“Ben Böyleyim…”

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Canım memleketimde bu melodi, yeni yeni öğrenilen Batı türü dansın vasıtası olarak görüldü, dahası yaşandı. Ülkemizde 60’lı yıllarda başlayan önce “Aranjman” denilen yabancı bestelerin üzerine yazılan Türkçe sözler 80’li yıllara kadar büyük sükse yapmıştır. Çoğunluğunu merhum Ferdi Ebcioğlu’nun yazdığı şarkı sözleri orijinalinden uzak yaşadığımız memleketin duygularına yönelikti. Halen keyifle dinleriz. Nostalji tünelinde “Siyah-beyaz film gibi biraz” keyfi verir. Müziğin “Evrensel” olduğunu siyasi dogmaları yüzünden kabullenmeyenler “Yerli-milli” hamasiyetinin arkasına sığınırken dünya müzik literatürüne girebilecek “Klasik” adı verilen bir besteyi ortaya koyamadı. İyi ki türkülerimiz var. Ölümsüz türkülerimiz ise ne yazık ki dünyanın birçok yerinde değerini bulamadı. Kıymeti anlaşılmadı. Konumuz müzik değil. Arabesk, aranjman, popüler müzik falan değil. Edebi romanların derinliğindeki sosyolojik gerçeklerle yüzleşmek. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sında ki Rasnalnikof’u dünya bilirken canım memleketimde Kenan Evren’in ressam olduğunu zanneden bir kitle mevcut! Kutsal kitaplardan farklı anlamlar çıkaran, kendi egoları için hadis adı altında rivayetler üreten sözde dindarların akla hayale, ahlaka uymayan söylemlerini “Kutsal” addeden cahiller güruhunun da sayısı ne yazık ki az değil. “Tanrılaştırılmış siyasiler” in her söyleminde ilahi hikmet arayan cüretkarlarda mevcut. Frank Sinatra’nın Viss'de seslendirdiği “My Way” isimli ölümsüz şarkısının anlamını bilmeyerek melodinin ritmine kendisini bırakan sevgililerin neredeyse yüzde 99’u Türkçe anlamı “Ben Böyleyim”deki diğer sözlerde itirafları, yaşam tarzlarını, kendi yollarındaki gerçeklerle yüzleştiği halde aslında aşkın bile kendilerini değiştiremeyeceği gerçeği ile yüzleştiğinin farkında değildir. Hatalarından vazgeçemeyeceği vardır, “Ben Böyleyim”in ardında. “Ben Böyleyim” 1976’da Ayten Alpman tarafından sözde Türkçe sözler ile çıktı piyasaya. Sonra Ajda Pekkan dahil birçok sanatçı seslendirdi. Aslına uymayan sözler şöyle idi: “Üzgünüm acı sözlerim için Üzgünüm seni kırdığım için Haklısın darılsan bile Beni terk etsen bile Ne yaparım ben böyle Üzgünüm bütün olanlar için Aşkımız gölgesiz olmalıydı İster vur, ister okşa İster tut, ister yolla İster sev, ister zorla Ben böyleyim…” Dikkat edin yıl 1976… Arabeskin yükselişe döndüğü dönemde “İster vur, ister okşa. İster tut, ister yolla, ister sev, ister zorla, ben böyleyim…” teslimiyeti tam da o dönemki Türkiye sosyolojisinin kadın gerçeği… Yine aynı sırada bir Allah’ın kulu çıkıp da “Ben böyleyim”in orijinal anlamının bu olmadığı eleştirisini yapmadı. Yapsa da kayıtlara geçmedi büyük ihtimal. Eurovizyonda “Aman Petrol” şarkısıyla sükse bile yapmışız Ajda Pekkan ile çarşafları, bardaklarının reklamı var. Zaman herşeyin ilacı “Alaylı”dan “Mektepli’ye evrilişimiz yüzyıldan fazla sürdü. Bin yıllık türkülerimizin yüzlerce yıllık Türk Sanat Müziğinin makamlı şarkıları gazinolarda adeta meze yapılarak “Macun” çekildi yıllarca. Makamlar hiçe sayıldı, sözleri canım uyakları değiştirildi. “Kültür Varlıklarını Koruma Kurumu”ndan ses çıkmadı. 1978 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girdim. Haftada 28 saat İngilizce hazırlık dersleri aldığımız halde Frank Sinatra’nın “My Way” ın Türkçe karşılığını tam anlamı ile tercüme edememiştim. Ritim güzel, Sinatra’nın o kadife sesinin duygu yükü yetiyordu bize… Kuleli’den kardeşim Mustafa Durmuş duygu ve düşünce adamıdır. Merhum eşi Ayşegül’ü istemeye gittiğimiz dün gibi aklımdadır. Yıllar önce Kuleli’li dostlarla gittiğimiz bir mekanda “My Way’ın Türkçesini okuyan Konservatuarlı gençlerden oluşan orkestra çalmaya başlayınca kulağıma eğilip: “Abi bunu iyi dinle… Gençler keyifle dans ediyor ama sözlerin farkında değiller. Bizim memlekete 3-5 beden bol gelir bu şarkının sözleri. Sevgililer bu gerçeklerle yüzleşmez istemez. Dahası kabul etmez. Evet; “Ben böyleyim!” Her kadın “Ben böyleyim kendi yolumda’yı