BİR TOPAÇ ÜÇ KIRBAÇ

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Masa kuruluyor ! Yeni dünya düzeni epeydir kurgulanıyor du, yoğun tartışmalar ve çatışmalar sonun da bu kurgunun tarafları, kurgunun son noktasını koyma çabası içersindeler. Kırbaç sahipleri bir masa etrafında toplanmak için hareketlendiler ve belki de bu masa, bugünler de İstanbul da kurulacak. Peki anlaşabilecekler mi? Göreceğiz. Bu bir kaç güne netleşir, belki de ben bu yazıyı tamamlamadan bu masa kurulmuş olacak. Kurulan oyunların ve kahpeliklerin sonunda nihai hedef, otoritenin paylaşımı. Tabi ki bu oyun kurulurken, bu oyunun bir de topaçının olması gerekiyordu. O da Zelenskiden başkası değil idi. Tüm paylaşımı, bu topaç ile oynarken onun üzerinden yapacaklar. Kırbaç sahipleri, kırbaçı sallayarak bu topaçı çevirdikçe çevirecek, tüm dikkatleri bu dönüşün güzelliği üzerinde toplarken, istedikleri paylaşımı yapmış olacaklar. Sadece ve sadece göz boyayarak. Bu masanın kurulmaması ya da istedikleri gibi kurulması için son çaba, son bir hamle, küreselciler tarafından Keşmir de denendi. Çünkü küreselciler otoritelerini hiç bir güç ile pay etmek istemiyorlardı, vicdan sahibi insanlarla ise asla. Putperestliğin görsel ve açıktan en büyük coğrafyası olan Hindistan üzerinden bu bozgunculuğu denemek istediler, tuzak içinde tuzak kurarak. Fakat başarılı olamadılar, vicdan sahiplerini tuzağa çekemediler, bu sınırı aşamadılar, aşsaydılar belki de putperestlerle anlaşacaklardı. Kötünün iyisi olarak, masayı ikili kurmak istiyeceklerdi, ama olmadı, yapamadılar. Daha önce ki yazılarım da bu oyunu kuranları ortaya koymama rağmen, tekrar tekrar bu kırbaç sahiplerini ortaya koymak istiyorum ki, herşey yerli yerine otursun. Yaşanılan olaylarda, bu da nerden çıktı denmesin veya olayların sahiplerini tanımanın vermiş olduğu bilinç ile gelişen hadiseler karşısında konum almakta sendelemeyelim. Peki kimdir bu kırbaç sahipleri. Birincisi, Seküler-Küreselcileri temsilen finansın merkezi İngiltere, üretimin merkezi Çin ve onların silahlı gücü Rusya ve sözcüleri Putin. İkincisi, Pagan-Putperestleri temsilen tarihin derinliklerinden Roma kültürünün yansıması Avrupa ve onun merkezi Vatikan ve bunların abisi, hamisi Amerika ve sözcüleri Trump. Ve son olarak vicdan sahibi toplumlar, öyle ki bu toplumlar bir yandan bir yana savrularak ezilen toplumlar ve bu savrulmaya zulme yeter diyip bu savrulmanın içersinde ayağa kalkan, kalkmak isteyen toplumları temsilen Türkiye ve onun sözcüsü Erdoğan. Tabii ki bu ülkeler ve bu ülkelerin yanında, arkasında yer alan diğer ülkelerin ve toplumların düşünce yapılarında ve iç işleyişlerinde saf bir şekilde aynı düşünce ve hareket tarzı hakim değil. Küreselcilerin örümcek ağı gibi sardığı ve putperestliğin kol gezdiği her yerde bu çekişme, hem kendi aralarında devam ederken hemde son dönemlerde hızla ortaya çıkan vicdani seslerle de aynı şekilde devam ediyor. Kısacası gelgitler devam ediyor. Konumlanmalar, zaman zaman iç dinamiklere rağmen değişiklikler gösteriyor olsa da, temel de artık duruşlar en azından yönetim kademelerinde netleşmiş gibi. Bu masa kurulmadan önce herkes kendi paydaşlarının yanına koşarak safları netleştirmiş ve sahip oldukları güçlerini kontrol etmişlerdir. Yol yürüyecekleri toplumları, uluslar canlı tutmak istemişlerdir. Putin, Çin’e giderek küresel sermayenin üretim mabedlerini ziyaret ederek, ben burdayım diyerek boy göstermiş, itaatinin karşılığında milyarlarca dolarlık yatırım sözü almıştır. Trump ise putperestliğin Ortadoğu prenslerini tek tek ziyaret ederek, sermayelerinin diyetine kimisinin rızası ile kimisinin ise rızası dışın da çökerek güç toparlamışken, aynı zaman da gönülden itaat eden ve diyetini