A
Admin
Yönetici
Yönetici
“Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır.”-Johan Cruyff
ABD’de yürütme (Trump) ile yargının (federal yargıçlar) savaşı devam ediyor. Yine bir federal bölge hâkimi göçmenleri korumak için en son bir yürütmeyi durdurma kararı aldı. Ama her hafta bu sefer Trump ne yaptı diye yazmaktan yoruldum. Siz de okumaktan sıkıldınız muhtemelen; o yüzden izninizle bu pazar biraz farklı konulara değinmek istiyorum.
FIFA futbolu mahvediyor
Farkında mısınız bilmiyorum ama bugün bir dünya kupası finali var (PSG-Chelsea). Amerika’da büyük bir futbol etkinliği düzenleniyor: FIFA Kulüpler Dünya Kupası. Belki televizyonda gezinirken (gerçi artık hiç televizyon izlemeyenlerin sayısı giderek artıyor) denk gelmişsinizdir. Öyle bir organizasyon ki varlığıyla yokluğu bir denecek bir havada geçti. Futbolu kapitalizmin bir uzantısı, küresel bir ürün haline getirmek için FIFA var gücüyle çalışıyor. FIFA başkanı Infantino ile UEFA başkanı Ceferin, dünya zaten savaşlarla, garip politikacılarla, doğal afetlerle yaşanılamaz hale gelmişken, dünya halkının zevk aldığı nadir şeylerden biri futbolu nasıl mahvederiz diye kafa yoruyor olmalılar. Önce Katar’da düzenlenen, alışık olmadığımız, paranın gücüyle yapılan bir 2022 Dünya Kupası, sonra UEFA Şampiyonlar Ligi’nin durduk yere değiştirilen formatı, şimdi de nasıl bir format olduğunu dahi anlamakta zorluk çektiğimiz bir dünya kupasıyla karşımıza çıktılar.
Organizasyonla ilgili sorunların başında turnuvaya katılım kriterleri geliyor. Örneğin, Messi’nin forma giydiği Amerikan ekibi Inter Miami’nin bölgesel bir şampiyonluğu bulunmuyor. Şampiyonlar Ligi’nin Kuzey Amerika muadili CONCACAF’ı kazanan Meksika kulübü Leon turnuvaya alınmazken, Inter Miami’nin kabul edilmesi şaibeli bir durumdur. ABD’de düzenlenen turnuvaya bir Amerikan takımı da koymak ve belki daha da önemlisi Messi’nin reklam gücünden yararlanmak için böyle zorlama bir yola gidildiği söyleniyor. Kabul edelim ki dünyada futbolun kalbi hala Avrupa’da atıyor. Böyle bir organizasyonu ABD’de düzenlemek ve Avrupa’dan izlenmesini sağlamak için öğlen sıcağında maçları oynatmak akıl dışı bir harekettir. Futbolcuların bu sıcakta güneşin altında ter dökmeleri sağlık açısından tehlikelidir. Ayrıca bomboş statlarda oynanan müsabakaların izlenme zevki zaten düşük olmaktadır.
Torpille denize girmek
Bu yaz Çeşme’nin eskiye oranla pek tadı tuzu yok. Sezona yüreğimiz yanarak başladık, travması hala devam ediyor. Öte yandan Alaçatı efsanesi ortaya çıktığından beri zaten biz İzmirliler için çoktan Çeşme’nin eski havası kaçmaya başlamıştı. Torpille denize girilen dünyadaki ender yerlerden biridir Çeşme. Harcama limiti, rezervasyonlu giriş saçmalıklarını yaşamak istemiyorsanız da hiç bir hizmet alamadığınız halk plajlarına gitmek zorundasınız. Kocaman Ilıca plajının bir kısmına, isteyenin makul bir ücretle kullanabileceği şemsiye ve şezlong neden konmaz bir türlü anlamış değilim.
Ilıca demişken, ilk sıralardaki ev sahiplerinin (Şantiye Evleri) yıllardır çektiği çile bir türlü bitmiyor. Sebebi şu: bizde otopark kültürü yok. Sırf insanlar araçlarını park etmesinler diye plajın oradaki yol tek şeride düşürüldü, her yere dubalar konuldu, ama yine de insanımız o dubaları ezerek, dönüş ceplerini ihlal ederek illa araçlarını oraya park ediyorlar. Onunla da yetinmeyip ilk sıradaki evlerin bahçelerine, otoparklarının önüne bırakıp gidiyorlar. Hani imkanları olsa evlerin çatısına park edecekler. Bunun çözümü neden bu kadar zor? Yapay zekayla anında ceza yazabilen teknoloji var artık biliyoruz. Bir kilometrelik bir hat üstünde park ihlali yapan araçlara cezai işlem uygulanamaz mı?
Dünya siyasetinden uzak biraz keyifli bir yaz yazısı yazayım derken yine kasvetli bir yazı oldu. Eski, güzel, rüya gibi geçen yaz gecelerine geri dönme umudumu koruyarak, bir sonraki hafta daha keyifli konulara değinebilmeyi ümit ediyorum.
