A
Admin
Yönetici
Yönetici
Türkiye'nin göz bebeği olan Ayvalık, sadece mimarisi, kültürü ve zeytinyağıyla değil, eşsiz doğal zenginlikleriyle de dikkat çeken bir coğrafya. Ayvalık Adaları, 22 büyük ve küçük adasıyla Türkiye'nin en geniş takımadasını oluşturuyor. Bu adaların büyük kısmı karadan ulaşımın mümkün olmadığı, tamamen deniz yoluna bağımlı alanlar. Her biri zengin ekosistemlere, kırmızı mercanlar gibi sadece Ayvalık’ta ve İtalya’nın Portofino bölgesinde rastlanan hassas türlere ev sahipliği yapıyor. Ancak bu doğa harikası yapı, iklim krizinin ve artan insan faaliyetlerinin baskısı altında. Son yıllarda artan sıcaklıklar, yaz nüfusunun ani artışı, kontrolsüz tekne trafiği ve sabotaj olasılıkları Ayvalık’ın hem kara hem de deniz yangınlarına karşı ciddi risk altında olduğunu gösteriyor. Bu noktada kritik bir soru karşımıza çıkıyor: KİM MÜDAHALE EDECEK? Cevap açık değil. Bugün Ayvalık’ta aktif bir deniz itfaiyesi yok. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı itfaiye teşkilatı karadan müdahale üzerine kurulu. Oysa adaların önemli bir kısmına karadan erişim imkânsız. Gecikilen her dakika, doğanın ve insan yaşamının geri döndürülemez kaybına neden olabilir. 1. Adaların eşsiz özellikleri Ayvalık Adaları, Türkiye’nin karasularında bu denli çok ada barındıran tek ilçesidir. Aralarında en bilineni olan Cunda (Alibey) Adası, karayoluyla ulaşılabilen tek büyük adadır. Geri kalan adaların büyük çoğunluğuna yalnızca denizden erişilebilmektedir. Bu adalar şu özellikleriyle öne çıkar: *22 ada ve 50’den fazla irili ufaklı kayalık oluşumdan oluşan doğal takımada yapısı *Ayvalık Adaları Tabiat Parkı sınırları içinde yer almaları *Endemik türlere ve özel habitatlara (örneğin kırmızı mercanlar, deniz çayırları, nadir kuş türleri) ev sahipliği yapmaları *Kimi adalarda yazlık evler, eski manastırlar, kamp alanları ve günübirlik turizm tesislerinin bulunması *Yaz aylarında artan turizmle birlikte nüfusun 3-4 katına çıkması Bu zenginliğin korunması sadece kültürel ve çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda acil bir güvenlik meselesidir. Çünkü bu adalar, yangın gibi afetlerle karşılaştığında müdahale süresi doğrudan can ve mal kaybına dönüşebilmektedir. 2. Mevcut itfaiye yapısı Ayvalık’ta yangınlara müdahale, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı bünyesindeki Ayvalık Grup Amirliği tarafından yürütülüyor. İlçede konuşlu ekip, karayolu ulaşımı olan bölgelerde görevini büyük bir özveriyle sürdürüyor. Ancak sistemin tamamı karaya dayalı. NE OLUYOR? Yanıt maalesef endişe verici. Şu anda Ayvalık’ta herhangi bir deniz yangın söndürme aracı ya da yangına müdahaleye uygun deniz aracı filosu bulunmuyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi envanterinde yangın söndürme botu yer almıyor. Bu da yangın gibi yüksek aciliyet gerektiren durumlarda kritik gecikmelere yol açıyor. 3. Geçmiş yangınlar Ayvalık, geçmişte birçok defa yangın felaketiyle karşı karşıya kaldı. Bu yangınların büyük kısmı kara üzerinden müdahale edilebilen alanlarda gerçekleştiği için kontrol altına alınabildi. Ancak yaşananlar, sistemin ne kadar kırılgan olduğunu defalarca gösterdi. Şeytan Sofrası yangını (2017): Ayvalık’ın en sembolik noktalarından biri olan Şeytan Sofrası civarında çıkan orman yangını, yaz ortasında etkili rüzgârla kısa sürede büyüdü. Karadan müdahale edildi ancak yol darlığı ve yoğunluk nedeniyle ekipler bölgeye ulaşmakta zorlandı. Eğer yangın denize yakın adalara