Bir tren yolculuğu

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Uzun mesafeler arasında rahatlığı ve güveni kapsayan ve zamana yayılan yapısından ötürü olsa gerek, günümüzün hıza dayalı dünyasında bile hala pek çok kişinin tercihi olmaya devam etmektedir tren yolculuğu. Hele yolda geçecek süre biraz uzun ise, yolcuların birbirleriyle paylaştıkları bu süreçten ileriye doğru yeni dostluklarve bağlı olarak ta güzel yolculuk öyküleri doğabiliyor. Bugünkü anlatımımızda, bu hafta sonu TFF’nin Riva Tesisleri önündeki ana istasyondan başlayıp gelecek yıl mayıs sonunda yine aynı yerde bitecek bir yolculuk var. Trenin adı şampiyonluk treni. Aranızdan hiç kimsenin bu yıl için trene binmiş 19 takımın da bu unvanı kovalamaya hak kazandığına ilişkin olarak diyecek bir şeyi yoktur herhalde. Aslında güzel Anadolu’yu yaklaşık on ay boyunca baştan aşağı kat edecekbu trende, oturacakları koltukların mevkileri başlangıçta belli olmadığı halde, nedense üçünün “çok eski abone” kartlarına güvenerek kontrolöre “sen benim kim olduğumu biliyor musun bakayım” diye çıkışmaları ve birinci mevkinin parlak kadife koltuklarına selamsız sabahsız çöküvermelerine pek alışkınız. Hele ki buna biraz tepki koymak yerine alkış tutmak hiç kabul edilir değil. Neyse işin o kısmını yolculuk bittiğinde konuşuruz. İsterseniz biz önce yeni gelen yolculara bir göz atalım. Geçen yıl oynadıkları ligi ilk iki sırada bitirerek süper lige katılan Kocaelispor ve Gençlerbirliği bu yıl trenimize epey ter dökerek gelen, mazileri başarı dolu tanıdık yolcular. Yılların Karagümrük takımı ise trene nefes nefese yetişen son dakika yolcusu gibi Play- Off’tan da olsa sonuçta trene atlamayı başarmış ya, gerisi önemli değil. Trenin kalkış saatinde, bu takımlara geldikleri alt ligi işaret edip“ sizler gidiş dönüş almıştınız öylesi daha ucuz oluyor değil mi ” diyerek alay etme niyetindeki futbol ulemasına peşinen söyleyeyim ki bu takımlardan ikisi Avrupa da tur atlamış, üçüncüsü de mahallesinin şöhretine paralel olarak, öteden beri gelene geçene kafa tutmakla ünlü ona göre. Önceki yıllarda olduğu gibi yine kimseyi rahatsız etmeden sessiz sedasız gelip trene binen Başakşehir ve Kasımpaşa ya ayrı bir parantez açmalı. Bu iki takım yıllardır bu trenin müdavimleri olarak yurt içi ve yurt dışı performans istikrarları ile kim ne derse desinbirinci sınıfta oturmayı hak ediyorlar. Turizm başkentimiz Antalya gözünü bazen yukarı bazen aşağıya doğru çevirse bile ligimize her yöreden katılan vehatta orada maçı kaybeden takımlar için bile keyifli bir deplasman.Hemen komşusu olan bir başka cennet Alanya da -geçen yılı biraz sıkıntılı geçirmiş olsa bile-ha keza öyle. Merkezdeki Kayseri, Konya yolculuk boyunca heybelerinden çıkarıp gıdım gıdım beslendikleri puanlarla genellikle şampiyonluk yerine tren koridorunda dışarıyı seyrederek seyahati sürdürmeyi yeğlerken, kuzeyin fırtınalı sularında gezmeye alışık Trabzon ve Samsunspor’un geçen yıl bekledikleri şampiyonluk gelmese de, bunlardan Samsun’un bu yıl UEFA kupasına katılma başarısı ile taçlandırdığı heyecanlı serüven sonunda trenimizde başı dik ve gururla oturması her türlü övgüye değer. Karadeniz’in bir başka temsilcisi Rize’nin de yine vaziyeti idare ederek orta vagonların hayal penceresinden dışarıyı seyredeceği ve sadece yol boyu geçilen yerlerin doğa manzaralarına iç geçirerek durumuna şükredeceği anlaşılıyor. Doğu ve Güneydoğu bölgesi taraflarının Gaziantep’ten başka temsilcisinin bulunmaması onlarınsorumluluğunu ikiye katlarken, İstanbul ‘un geçen yıldan kalan sürpriz takımı Eyüpspor’un neler yapabileceğinizi hep birlikte göreceğiz. Yüzüncü yılını gururla sürdüren efsane Göztepe ise kentimizin trendeki yegâne temsilcisi ve bizlere Süper Lig maçlarını çıplak gözle izleme imkanı vermiş bir takım olarak bütünleştiği taraftarı ve yönetimi ile birlikte bu sezon da tarihindeki Avrupa zaferlerini yeniden yaşatmak üzere Avrupa yollarının peşine düşecek gibi. Bu yılın trenine binmiş bütün takımları kısaca tanıttıktan sonra içlerinden birine hak ettiği parantezi açmadan yazıyı bitirirsek futbolun taraflı tarafsız tüm izleyenlerine ayıp etmiş oluruz. Her ne kadar ülkemizdeki lig Türk sporcusunu öncelemeyen ucube yönetmelikler dairesinde eşit şartlarda yarışılmayan garipliklere sahip ise de, son tahlilde “kazanan” olması hasebiyle trenimize “son şampiyon” unvanı ile binecek olan Galatasaray’ı tebrik etmeliyiz. Hatta “Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye/ kimse bilmez kimse bilmez/ şarkısındaki yıldızları bilemem ama sanırım geçen yıl iyi futbol oynayarak kazandıkları her iki kupayı da, beş yıldızlı biçimde hak ettiler. Aksine laf söyleyeceklerin oturdukları yerden ahkâm kesmek yerine,önce futbol oynayarak sahadaki galibiyet sayılarını artırmayı denemeleri, varsa haklarını aramak için adam gibi birleşip tavır koymaları gerekir ki, birlikten kuvvet doğar atasözü bir kez daha ispatlanmış olsun. Yoksa “boş teneke çok ses çıkarır” özdeyişi ile baş başa kalırlar bizden söylemesi. Kaldı ki dünyadaki hiç bir maç bizdeki gibi, yok hakem, yok yönetici, yok şu, yok bu diye peşin hüküm arz eden cümlelerle başlayıp bitmiyor. Bu kadar maç seyrediyoruz, her hangi bir maçın ülkemizdeki kadar saha içinden çok saha dışında oynandığına şahit olan yoktur. Zaten biz bu konuyu memleket meselesi gibi ele almaya devam ettikçe veya konu başka yere bakmamamız için bilinçli olarak böyle sunuldukça, trenimiz turunu tamamlayıp ana istasyona geri döndüğü vakit en fazla puanın sahibine yine şampiyon denecektir amabiz aklımızı başımıza toplamadığımız sürece bu sonuç, giderek yaşantımızdaki bir alt lige, sessiz sedasız bir biçimde düşmemize engel olmayacaktır.
 
Geri
Üst