Bu yaylada evi olan yaşadı! Ege’nin oksijen deposu: Şehre yakın şifalı havasıyla hafta sonu için ideal

A

Admin

Yönetici
Yönetici
Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU - EGE TELGRAF/ Bergama’dan Ayvalık’a uzanan Kozak Yaylası; 500–1000 metre rakımda, baştan sona fıstık çamı ormanları, serin rüzgârı, köy kahvelerinin samimiyeti ve doğanın kalbinde yavaşlayan zamanı ile Ege’de nefes açan bir kaçış rotası.

KOZAK NEREDE?


İzmir sınırları içinde, Bergama’ya yaklaşık yirmi kilometreden itibaren yükselmeye başlayan, Ayvalık’a doğru uzadıkça yeşilin tonlarını çoğaltan geniş bir yaylanın adıdır Kozak. “Köy” ya da tek bir yerleşim değil, Madra Dağı’nın eteklerine serilmiş, fıstık çamlarının gölgesinde onlarca yerleşimi kucaklayan büyük bir bölgedir. Deniz seviyesinden 500 ile 1000 metre arasında yükselip alçalan bu orman dokusu, yazın serin, sonbaharda hazanın bütün renklerine bürünen bir oksijen deposu gibi çalışır; teker yol aldıkça çam reçinesinin keskin kokusu camdan içeri sızar, manzara usulca omzunuza çöker.

YOLUN HİSSİ VE FERAHLIĞI


Bergama’dan Ayvalık’a bağlanan 67 kilometrelik yol, uzun bir bölümünde ormanın derinliklerinden kıvrılır; bazı geçitlerde 700 metreyi aşan yükseltiler, bir anda önünüze vadiler açar. Direksiyon başındaki her viraj, yeni bir ağaç denizi, yeni bir ışık kırılması demektir. Sonbaharda kızıllar ve sarılar birbirine karışır, ilkbaharda taze sürgünlerin yeşili gözünüzü dinlendirir; yazınsa gölgelik bir kıyıda durup sessizliği dinlemek, yaylanın gerçek lüksünü anlatır.

SOFRANIN GİZLİ KAHRAMANI


Kozak’ın hafızası çam kozalağında saklıdır; bölge, Türkiye’nin çam fıstığı üretiminde tarih boyunca ağırlığı olan bir merkez olarak anılır. İç pilavdan dolmaya, Ege mezelerinden tatlılara uzanan o küçük taneler, burada ağaçların boy verdiği her mevsimin emeğini taşır. Kasım ile mart arasında kozalaklar toplanır, yaz güneşinde serilip kurutulur, sabırla ayrıştırılır. Ormanın dibinde yetişen çıntar ve kuzugöbeği mevsimi geldiğinde sofralara düşer; bağların iri taneli üzümleri pekmeze, kimi sofralarda şaraba dönüşür. Çayın dumanına bir avuç kavrulmuş fıstık ekleyip “cilveli çay” diye yudumlamak ise Kozak’ta günün ritüelidir.

KÖYLER, KAHVELER VE İNSAN


Kozak adı altında anılan on yedi köyün on altısı Bergama’ya, biri Ayvalık’a bağlıdır; Yukarıbey en büyük yerleşim olarak bilinir. Demircidere’nin köy kahvesinde demlenen çayın yanında uzayan sohbetler, Çamavlu’da kendi imkânlarıyla kurulmuş küçük etnografya köşeleri, yol kenarında elma yanaklı çocukların meraklı bakışları, bu yaylanın misafirini hemen sahiplenmesinin nedenidir. Bir masada keşkek, öbür masada gözleme kokusu dolaşır; seçenek arayanlar için yörüklerin işlettiği geniş piknik alanları ve kamp yerleri de yaylanın ritmine uyum sağlar.

DOĞADA VAKİT GEÇİRMEK


Kozak, Kazdağları gibi popüler kalabalık ritüellerin değil, uzun yürüyüşlerin, gölgede kitabın, sabah serinliğinde nefes açan patikaların adresidir. Trekking rotaları rakımın ferahlığıyla birleşir; gün içinde birkaç saatlik bir yürüyüş bile zihni sessizleştirir. Çadırını omzuna atıp gelecek olanlar için orman “ev sahibi” gibidir; yıldızlı bir gecede çamların arasından göğe bakmak, yaylanın en unutulmaz anılarından biri olur.

Ardıç Yaylası (2)


KÜÇÜK LEZZET DURAKLARI

Yukarıbey’in tepelerinde bir zirve kahvesinde ateş üstünde pişen yumurtanın kokusu, Demircidere’de odun fırınından çıkan sıcak ekmeğin buğusu, yaylanın basit ama derin mutluluklarını anlatır. Çoban kavurmasının dumanı yükselen büyük mesire alanlarında çadır ve karavanlara yer açılır; yol üstünde, parşömenden darbukaya uzanan el zanaatlarının izini sürenlerle karşılaşabilirsiniz. Kozak’a yükselirken Madra eteklerinde kurulu bağ evleri, randevuyla ağırladıkları misafirlerine yöre şaraplarını tanıtır; irili ufaklı bağların taş duvarları arasında esen rüzgâr, yaylanın serinliğini damağa taşır.

DOĞANIN HASSASİYETİ


Kozak’ın güzelliği, bozulmamışlığında saklıdır. Yıllar içinde çam fıstığı verimine dair endişeler, maden faaliyetleri ve çevre politikaları çevresinde tartışmalar yaşanmıştır; bu toprakların geleceği, doğayla uyumlu üretimin ve korunmanın birlikte düşünülmesiyle mümkündür. Yolculuk planını da aynı hassasiyetle kurmak gerekir: çöplerini geri alan, ormanın ritmini bozmayan, köyün ekmeğine kıymet veren herkes, yaylanın gerçek misafiridir.

YEŞİLİN DENİZİ, ZAMANIN YAVAŞI


Kozak Yaylası, direksiyonun altında kıvrılan yolun, camdan içeri sızan reçine kokusunun ve köy kahvesindeki bir bardak çayın toplamıdır. Burada zaman acele etmez; rakım ferahlatır, orman susuzluğu giderir, insanın içindeki telaşı yavaşlatır. Bir gününüzü ayırdığınızda, dönerken bagajda birkaç kavanoz pekmez, ceplerinizde bir avuç çam fıstığı, zihninizde ise uzun bir sessizlik taşırsınız; işte o sessizlik, Kozak’ın en kıymetli hediyesidir.
 
Geri
Üst