sıçrasaydı, söndürme neredeyse imkânsız hale gelecekti. Hakkıbey Yarımadası yangını (Ağustos 2019) 2019 yazında Hakkıbey Yarımadası’nda çıkan orman yangını, Ayvalık tarihinde doğrudan tabiat parkını etkileyen en büyük yangınlardan biri oldu. Yangın, güçlü rüzgârın etkisiyle hızla yayıldı ve yer yer sarp kayalık alanlara ulaştı. Alanın büyük bölümü araçla ulaşılamaz durumdaydı; bu nedenle yangına müdahale havadan ve karadan oldukça gecikmeli yapılabildi. Yangın yaklaşık 4 saat kontrol altına alınamadı. O süre zarfında onlarca hektarlık makilik alan ve genç çam ağaçları küle döndü. Deniz kenarına kadar inen alevler, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nın denizle bütünleşen ekosistemine doğrudan zarar verdi. En çarpıcı gerçeklerden biri de şuydu: Yangın denize kadar indi ancak denizden bir damla suyla müdahale yapılamadı. Eğer o gün Ayvalık’ta yangın söndürme donanımına sahip küçük ölçekli bir deniz itfaiye botu olsaydı, yangın çok daha erken sınırlandırılabilir, kıyıdaki canlı yaşamı bu denli zarar görmeyebilirdi. Bu olaydan sonra bölge halkı, çevreciler ve Ayvalık’taki çeşitli meslek örgütleri “Denizden müdahale şart” diyerek çağrıda bulunsa da aradan geçen yıllarda somut bir adım atılmadı. Hakkıbey Yarımadası yangını, doğanın ne kadar kırılgan olduğunu ve müdahalede gecikmenin nelere mal olabileceğini gözler önüne serdi. Bugün hâlâ o bölgede yanmış ağaçların iskeletleri, alınmayan önlemlerin sessiz tanığı olarak ayakta duruyor. Cunda arka yüzü yangın tehlikesi (2020): Cunda Adası’nın denize bakan, araçla erişilemeyen kayalık kısımlarında çıkan küçük çaplı yangın yerel halkın ve gönüllülerin müdahalesiyle söndürüldü. Olayın ardından itfaiye karadan ulaşamayınca, yangının başlangıç noktası ancak saatler sonra görüntülenebildi. Bu olay, özellikle yazlıkçılar ve kampçılar arasında büyük endişe yarattı. Tekne yangınları (2021–2023): Ayvalık Limanı’nda, Cunda sahilinde ve Maden Adası civarında toplamda üç farklı tekne yangını meydana geldi. Bunlardan biri tamamen kullanılamaz hale geldi. Müdahaleler çoğunlukla çevredeki balıkçıların hortumlu su takviyesiyle sağlandı. Yani resmî yangın birimi neredeyse müdahil olamadı. Bu olayların hepsi, denizden müdahalenin eksikliğiyle ilgili güçlü uyarılar içeriyor. Ancak aradan geçen yıllara rağmen somut bir deniz itfaiye gücü oluşturulmadı. Oysa iklim değişikliği, orman yangınlarını artık mevsimsel bir olağanlık haline getirmiş durumda. Deniz itfaiyesi neden gerekli? Ayvalık gibi çok sayıda adaya sahip, kıyıları girintili çıkıntılı, ormanlık ve koruma altındaki alanlarla dolu bir coğrafyada, itfaiye sisteminin sadece karaya bağımlı olması ciddi bir zafiyettir. Yangınla mücadele, sadece karadan yapılan klasik müdahaleyle sınırlı kalamaz; özellikle iklim değişikliğinin etkilerinin belirginleştiği günümüzde çok yönlü ve hibrit bir müdahale sistemi gereklidir. İşte tam da bu nedenle deniz itfaiyesi, Ayvalık için artık bir “ihtiyaç” değil, zorunluluktur. 1. Adalara karadan ulaşım mümkün değil Ayvalık’taki 22 adanın yalnızca Cunda Adası karayoluyla ulaşılabilirdir. Diğer adalara ulaşım sadece deniz yoluyla mümkündür. Özellikle Kara Ada, Yellice, Maden Adası, Güvercin Adası gibi ormanlık ve koruma altındaki adalarda bir yangın çıktığında, mevcut sistemle müdahale en az 30–45 dakikayı bulmaktadır. Oysa bu sürede bir ormanlık alan tamamen kül olabilir. Deniz itfaiyesiyle ise 10–15 dakika içinde alana ulaşmak mümkün olabilir. 