içselleştiremez” dedi ve ardından ilkini 2011 yılında okuyan Athena’nın 2023’de şarkının alt yazıları ile yaptığı klibi attı bana… Vuruldum… Kelimenin tam anlamı ile omuzlarımla beraber düşüncelerim düştü yere… “Çok sevdim vurdum” başlıklı üçüncü sayfaları geldi aklıma. “Kıskandım, şüphelendim” ile başlayan polis-adliye haberlerini mesleğe başladığımda çok yazmıştım. “Yapay zeka”ya kadar uzandık iletişim teknolojisinde ama “Ben Böyleyim”i “İktidarın Tanrılaştırdığı” kişiler bile kabul etmediği gibi: “Allahım affetsin kandırıldık…” kolayına kaçıyorlar. Aralarında bir tane: “Aldırmam hiç yağmurlara, Benim güzel hatalarım var”… diyene rastladık mı? Sözü uzatmayalım… İki ay kadar önce Sevgili Nihat Genç’in yıllar öncesi ricasını yerine getirmek için “Avrasya Tv, Halk Tv, Ulusal Kanal”da 4-5 yıl boyunca birlikte yaptığımız programların CD’lerden oluşan arşivini hard diske yükleyerek götürüp teslim ettim. Kavga ve mücadelenin yanında “Duygu insanıdır Nihat Genç”… “Kutsal emanet” gibi aldı… Gözyaşlarına hakim olamayarak: “Ne günlerdi be Yavuz; burada hazine var. Siyasi tarihimizi belgeseli saklı bunlarda” diyerek sarıldı bana… Sohbetimiz esnasında çay mı bizi içti? Biz mi çayı? Zaten sesi kısılmıştı. “Zorlama abi…” dedim. Telefonumdan “Athena”nın “Biz böyleydik” şarkısını alt yazıları ile 3 dk 17 saniye izlettim. Çipil gözlerinden damlalar akıttı… “Sahi ya “Biz böyleydik” diyebildi. Telefon ile “Veryansın” ekibini arayıp: “Derhal Yavuz Selim’den had diskleri alın!” talimatını verdi. Kucaklaştık… “Veda” demeye dilim varmıyor. Entübe’den uyanıp, kaldığı yerden mücadeleye “Ben böyleydim” ile devam edeceğine dair umudum var. Değerli eşi Nuriye Ablama, biricik yavrusu Laçin’e anlattım Gazi Üniversitesi bahçesindeki beklentimiz esnasında. “O senden razıydı. Ve çok severdi. Senin yerin O’nda farklıydı” dedi ablam. “Abi ya; babam ile birbirinizi hiç kırmamışsınız. Ne güzel bir dostluk. Ne mutlu sana” dedi; Laçin… Ne Laçin’e nede Nuriye Ablam’a “Ben böyleyim” şarkısında bahsedemedim. Veryansın ekibinin “Nihat Genç mektupları” kampanyasın da başta Barış Terkoğlu’nun “Biz seni anladık; Nihat Abi” başlıklı yazısına sabahlara kadar ağladım. Ünlü kıssadır “Beni bir tek sen anladın! Sen de yanlış anladın!” sözü… Kendi adıma: “Nihat Genç’i anladım!” O’nunla dönemlerin koşullarında mücadele vermenin onurunu yaşadım. O’nun “Yıkılmayan duvarları vardı”… “Kaybetse de üzelmeyeceği kaleleri… Kaygıları… Kırk ikindi yağmurları, Ladin ağaçları, kuşları… Çocuksu heyecanları…” Tek tabanca adamdır Nihat Genç… O’nu anlayan, anlamayan, tereddütte düşenlere “Ben Böyleyim” şarkısının Türkçe düzenlemesini öncellikle hatırlatmak isterim. Hayat bu kadar mı? Bence değil! Birkaç sözüm var; Yıkılmayan duvarları var… Bazen esintili Bazen uzak Yakınlarım var… Ben, ben böyleyim Kendi yolumda… Bırak; tutma beni Kaybetsemde üzülmem asla Ne boş kaygılarım Korkma bana hiçbir şey olmaz Yanlış, doğru gibi Eksik kalan birkaç satırsa Ve ben, ben böyleyim Kendi yolumda… Hayat benim Her anım yaşadıkça sevesim var. Aldırmam hiç yağmurlara Benim güzel hatalarım var. Bir an bile vazgeçmedim Kendi yolumdan… Değer saklamma hiç Geçer zaman Böyle de geçer… Ya sev, ister vazgeç Beklentiler sadece üzer… Ayrı dünyalardan Farklı farklı kafalarda Ve ben, ben böyleyim Kendi yolumda… Hayat benim her anımı Yaşadıkça sevesim var Aldırmam hiç yağmurlara Benim güzel hatalarım var! Bir an bile vazgeçmedim Kendi yolumdan… Nihat Genç’in olağanüstü “Müzik kültürü”ne de tanık oldum yıllarca. Fuat Saka O’nun sözlerinden şarkı besteledi. Volkan Konak için kaleme aldığım “Üç Maçkalı” yazısı için teşekkür etmişti. “Ben Böyleyim”in öyküsünü anlatırken gözlerinin ıraklara gittiğini fark ettim. “Ben bunun romanını yazmalıydım!” dedikten sonra kucaklaştık. İlk defa Silivri duruşmaları için götürdüğüm yolculuktaki anıları tazeledik. Bizi bırakma Nihat Abi! Karadenizin fırtınalarından geçen adam, ne rüzgarlar gördün! Senin dişinin kovuğuna sığmaz bu dert… Senin yolunun yolculuğunu: “Ben böyleyim”i bekliyoruz. Ha gayret…
 
Geri
Üst