A
Admin
Yönetici
Yönetici
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında, Türk çiftçisinin tüm zorlu koşullara rağmen üretmeye devam ettiğine dikkat çekerek, “Bu çabanın kıymetini bilmek, sadece üreticiye değil, ülkemizin de geleceğine sahip çıkmaktır.” dedi. Bayraktar, açıklamasına şöyle sürdürdü: “Yelkenleri tarıma çevirmeliyiz” “Günümüzde dünya genelinde iklim krizinin etkileri daha da belirginleşiyor; kuraklık, ani hava olayları ve tarımsal üretimdeki dalgalanmalar, hem üreticiyi hem de tüketiciyi derinden etkiliyor. Küresel fiyat dalgalanmaları, enerji maliyetlerindeki artış ve bölgesel jeopolitik gelişmeler, gıda tedarik zincirlerini zorlaması tarımın ne kadar stratejik bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu zorlu koşullara rağmen, Türk çiftçisi 2025 yılında da tarlasını terk etmeyerek gıda arzını sağlamak adına insanüstü bir çaba gösteriyor. Bu çabanın kıymetini bilmek, sadece üreticiye değil, ülkemizin de geleceğine sahip çıkmaktır. Tarım Sektörü Gayrisafi Yurt içi Hasılanın yüzde 5,6’sını, istihdamın ise yüzde 14,8’ini sağlıyor. Ülkemiz birçok tarımsal ürünün üretiminde ve ihracatında ön sıralarda bulunuyor. Fındık, kuru üzüm, ayva, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında dünyada lider konumdayız. Bunların hepsi, her türlü zorluğa rağmen üretmekten vazgeçmeyen çiftçimizin emekleri sayesindedir. Son yıllarda üreticilerimizin en çok zorlayan durumlardan biri de doğal afetler oldu. Don, dolu, kuraklık gibi tabii afetler üretimi sekteye uğratıyor, bazı bölgelerde halen kuraklık devam ediyor ve bu durum gıda güvenliğini sağlama konusunda bizi zorlayarak üreticilerimizin tarımdan uzaklaşmasına neden oluyor. Çiftçilerimizi tarımda tutabilmek için, yelkenleri tarıma çevirmeliyiz. “2025 yılı tarım sektörü için afet yılı haline geldi” Henüz mayıs ayında olmamıza rağmen 2025 yılı tarım sektörü için şimdiden afet yılı haline geldi. Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilde zirai don afeti yaşandı, ardından Nisan ayında 65 ilde etkili olan bir don afeti daha meydana geldi ve tarım ürünlerine ciddi zararlar verdi. Yaşanan zirai don hadiselerinde başta fındık, kayısı, üzüm gibi ihraç ürünlerimiz olmak üzere ekili ve dikili tüm ürünlerimiz zarar gördü. Ziraat Odaları olarak her doğal afette olduğu gibi bu zorlu süreçte de sahada çalışmalara katıldık ve çiftçilerimizin yanında olduk. 20’den fazla ilde yaptığım incelemeler neticesinde üreticilerimizin durumunu bizzat görmüş oldum. Üreticilerimizin kayıpları belirlenirken mağdur edilmemesi, hızlı hareket edilmesi ve ihtiyaç duyduğu desteğe geciktirilmeden bir an önce kavuşması en büyük temennimizdir. “Çiftçilerimiz borçlanarak üretiyor” Çiftçilerimiz, bunca zorluğun yanı sıra, bir de pahalı girdilerle borçlanarak üretim yapıyor. Gübre, mazot, yem, zirai ilaç, elektrik, sulama, tohum ve işçilik maliyeti sürekli artıyor. Yüksek maliyetle üretim yapan çiftçilerimizin borçları da günden güne katlanıyor. 2025 yılının mart ayında çiftçilerimizin bankalara olan borçları bir önceki yıla göre yüzde 50 oranında artarak 996 milyar 177 milyon liraya yükseldi. “Tarım sektöründe nüfus yaşlanıyor” Tarımda nüfus yaşlanıyor, kırsalda yaş ortalaması 59’u buldu. Geçlerimizi kırsalda tutmanın yollarını bulmalıyız, aksi takdirde gıda güvenliğini sağlayamayız. Gençlerimizi kırsalda tutmanın önündeki en büyük engel, üreticilerimizin gelecek kaygısıdır. Tarımda kayıtlı genç çiftçi oranı yüzde 5’in altına düştü, diğer taraftan SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısı 2021 yılında 1 milyon iken, 2024 yılı sonunda 419 bine geriledi. 1,1 milyon çiftçi ise muafiyet belgesi alarak sistemin dışına çıktı. Tarımın sürdürülebilirliği ve kırsalda yaşamın devamı için çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmesi zorunludur. Bu nedenle: Tarım BAĞ-KUR primleri düşürülmeli, genç ve kadın çiftçilerimize yönelik özel sosyal güvenlik destekleri sağlanmalıdır. “Hayvancılıkta var olan potansiyelimizi tam anlamıyla kullanamıyoruz” Ülkemiz, üzerinde bulunduğu coğrafya sayesinde hayvansal üretimde büyük bir potansiyele sahip. Üreticilerimiz, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinden kanatlı yetiştiriciliğine, arıcılıktan ipekböceği yetiştiriciliğine kadar ülkemizin hayvansal gıda arzını sağlamak için birçok alanda üretmeye devam ediyor. Ancak yem başta olmak üzere birçok maliyet her geçen gün artarken bunun yanında düşük kalan üretici fiyatları hayvancılıkta var olan potansiyelimizin tam anlamıyla kullanılmasına engel oluyor. Hayvancılığın ayakta kalabilmesi, hayvansal gıda arzında sıkıntı yaşanmaması, ancak üretilen ürünlerin yeterli ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkün. Özellikle sektörde rekabet etme şansı bulunmayan küçük aile işletmelerinin yeterli geliri elde etmesi sağlanmalı, üretimi bırakarak kırsaldan göç etmesinin de önüne geçilmeli. “Biz üretmezsek Türkiye aç kalır” Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak her zaman söylediğimiz gibi; biz üretmezsek Türkiye aç kalır. Bu bilinçle, üreticilerimizin yanında olmaya, onların sesi olmaya ve toprağa emek veren herkesin hak ettiği değeri görmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz.”