2. Teknelerde ve iskelelerde artan yangın riski Ayvalık, yaz aylarında binlerce yat ve tur teknesine ev sahipliği yapıyor. Bu tekneler, özellikle sıcak havalarda ve yoğunluk nedeniyle motor aksamı kaynaklı yangınlara oldukça açık. Cunda, Ayvalık Merkez, Küçükköy ve Alibey iskelelerinde geçmişte çıkan tekne yangınları, bu tehdidin ne kadar gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Ancak şu anda bir tekne yangınına denizden doğrudan müdahale edebilecek bir yangın söndürme sistemi bulunmuyor. İtfaiye, karadan hortum uzatmaya çalışıyor veya balıkçılar kovayla müdahale ediyor. Bu durum yalnızca maddi zarar değil, can kaybı riskini de beraberinde getiriyor. 3. Yangın deniz ekosistemini de öldürür Deniz kıyısında çıkan yangınlar sadece ağaçları değil, kıyı şeridindeki hassas ekosistemleri de yok eder. Ayvalık Adaları’nda bulunan kırmızı mercanlar, deniz çayırları, kabuklular ve deniz kuşları, kıyı yangınlarında doğrudan etkilenir. Yangın sonrası toprağın denize sürüklenmesiyle tortul kirlilik artar, deniz yaşamı zarar görür. Bu yüzden deniz yangınlarına hızlı müdahale, aynı zamanda deniz biyoçeşitliliğinin korunması için de kritik önemdedir. 4. Kurtarma ve tahliye operasyonları için gerekli Yangın, sadece söndürülmesi gereken bir afet değildir. Aynı zamanda insanları tahliye etmeniz, mahsur kalanları kurtarmanız gerekir. Kamp alanlarında, izole adalarda veya yangın çıkan bir teknede mahsur kalan insanlar, karadan müdahale edilemeyen durumlarda çaresiz kalır. Deniz itfaiyesi, sadece yangın söndürmek değil, aynı zamanda insan kurtarma işlevi de görür. 5. Sabotaj ve terörriski göz ardı edilemez Türkiye'nin ve özellikle Ege kıyılarının içinde bulunduğu jeopolitik durum, sabotaj ihtimalini de gündeme getiriyor. Sarp kıyılarda, özellikle denizden gelen sızmalar sonucu çıkarılan yangınlar (kasten çıkarılan kıyı yangınları) ihtimal dışı değildir. Ayvalık gibi sınır ve göç rotası üzerindeki bir coğrafyada denizden gelebilecek risklere karşı hazırlıklı olmak, hem çevresel hem ulusal güvenlik açısından önemlidir. PROAKTİF YAKLAŞIM Hakkıbey Yarımadası’nda yaşanan yangın, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda ulusal düzeyde doğa koruma ve afet yönetimi açısından ibret verici bir örnek teşkil etmektedir. Yetkililerin “Helikopter beş dakikada gelir” şeklindeki açıklamaları, yangınla mücadelenin algılanış biçimindeki eksikliği ortaya koymaktadır. Yangına müdahale araçlarının hızından önce, yangının hiç çıkmaması için alınacak önleyici tedbirler hayati önemdedir. “Yangınla mücadele söndürmek değil, çıkmasını engellemektir.” Bu anlayıştan hareketle, Ayvalık’ın en hassas doğal alanlarından biri olan Cunda Adası’nda; Cunda Adası Yangın Kontrol ve Erken Uyarı Merkezi kurulması önerilmektedir. Bu merkezin işlevleri şunları içermelidir: *Orman içi sensör ve drone destekli erken uyarı sistemleri (termal kamera, hareket sensörü vb.) *Yangın risk haritası ve yakıt yükü analizleriyle sezonluk risk değerlendirmesi *Gönüllü yangın müdahale ekiplerinin oluşturulması ve eğitimi *Cunda, Hakkıbey ve Ayvalık geneline yönelik afet bilgilendirme ve farkındalık programları * Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Ayvalık Belediyesi ve Orman Bölge Müdürlüğü koordinasyonunu sağlayan bir komuta sistemi Bu merkezin kurulması, sadece yangınlara müdahale süresini kısaltmakla kalmayacak, aynı zamanda proaktif yangın önleme stratejilerinin bölge halkıyla birlikte uygulanmasını mümkün kılacaktır.