ABD’de yürütme (Trump) ile yargının (federal yargıçlar) savaşı devam ediyor. Yine bir federal bölge hâkimi göçmenleri korumak için en son bir yürütmeyi durdurma kararı aldı. Ama her hafta bu sefer Trump ne yaptı diye yazmaktan yoruldum. Siz de okumaktan sıkıldınız muhtemelen; o yüzden izninizle bu pazar biraz farklı konulara değinmek istiyorum.
FIFA futbolu mahvediyor
Farkında mısınız bilmiyorum ama bugün bir dünya kupası finali var (PSG-Chelsea). Amerika’da büyük bir futbol etkinliği düzenleniyor: FIFA Kulüpler Dünya Kupası. Belki televizyonda gezinirken (gerçi artık hiç televizyon izlemeyenlerin sayısı giderek artıyor) denk gelmişsinizdir. Öyle bir organizasyon ki varlığıyla yokluğu bir denecek bir havada geçti. Futbolu kapitalizmin bir uzantısı, küresel bir ürün haline getirmek için FIFA var gücüyle çalışıyor. FIFA başkanı Infantino ile UEFA başkanı Ceferin, dünya zaten savaşlarla, garip politikacılarla, doğal afetlerle yaşanılamaz hale gelmişken, dünya halkının zevk aldığı nadir şeylerden biri futbolu nasıl mahvederiz diye kafa yoruyor olmalılar. Önce Katar’da düzenlenen, alışık olmadığımız, paranın gücüyle yapılan bir 2022 Dünya Kupası, sonra UEFA Şampiyonlar Ligi’nin durduk yere değiştirilen formatı, şimdi de nasıl bir format olduğunu dahi anlamakta zorluk çektiğimiz bir dünya kupasıyla karşımıza çıktılar.
Organizasyonla ilgili sorunların başında turnuvaya katılım kriterleri geliyor. Örneğin, Messi’nin forma giydiği Amerikan ekibi Inter Miami’nin bölgesel bir şampiyonluğu bulunmuyor. Şampiyonlar Ligi’nin Kuzey Amerika muadili CONCACAF’ı kazanan Meksika kulübü Leon turnuvaya alınmazken, Inter Miami’nin kabul edilmesi şaibeli bir durumdur. ABD’de düzenlenen turnuvaya bir Amerikan takımı da koymak ve belki daha da önemlisi Messi’nin reklam gücünden yararlanmak için böyle zorlama bir yola gidildiği söyleniyor. Kabul edelim ki dünyada futbolun kalbi hala Avrupa’da atıyor. Böyle bir organizasyonu ABD’de düzenlemek ve Avrupa’dan izlenmesini sağlamak için öğlen sıcağında maçları oynatmak akıl dışı bir harekettir. Futbolcuların bu sıcakta güneşin altında ter dökmeleri sağlık açısından tehlikelidir. Ayrıca bomboş statlarda oynanan müsabakaların izlenme zevki zaten düşük olmaktadır.
Torpille denize girmek
Bu yaz Çeşme’nin eskiye oranla pek tadı tuzu yok. Sezona yüreğimiz yanarak başladık, travması hala devam ediyor. Öte yandan Alaçatı efsanesi ortaya çıktığından beri zaten biz İzmirliler için çoktan Çeşme’nin eski havası kaçmaya başlamıştı. Torpille denize girilen dünyadaki ender yerlerden biridir Çeşme. Harcama limiti, rezervasyonlu giriş saçmalıklarını yaşamak istemiyorsanız da hiç bir hizmet alamadığınız halk plajlarına gitmek zorundasınız. Kocaman Ilıca plajının bir kısmına, isteyenin makul bir ücretle kullanabileceği şemsiye ve şezlong neden konmaz bir türlü anlamış değilim.
Ilıca demişken, ilk sıralardaki ev sahiplerinin (Şantiye Evleri) yıllardır çektiği çile bir türlü bitmiyor. Sebebi şu: bizde otopark kültürü yok. Sırf insanlar araçlarını park etmesinler diye plajın oradaki yol tek şeride düşürüldü, her yere dubalar konuldu, ama yine de insanımız o dubaları ezerek, dönüş ceplerini ihlal ederek illa araçlarını oraya park ediyorlar. Onunla da yetinmeyip ilk sıradaki evlerin bahçelerine, otoparklarının önüne bırakıp gidiyorlar. Hani imkanları olsa evlerin çatısına park edecekler. Bunun çözümü neden bu kadar zor? Yapay zekayla anında ceza yazabilen teknoloji var artık biliyoruz. Bir kilometrelik bir hat üstünde park ihlali yapan araçlara cezai işlem uygulanamaz mı?
Dünya siyasetinden uzak biraz keyifli bir yaz yazısı yazayım derken yine kasvetli bir yazı oldu. Eski, güzel, rüya gibi geçen yaz gecelerine geri dönme umudumu koruyarak, bir sonraki hafta daha keyifli konulara değinebilmeyi ümit ediyorum.