Barbarlık zihniyeti

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Uygarlık ve barbarlık, insan yapımı olgulardır. Aklı, bilimi, felsefeyi, sanatı, edebiyatı sahici anlamda tecrübe eden toplumlar, maneviyat, siyaset, hukuk, barış, özgürlük alanlarında olgunlaşmakta ve uygarlaşmaktadır. Aklı kullanmayan, kendilerini bireysel ve sosyal ölçekte geliştirmeyen, yüzyıllar öncesinin kalıblarını, kaynaklarını ve kurallarını sürekli olarak geleceğe taşıyan, şiddeti cesaret, taklidi erdem, kaba ve kalas kurallar yığınını hukuk zanneden toplumlar, kolaylıkla barbarlık ve vahşilik denilen bataklık içinde çürümekte ve tükenmektedirler. Barbarlık zihniyeti, özgürlük bilincinden, sorumluluğu yüklenmekten ve çoğulculuğu içselleştirmekten yoksundur. Kabileci, ırkçı, cinsiyetçi olan barbarlık zihniyeti, insanlar arasında ben-sen muhataplığı çerçevesinde sahici ilişkiler kurulmasına izin vermez, insanların dayanışmasına, uyum içinde birlikte iş yapmalarına ve birbirlerine bağlanmak için gerekli olan yapıcı ve verimli imkânları oluşturmaz. İnsanlığa kolektif düzeyde yarar ve katkı sağlayacak işler yapma fikri ve zihniyeti, barbar zihniyete çok yabancıdır. Barbarlık, insanlığa şiddet, fanatizm, ırkçılık, kapalı zihinlilik, güç ve iktidar sapkınlığından başka bir şey sunmamaktadır. Barbarlık zihniyetinin hâkim olduğu bir yerde, bireyin potansiyelini geliştirme şansı yoktur ve toplumda kendisine özgü bir pozisyon elde imkanıından yoksundur. Barbarlığın en nefret ettiği şey, değişim ve gelişimdir. Değişim ve gelişimi reddeden veya onlara direnen barbarlık, kurtuluşu hep hayali âlemlerde, vehimlerde, kurgularda ve kurtarıcılarda aramaktadır. Barbarlığın ürettiği bir felsefe, bilim, sanat, edebiyat, hukuk, maneviyat ve ahlak yoktur. İnsanlık tecrübesinin hiçbir alanında ürettiği eserlerle ve pratiklerle varolmayan barbarlık, felsefeyi reddeder, bilime yabancıdır, sanata baskı uygular, edebiyatı yok sayar, hukuku zorbalık olarak anlar, maneviyat yerine kaba şehvet arzularıyla çılgınlaşır ve ahlakı hile olarak anlar. Bilime, akla, felsefeye, sanata, hukuka ve bilime düşman olan barbarlık, soya tapar. Barbar zihniyetin şekillendirdiği kişiler, ailelerinin, soylarının, kabilelerinin, ırklarının, erkekliklerinin şerefiyle, erdemiyle ve üstünlüğüyle övünürler. Bir soya, aileye, kabileye, cinsiyete, dile, kimliğe, coğrafyaya ait olmanın hiçbir değeri olmadığını anlamayan barbarlık zihniyeti, soyculuğu asıl değer haline getirerek özgürlük, hukuk ve barış adına ne varsa hepsini yok etmekte, medeniyete giden kapıları kapatmaktadır. Nesebçilik, soyculuk, ailecilik ve kabilecilik, medeniyet yerine vahşet üretmektedir. Barbar zihniyete sahip olanlar, hep kendilerini dışlanmış, geride kalmış, ezik ve yetersiz hissederler. Eziklik, bastırılmışlık, yetersizlik ve geri kalmışlık duygusu ve durumu, kişinin daha fazla barbarlığa batmasına ve barbarlıkla kendi arasına mesafe koymamasına neden olur. Eziklik, geri kalmışlık, yetersizlik ve barbarlık duygusu ve durumu içinde olan kişiler ve toplumlar, hiçbir zaman başarısızlıklarından, geri kalmışlıklarından ve yetersizliklerinden kendilerini sorumlu görmezler. Ezik, geri ve yetersiz kimseler, içinde bulundukları durumdan hep başkalarını suçlarlar ve sürekli olarak günah keçileri icat ederler. Barbarlığın en tehlikeli yanı, sürekli olarak günah keçileri ve düşmanlar icat etmesidir. Hep başkalarını suçlayan ve günah keçileri icat eden barbarlık zihniyeti, kin ve nefret duygusu üretmekte, derinleştirmekte ve yaymaktadır. Barbarlık, kin ve nefrettir. Kin ve nefretle dolu olan barbar zihniyetle yetişen kişi ve toplumlar, hep intikam almanın peşinde olan vahşiler olarak yaşarlar. Barbarlık zihniyetinin şekillendirdiği sosyal gruplar, demokratik, barışçıl ve özgür bir toplumun mensupları olmak için gerekli olan rasyonel, özgür, hür, düşünen, hak sahibi, öğrenme ve değişme gibi niteliklere sahip değildirler. Siyasal, sosyal, kültürel, düşünsel ve duygusal açılardan yığın ve kabile olmaktan çıkmak için medeni bir etosa ihtiyaç vardır. Barbarlık, medeni bir etosun olmama halidir. Aklını kullanmaya cesaret edemeyen, düşünemeyen, duyamayan ve hissetmeyen kişiler ve gruplar, çareyi şiddette, çatışmada ve nefrette bulmaktadırlar. Çatışma, şiddet ve nefret, barbarlık ve vahşilikten başka bir şey üretmemektedir. Kişilerin ve toplumların, kendi içlerindeki karanlık ve vahşi barbar taraflarıyla yüzleşmek için olgunlaşmaya çalışmaları, medeni bireyler olma yolunda imkânların oluşmasına katkı sağlayabilir.
 
Geri
Üst