korumaya çalışırken, farkında olmadan uzun vadede daha büyük bir zarara uğruyor. Çünkü bir ayakkabının topuğu değilse ucu açılıyor; ama asıl kırılan, tüketicinin güveni oluyor” dedi. ‘UCUZA ALANLAR ALDANIYOR’ Ucuz ayakkabı almanın bazen pahalıya mal olduğunu dile getiren Başkan Durmaz, “Tüketici, yaşadığı mağduriyette sadece parasını değil; zamanını, sağlığını ve psikolojisini de kaybediyor. Ancak burada tek yönlü bir sorumluluktan bahsetmek eksik olur. Tüketicinin, ürünün fiyatına değil, arkasındaki kaliteye ve markaya bakması gerekir. Aynı zamanda perakendecilerin de bu düşük kaliteli ürünleri raflarına koyarken, yalnızca kâr marjını değil, toplumsal sorumluluğu da düşünmesi gerekir. Türkiye, gerek üretim teknolojisi, gerek malzeme kalitesiyle dünya standartlarının üzerinde ayakkabı üretimi yapan bir ülkedir. Triko, imitasyon ya da gerçek deri… Ne olursa olsun, yerli üreticinin elinden çıkan ayakkabı, kaliteli. Bir sorun olduğunda da ulaşılabilir konumdalar” diye konuştu. ‘KAYIT DIŞILIK SORUN’ Ayıplı mal satışlarının sektörü olumsuz etkilediğini vurgulayan İzmir Terziler ve Konfeksiyoncular Odası Başkanı Mustafa Güvenli, “Terzilerimiz ve konfeksiyoncu esnaf üyelerimiz bir telefon kadar yakınımızda. Bizim üyelerimize yönelik odamıza gelen şikayet sayısı oldukça az; gelenleri ise hızlı ve yapıcı bir yaklaşımla çözüyoruz. Çünkü biz müşterimizle birebir iletişim kuran, işinin başında duran, hatayı telafi etmeyi bilen bir esnaf yapısına sahibiz. Elbette zaman zaman şikayetler oluyor; gelinlik dikimi, pantolon paçası, beden ölçüsünde karışıklık ya da hassas kumaşların çabuk yıpranması gibi konular gündeme geliyor. Ancak bu şikayetlerin çoğunun kaynağı, kullanıcı hatası ya da yanlış beklentilerle yapılan başvurular. Bugüne kadar çözümsüz bıraktığımız hiçbir mesele olmadı. Tatlı dil, düzgün dikiş gibidir; gerilimi alır, uyumu sağlar. Ancak esas mesele, bizim üyelerimizin dışında kalan seri üretim yapan bazı firmalarla ilgili. Özellikle kayıt dışı, denetimsiz çalışan, merdiven altı atölyelerde üretilen ürünler vatandaşın mağduriyetine yol açıyor. Etiketi yerli gibi gösterilen ama aslında yurtdışından ucuza ithal edilen düşük kaliteli konfeksiyon ürünleri, en çok şikayet edilen kalemlerin başında geliyor.Biz şikayet dosyalarını incelediğimizde, bunların çok küçük bir kısmının bizim küçük esnafımıza ait olduğunu görüyoruz. Küçük esnafın kumaşı değil, güveni dikeni kazanır. Çünkü küçük esnaf hem maddi açıdan vatandaşı yormaz hem de kaliteli işçilikle uzun ömürlü ürün sunar. Bizim üyemiz, müşterisinin yüzünü görmekten çekinmez, arkasında duramayacağı ürün satmaz. Bu nedenle vatandaşlarımız alışverişini küçük esnaftan yapmalıdır” diye konuştu.
 
Geri
Üst