A
Admin
Yönetici
Yönetici
Başbakan, mazeretli olan Olgun Amcaoğlu haricindeki tüm kabinesini, çoğu hükümet milletvekillerini, bürokratlar ve partinin ileri gelenlerini de yanına alarak bir basın toplantısı düzenledi. Başbakan Ünal Üstel’in basın karşısına çıkması ender görülen bir şey olduğu için hemen kalkıp gittik. Bu fırsat kaçmazdı elbette. Sorular soracak, yanıtlarımızı alacaktık. Öyle de oldu. Sahi, Üstel neden basın ile ilişkilerini bu denli mesafeli tutuyordu. Birilerine özel röportaj verse ve diğerlerini ayırsa, bunu mesleki kıskançlık olarak niteleyebilirsiniz belki, ama öyle bir durum da yok. Başbakan, BRT’de yapılan özel yayınlar haricinde çok medyada yer almıyor, o özel yayınların en son ne zaman yapıldığını da unuttuk doğrusu. Kestirmeden gidip, “Neyi nasıl savunacak?” diye bir yanıt verip konuyu kapatabilir insan. Ancak gerçekleşen “Hizmet Yolunda Üç Yıl” temalı basın toplantısında, hem basın karşısına çıktı hem de sorulan her soruya yanıt verdi. En eleştirel olanından, en çanak olanına kadar. Misal ben, “Hunharca borçlanıyorsunuz algısı var. Endişelenelim mi? diye sordum yanıtımı aldım. Diğer meslektaşlarım da sorularını sordular. Yanıtlandı. Sorun da çıkmadı. Demek ki o da değil. Peki neden bunu daha sık değil de, birkaç yılda bir yapıyoruz sorusu akla geliyor. Keşke onu da sorsaydım. “Sayın Başbakan. Ekibinizdeki arkadaşlar, neden etrafınızda etten bir duvar örüp, basın ile buluşmanıza engel oluyorlar?” Ya da “Sayın Başbakan neden Bakanlar Kurulu toplantıları sonrası, eskiden olduğu gibi basın mensuplarının bazı sorularını yanıtlamak için kürsünün arkasındaki yerinizi almıyorsunuz?” gibi sorular da sorsaydım keşke. “Basın önüne çıkmak aslında halkın önüne çıkmaktır. Halkı bilgilendirmektir. Halkın sorularına yanıt vermektir” deseydim. Ha eğer, basın toplantılarına katılıp, tetikçilik, ya da rezillik yapılacağından endişe ediyorsanız, etmeyin. Gerçek gazeteciler, tetikçileri aralarında barındırmadıklarını her fırsatta gösterdiler. Kaldı ki artık yeni Cumhuriyet Meclisi Yerleşkesi’ne gazeteci kılığına girenleri ayıklamak sizin elinizde. Kapıdaki polis içeriye almasa almaz. Muhalifiniz de olsa, saygısızlık yapmayacak olan gerçek gazetecileri siz en az bizim kadar tanıyorsunuz. Bunu daha sık yapalım Sayın Başbakan. İdeali haftalıktır ama olmayacak duaya amin demeyelim. Ayda bir de olsa rutin bir basın toplantısı mesela. Ya da adına basın buluşması diyelim. Öyle ilçe başkanları bürokratları da yormayın. Alkışa ihtiyacınız yok ki. Bir araya gelelim. Siz anlatın. Biz iletelim. Biz sorularımızı soralım. Siz yanıtlayın. Siz attığımız manşetlerle yaptığımız haberlerle ilgili sitem edin, biz haberimiz siz icraatınızı savunun. Anlaşalım ya da anlaşmamak üzere anlaşalım. Ama yolumuza devam edelim. Gazeteci gazeteciliğini, siyasetçi de siyasetçiliğini bildiği ve ona göre davrandığı, saygılı bir ortam yaratalım. Bu size da yarar, bize de yarar. Sayın Başbakan, sorulan sorulara yanıt vermek ile ilgili bir çekinceniz olmadığını gösterdiniz. Eleştirilmekten korkmadığınızı da belli ettiniz. “Sizi neden bizden saklıyorlar? Ya da “Neden bizden saklanıyorsunuz” sorularına yanıt bulamadım doğrusu. Sayın Başbakan. Kendinizi gözden ırak eylemeyin. Biliyorsunuz gözden ırak olanın gönülle olan ilişkisini. Bunu daha sık yapalım.