A
Admin
Yönetici
Yönetici
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “dünya tersine dönmüş” diyerek açıkladığı konu önemli. Rubio, görüştüğü kişilerin aktardıklarından hareketle şöyle söyledi: “Amerikan Başkanı barış isterken bazı Avrupalılar sürekli olarak askeri meseleler çağrısında bulunuyor. Sanki dünya tersine dönmüş gibi.” Evet, durum tam da böyle: Rusya-Ukrayna savaşında ABD ve Avrupa farklı eğilimde. ABD barış istiyor, Avrupa savaş istiyor! ABD’nin savaşına teslim olmanın maliyeti Oysa savaş öncesinde tablo tam tersiydi. ABD yönetimi savaş istiyor, Avrupa ise karşı çıkıyordu. ABD yönetimi, Rusya-Ukrayna savaşıyla AB-Rusya işbirliğini keserek hem Rusya’yı zayıflatmayı hem de AB üzerindeki denetimini artırmayı hesaplıyordu. Öyle de oldu: Ucuz Rus doğalgazı yerine pahalı ABD sıvılaştırılmış doğalgazına mecbur kalan Avrupa sanayisinin maliyetleri arttı. ABD’nin dayatmasıyla Rusya’ya uygulanan yaptırımlar Avrupa ekonomisini zayıflattı. Sonuç? Avrupa daha önce “stratejik özerklik” diyerek ayrı bir güç olmaya çalışırken, şimdi Transatlantik ilişkilerin önemine işaret ediyor. Öyle ki bu konuda ABD Başkanı Trump’tan bile Transatlantikçi olmuş durumda… İngiltere-AB savunma anlaşması Bir diğer sonuç da şu oldu: Daha önce ABD Avrupalı NATO ülkelerinden savunmaya daha fazla pay ayırmalarını istiyordu ama reddediliyordu. Şimdi Almanya başta Avrupalı ülkeler savunma harcamalarını artırmış durumda… Hatta bu durum, Brexit’le AB’den çıkan İngiltere ile AB’nin ilişkilerini yeniden geliştirdi. ABD Başkanı Donald Trump Ukrayna-Rusya savaşının bitmesini savunurken, hem AB hem de İngiltere savaşı sürdürmek istiyor. İngiltere bu amaçla Ukrayna’ya asker göndermeyi savunan bir “gönüllüler koalisyonu” kurmuş durumda. Şimdi İngiltere ile AB bu işbirliğini biraz daha yükseltti: Londra ve Brüksel savunma ortaklığı kurdu. İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Antonio Costa arasında yapılan anlaşmaya göre, İngiltere AB’nin 150 milyar avroluk savunma kredi programına erişim kazandı. Avrupa’nın savaş istemesinin Türkiye’ye etkisi ABD’nin Ukrayna’da barış ama Avrupa’nın savaş istemesi, ne yazık ki ülkemizi de etkiliyor. Zira iktidar bunu bir fırsata çevirerek Türkiye-AB ilişkilerinde kullanmak istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu amaçla bir kaç kez “Avrupa’nın güvenliğinin Türkiyesiz sağlanamayacağını” belirterek, AB güvenliğine jandarma olma isteğini ortaya koydu. Erdoğan’ın bu isteği hem Londra’nın hem Brüksel’in ilgisini çekiyor. Bir yandan İngiltere Türkiye’yi Ukrayna için oluşturmaya çalıştığı “gönüllüler koalisyonuna” dahil ediyor, bir yandan da Brüksel Türkiye’yi AB üyeliği içermeyen Avrupa Siyasi Topluluğu mekanizmasına dahil ediyor… Avrupa medyası da bu işbirliğini destekleyen haberler servis ediyor. Bunlardan en dikkat çekeni dünyaca ünlü Financial Times’ın “Avrupa’nın güvenlik için Türkiye’ye ihtiyacı var” analiz-haberiydi… Avrupa’nın jandarması olunamaz! Türkiye açısından kabul edilemez bir görevdir “Avrupa’nın jandarması” olmak! Zira bu, hem iktidarın beklediği gibi bir AB üyeliği getirmeyen türden bir ilişkidir ama hem de Türkiye’yi Rusya’yla karşı karşıya getiren bir tuzaktır! Çünkü Avrupa savunma stratejisini Rusya’ya karşı oluşturuyor. Türkiye bunu kabul ettiği anda Rusya’ya karşı askeri olarak konumlanma yanlışına düşecektir. İkinci Dünya Savaşı sürecinde düşülerek Türkiye’nin Atlantik’e çıpalanmasını sağlayan tuzağın 21. yüzyıl versiyonudur bu özetle. Oysa Türkiye, özellikle son yıllarda, -üstelik Batı’yla pazarlığa araç edildiği için kör topal götürülen- Rusya’yla işbirliği sayesinde dış politikada önemli kazanımlar elde etmişti. Karadeniz’den Akdeniz’e, Suriye’den Kafkasya’daki Azerbaycan kazanımlarına kadar avantajları oldu bu ilişkinin. İşte bu nedenle de ABD’nin en önemli amaçlarından biri Türkiye-Rusya işbirliğinin gelişmesini engellemekti, Astana Platformu’nu dağıtmaktı... Türkiye’nin Avrupa’nın jandarmalığına soyunması, ABD’nin bu hedefinin de gerçekleşmesi demek olacaktır. Özetle “Avrupa’nın savunması” konusu, Türkiye için tuzaklarla doludur ve stratejik hata demektir.