veren prensler, putperestliğin dansı ile itaatlerini ikrar etmişlerdir. Erdoğan ise en yoğun çabayı gösteren lider olarak, kendisine inanan mazlum ve vicdanlı toplumları açıktan ve gizli motive ederek, onlara umut vererek, arı kovanlarına çomak sokarak, toplumların ayağa kalkmalarını, dik durmalarını sağlamaya çalışıyor. En dikkat çeken gelişmelerden birisi de belki de bugünlerde gerçekleşecek. Vatikan tarihinde ilk kez Amerikalı bir kardinalin Papa seçilmesi ve ilk gezilerinden birini İznik’e yapacak olmasıdır. Hedef Pagan-Putperestliğin yeryüzündeki kurumsal kurucusu Pavlusun ruhunun karşısına geçerek, tekrar bizler yeryüzünün hakimi oluyoruz diyerek güç gösterisinde bulunmak istemeleridir. Biliyoruz ki Pavlus teslis inancının mimarı olarak İsa peygamberin peşinden giden insanlığın inanç yapısını tüm hileleri ile değiştirerek, bu insanların inançlarını pagan kültürü ile İznik konsüllerin de nikahını kıyarak, tevhid inancını putperest inanca evrilmesine sebep olmuştur. O gün bugün, hristiyanlık alemi pagan inancın lideri olarak yeryüzünde var olmuştur. Ve artık masanın kurulma zamanıdır ve o masada artık sende varsın, yeter ki Yusuf ol. Burda esas üzerinde durmak istediğim üçüncü kırbaç sahibi olan ve vicdan sahiblerinin temsilcisi olarak ön plana çıkan Türkiye ve onun sözcüsü Erdoğan’dır. Diğer kırbaç sahiplerini sürekli yazılarımda ifade etmiş bulunuyorum, onlarla ilgili bir düşünce karmaşıklığı da idrakim de yoktur. Her şey apaçık ortadadır. Onlar tüm yapılanmalarını ve hedeflerini yeryüzünde fesad üzere kurgular iken, kırbaçlarını insanların üzerinde şiddet unsuru olarak kullanırken, üçüncü kırbaç, aynı fonksiyonu mu görecek, yoksa eline almış olduğu veya verilmiş olan bu kırbacı, kötülükleri defetmek için mi kullanacak, mazlum insanları koruyup kollamak için mi kullanacak, tüm endişem ve kaygım bu noktadır. Bunuda yaşayıp göreceğiz. Bu gerçekliği yaşayıp görmeden önce bir birey olarak, Rabbimin bana vermiş olduğu iyiliği emret ve kötülükten sakındır misyonu ve görevi gereği, buradan fıtratımın sesini dinleyerek, bu yapılanma üzerinde ki etki gücümü kullanarak, duygularımı ve inancımı zerre kadar ufakta olsa ifade etmek istiyorum ki, uyarımı yapmış olayım. Bundan amacım ayaklarınızın sizleri, iblisin çarkına su taşımasına neden olmasın diye. Her şeyden önce iblis masada sana yer verirken şu bilinçle yer veriyor. Kontrol edemediği ve başa çıkamadığı vicdan sahibi insanların yüreklerini söndürüp kendisine teslim etmeni bekleyerek, bu masaya oturmana rıza gösteriyor. Emin ol ki bu anlamda umudu olmasa bir dakika bile kendisine yaklaştırmaz seni. Umut ediyor ki, yürünen bu yolda mutlaka senin ayağının kayacağını düşünmektedir. İblis, zaten ta başından beri senin kaygan zeminde dolaşmana izin veriyor. İnsanın böyle bir zeminde dolaşırken ayağı kaymaması fıtratı gereği mümkün değildir. İnanç söyleminde, yol tutuşunda ve ifade ettiğin hedeflerin açısından, fıtratınla çelişen ve Rabbinin sözüne muhalif düşünce ve kusurların olmasına rağmen, Rabbin seni ve senin etki alanında bir güç oluşturmuştur, ayağını kaydırmadan buralara getirmiştir. Bunu hiç bir zaman unutma. Rabbin, Yusuf gibi seni zindanlardan çıkararak hazinelerin başına oturtmuştur. Geçmişini asla unutma. Ama seni rahat bırakmayacaklar, kuyulara atacaklar, gömleğini yırtacaklar, seninle cilveleşecekler, seni mutlaka ve mutlaka kendi kurgularının içerisinde yer almanı isteyecekler. Aldanma, sana güvenen mazlumları yarı yolda bırakma. Rabbin tarafından sana verilen hazineleri dosdoğru kullan ve masaya Yusuf olarak otur ve Yusuf olarak kal. Çünkü onlar senin masaya Yusuf olarak oturmanı ama fravun olarak o masada kalmanı istiyorlar. T.K. @kul6303839
 
Geri
Üst