A
Admin
Yönetici
Yönetici
Efendim, son zamanlarda moda oldu ya her şeyi "sekülerleştirmek", bizim taşla toprakla ilgilenmesi gerekirken, kendi b.kunu yiyen kimi profesörlerle Aydın geçinen cahil Kevaşe hatun kesimi, Fatih Sultan Mehmet'i de modern bir Avrupalı yapıverdi. Vallahi bravo. Ben de diyorum ki, madem öyle, gelin beraber inceleyelim bu "ultra-modern" padişahımızı... Fatih'imiz sabahları kahvaltıda croissant yiyor, öğleden sonraları da İtalyan kahvesi içiyormuş(!) gibi anlatıyorlar. Hatta bazıları neredeyse "Sultanımız Latince Shakespeare okurdu" diyecek ama Shakespeare'in Fatih'ten 100 yıl sonra doğduğunu hatırlatmak ayıp olur. Güya padişahımız o kadar modernmiş ki, fetihten sonra Ayasofya'ya girdiğinde "Şuraya bir cafe-bistro açalım, şu köşeye de bir DJ kabini koyalım" diye düşünmüş. Hay Allah, ben tarih kitaplarında secdeye kapandığını okumuştum ama demek ki yanılmışım(!) Kendisi o kadar sekülermiş ki, şeyhülislamlık makamını kurumsal hale getirirken aslında aklında "İleride güzel bir kültür merkezi olur" düşüncesi varmış. Medreseleri de muhtemelen gelecekte "workshop mekanı" olarak kullanılsın diye açmıştır(!) Bellini'ye portresini yaptırırken, "Aman usta, beni biraz daha casual göster, şöyle weekend style bir şeyler olsun" demiş olmalı. Elindeki gülü de herhalde "aesthetic" dursun diye tutmuştur. İslam peygamberinin sembolü falan değildir, ne münasebet(!) Kanunnamesi mi? Herhalde Starbucks'ta lattesini yudumlarken yazmıştır. "Şeriat" kelimesi geçen her yeri de muhtemelen autocorrect değiştirmiştir. Yoksa bu kadar modern bir padişah İslam hukukundan bahseder mi hiç(!) Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet etmesinin sebebi de kesin bilimsel araştırmalar değildir. Muhtemelen "Gel birader, şurada bir startup kuralım, venture capital da ayarlarız" demiştir. O dönem meşhur olan "Osmanlı Tech Valley" projesi için(!) Batılı elçileri kabul ederken gösterdiği debdebe de kesin "networking" içindi. Kim bilir, belki de LinkedIn profili için “material” topluyordu. Diplomasi falan değildi yani, pure business'tı(!) 13 yaşında Kuran'ı ezbere bilmesi mi? Yok canım, o dönem başka yapacak bir şey olmadığından olmalı. Netflix yoktu tabi, mecburen... Hocası Akşemseddin'den aldığı tasavvuf dersleri de kesin "mindfulness" seanslarıydı(!) Vasiyetinde "türbeme kubbe yapılmasın" demesi de minimalist tasarıma olan düşkünlüğünden olsa gerek. Kim bilir, belki de "eco-friendly burial" akımının öncüsüydü(!) İstanbul'u fethetmesinin asıl sebebi de muhtemelen "real estate" piyasasına girmekti. Boğaz manzaralı arsaların değerleneceğini öngörmüş olmalı. "İ'lâ-yi Kelimetullah" falan değildi yani, pure investment(!) Şaka bir yana sevgili "moderen" tarihçilerimiz ile “alemül ikradi vel yutubi” kevaşelerimiz, siz bu işi biraz fazla "upgrade" ettiniz sanki. Fatih'i bugünün "cool" kavramlarıyla yeniden yazma çabanız, tıpkı Yeniçeri Ocağı'na "first professional army in Europe" demeye benziyor - ki o da ayrı bir komedi. Gelin şu işi düzgün yapalım: Fatih, döneminin en büyük İslam sultanlarından biriydi. Evet, bilime önem verdi çünkü İslam bunu emrediyordu. Evet, sanata değer verdi çünkü medeniyetinin bir parçasıydı. Evet, çağının ötesini gördü çünkü peygamberinin sünnetine uyuyordu. Ama bu onu seküler yapmaz. Bu arada sevgili okurlar, eğer Fatih gerçekten seküler olsaydı, şu an bu yazıyı muhtemelen Grekçe yazıyor olurduk. Hatta belki de "Constantine's Cool Blog" diye bir sitede yayınlanırdı. Neyse, ben gidip bir Türk kahvesi içeyim. Fatih'in sekülerliği üzerine kafa yoran modernist takımı da bir "flat white" söyleyip, tarih mühendisliğine devam etsin... Not: Bu yazıdaki mizahi öğeler, tarihsel gerçekleri çarpıtma amacı gütmemektedir. Sadece bazı modern yorumların saçmalığını vurgulamak içindir. Yoksa Fatih'in Twitter hesabı olmadığını ben de biliyorum(!) Allahım, beni cahil, yobaz Kemalistlerden kılmadığın için sana sonsuz şükrediyorum.