A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ah, borsa! O ışıltılı, bazen de baş döndüren arena… Hani o meşhur “bir gecede zengin olma” hayallerinin kurulduğu, fısıltıların kulaktan kulağa yayıldığı yer. Masallar böyle başlar, değil mi? Size hemen bir aracı kurumda hesap açtırmazsam, “finansal okuryazarlığınızı geliştirin, strateji belirleyin, sepet yapın, küçük başlayın” gibi beylik laflarla da sıkmayacağım. Elbette, alfabeyi bilmek iyidir, hoştur da, borsa dediğiniz sadece rakamlardan ve grafiklerden ibaret bir denklem değildir; aksine, içinde insanın olduğu, insanın tutkularıyla, korkularıyla ve evet, bazen de açgözlülüğüyle şekillenen capcanlı, soluk alıp veren bir organizmadır. “Bildiğiniz işe yatırım yapın” derler ya hani, Peter Lynch üstadın o meşhur lafı… Ne kadar da doğru bir başlangıç noktası! Ama çoğu kişi bu sözü, yolun sonu sanır. Sevdiğiniz bir markanın ketçabını patates kızartmanıza boca ediyor olmanız, o şirketin röntgenini çektiğiniz anlamına gelmez, sevgili dostlar. İşte burada başlar yanılgılar silsilesi. O çok sevdiğiniz, her gün gördüğünüz markalara karşı içten içe bir güven beslersiniz, değil mi? Aman dikkat! Bu “aşinalık tuzağı” sizi objektif değerlendirmeden alıkoyabilir. Unutmayın, borsada aşinalık, liyakat demek değildir. Bir de o meşhur “kısa yoldan zengin olma” hülyası var ki, sormayın gitsin! Piyasalar adeta bir sihirbaz edasıyla bu hayali pompalar durur. Tarih, bu illüzyona kapılıp hüsrana uğrayanlarla dolu. Dot-com balonu gibi çılgınlıklar hatta koca Isaac Newton’ın bile kendini kaptırdığı o meşhur Güney Denizi Balonu… Demem o ki, bu piyasa, sabırsız ruhların ve aceleci parmakların pek de hazzetmediği bir yerdir. Özellikle Forex gibi kaldıraçlı ürünler veya karmaşık türevler gibi parlak ama bir o kadar da riskli oyuncaklar, acemi yatırımcılar için mayınlı tarladan farksızdır. Kazancınızı katlayabileceği gibi, gözyaşlarınızı da aynı hızla çoğaltabilirler. Peki, ne yapmalı? İşte size has altın değerinde bir sır: Borsaya yatıracağınız paradan önce, kendi zihninize yatırım yapın! Evet, yanlış duymadınız. O karmaşık analizlerden, uçuşan rakamlardan, “tüyo” adı altında pazarlanan fısıltılardan önce, kendi düşünce yapınızı, psikolojinizi ve karar alma mekanizmalarınızı masaya yatırın. Çünkü borsadaki en büyük kazanç, doğru hisseyi bulmaktan ziyade, doğru zihniyeti inşa etmektir. Bu, haritasız ve pusulasız bir okyanusa açılmadan önce, kendinize sağlam bir gemi inşa etmeye benzer. Gelelim o meşhur “aynadaki rakibe”… Evet, borsadaki en çetin ceviz rakibiniz, her sabah tıraş olurken ya da makyaj yaparken size bakan o surettir. İnsan psikolojisi denen o karmaşık labirent, yatırım kararlarınızı nasıl da etkiler, bir bilseniz! Aşırı güven mi dediniz? Hepimizde biraz vardır o “ben bilirim”cilik. Kayıptan kaçınma? Zarar eden bir hisseye umutsuzca tutunmacalar, “belki döner” diye avunmalar… Tanıdık geldi mi? Ya da FOMO, yani “Fırsatı Kaçırma Korkusu”… Herkes bir hisseye hücum ederken, “aman ben de geri kalmayayım” telaşları… İşte bunlar, acemi yatırımcının ayağını kaydıran en sinsi tuzaklardır. Sürü psikolojisiyle hareket etmek, genellikle uçurumdan aşağı yuvarlanmanın en keyifli yoludur! Bu noktada size bir panzehir sunayım: JOMO, yani “Kaçırmanın Keyfi”. Herkes bir çılgınlığın peşinden koşarken, sizin kendi analizinize güvenip o hengameye girmemenin o tatlı huzuru… İşte gerçek bilgelik budur. Kayıplarınızı ise birer “eğitim ücreti” olarak görün. Piyasadan aldığınız her ders, size paha biçilmez bir tecrübe katacaktır. Yeter ki aynı hatayı tekrarlamayın! Hafızanıza nakş edin, borsada zihinsel dayanıklılık, en az finansal sermaye kadar, hatta belki de daha değerlidir. Piyasanın iniş çıkışlarında soğukkanlılığınızı korumak, bir nevi Stoacı bir bilgelik gerektirir. Şimdi gelelim şirket seçimine… Çoğu yatırımcı, bilançoların, F/K oranlarının, borçluluk rakamlarının büyüsüne kapılır. Elbette bunlar önemli göstergelerdir, ancak bir şirketin gerçek değeri, rakamların ötesindedir; onun “ruhunda” gizlidir. Bakkal torunu, Warren Buffett’ın o meşhur “Pastel Boya Testi”ni bilir misiniz? Bir şirketin ne iş yaptığını, bir çocuğa pastel boyalarla anlatacak kadar basitçe açıklayamıyorsanız, o şirkete yatırım yapmak için muhtemelen fazla karmaşıktır. Ne kadar da şahane bir ölçüt, değil mi? Finansal tablolar geçmişin fotoğrafını çekerken, bir şirketin inovasyon kültürü, yönetim kalitesi, etik değerleri ve rekabet avantajı geleceğin habercisidir. Bunlar, bilançoda göremeyeceğiniz, ancak şirketin uzun vadeli başarısını belirleyen “görünmez varlıklardır”. Bir şirketin sadece ne kadar kâr ettiğine değil, o kârı nasıl ve ne kadar sürdürülebilir bir şekilde elde ettiğine odaklanın. İşte o zaman, gerçek değeri görmeye başlarsınız. Ve tabii ki, bağımsız düşüncenin o karşı konulmaz gücü! Etrafınızdaki o bitmek bilmeyen gürültüye, “uzman” görüşlerine, sosyal medya kehanetlerine karşı kendi eleştirel düşünme kalkanlarınızı kuşanmalısınız. Her duyduğunuza inanmak yerine sorgulayın, araştırın, kendi analizlerinizi yapın. Belki de bu sizi, aykırı bir yatırımcı (kontraryan) yapacaktır; yani herkes satarken almayı, herkes alırken satmayı düşünen o “tuhaf” kişi. Ama unutmayın, aykırılık, sırf farklı olmak adına yapılmaz; bağımsız ve derinlemesine bir analizin doğal bir sonucudur. Rastlantısallık kuramcısı, Nassim Nicholas Taleb’in o meşhur “Siyah Kuğu” kavramını duydunuz mu? Hani o beklenmedik, her şeyi altüst eden olaylar… İşte Taleb der ki, bu tür olaylara karşı “anti-kırılgan” olmak lazım. Onun “Barbell Stratejisi” de tam da bu felsefeye dayanır: bir miktar paranızı güvenli limanlara demirleyin, küçük bir kısmıyla da büyük hayallerin peşinden koşun. Ne dersiniz, kulağa hoş gelmiyor mu? Ve tüm bunların olmazsa olmazı: sabır! Ah, o modern zamanların unuttuğu erdem… Borsada sabır, altından da kıymetlidir. Gerçek değerin ortaya çıkması zaman alır, aceleye gelmez. Biliniz ki muhterem dostlar, borsa bir maratondur, kısa mesafeli bir koşu değil. Bu uzun soluklu yolculukta sürekli öğrenmek, merak etmek, sorgulamak esastır. Temettü dervişi Peter Lynch’in dediği gibi, kendi günlük hayatınızdaki gözlemlerinizi, ilgi alanlarınızı birer ipucu olarak kullanın. Hangi şirketlerin ürünleri sizi heyecanlandırıyor, hangi sektörlerin geleceği parlak görünüyor? Bu sorular, araştırmalarınız için üstün bir başlangıç noktası olabilir. Yatırım yapmak, sadece para kazanmak değil, aynı zamanda dünyayı, ekonomiyi, insan davranışlarını anlamak için düşünsel bir keşif ve bilge bir kuramcı yolculuğudur. Okuyalım, araştıralım, kendimizi geliştirelim. Kârlılık peşindeki kâşif Benjamin Graham’ı, perspektif ustası Morgan Housel’ı, sistem analisti Ray Dalio’yu derinlemesine incelemekle kalmayıp, sermaye münevveri Leyla Alaton, Prof. Dr. Kamer Daron Acemoğlu ve Prof. Dr. Özgür Demirtaş gibi kendi topraklarımızın değerlerini de keşfedelim. Ve işte size tüm bu tavsiyelerin özeti, belki de en sıra dışı olanı: Hayatta yapacağınız en kârlı, en garantili yatırım, yine kendinizedir! Bu yolda edineceğiniz bilgi birikimi, analitik düşünme yeteneği, psikolojik sağlamlık… Size böyle mühim isimler sunarken kendimi önemli biri gibi göstermek istemem ancak bu isimler, size sadece borsada değil, hayatın her alanında değer katacak gerçek ve kıymetli hazinelerdir. Bu ‘düşünsel sermaye’ diğer tüm yatırımlarınızın üzerine katlanarak büyüyecek, size bambaşka kapılar açacaktır. Öyleyse ne duruyorsunuz? Maceraya hazır mısınız gençler? Sabırla öğrenen, cesaretle sorgulayan, azimle ilerleyen ruhlara sahip gençler, nice 19 Mayıslara… Çünkü asıl zafer, kendinize yaptığınız yatırımın meyvelerini aldığınız gün başlayacak.