A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bâzen bir söz, bir istek, bir bakış… Gönlün diliyle ses bulur. Çünkü her şey, niyetle başlar; dilek değil, yürek konuşur. İşte size bunun en sâde ve derin örneği… Bir Ağa, köyünde gösterişli bir konak yaptırır. Açılış günü, köyde yaşayan herkese muhteşem bir yemek ziyâfeti verir. Köy halkı eksiksiz oradadır; akıllısı da, meczûbu da. Yapılan ikramlar yenilir, içilir. Köylüler ayrılırken Ağa: — Bizim meczûba sorun bakalım, bu konaktan ne almak ister? İstediğini alsın!” diyerek adamlarına talimat verir. Meczûbun gözü, bahçede bağlı duran beyaz ata takılır ve ne istediğini soranlara: — Bu atı istiyorum.” der. O at ise Ağa’nın en gözdesidir. Ağa, ısrarla: — O atı veremem, başka bir şey iste.” der, fakat meczûb beyaz atı istemekte diretir. — İlle de bu beyaz at olacak. Başka bir şey istemem!” diye diretir. Ağa da: — Hayır!” der, başka bir şey demez. Ziyâfet biter, ayrılık zamanı gelir. Meczûb, konaktan melül-mahzûn bir şekilde ayrılırken bir şeyler mırıldanmaktadır kendi kendine. Ağa’nın dikkatini çeker bu hâl ve: — Gidin, şunu dinleyin bakalım ne mırıldanıyor?” der adamlarına. İmâm-ı Rabbânî’nin; “İstemek nâil olmaktır. Allah kabul etmeyeceği duâyı ettirmez.” dediği gibi meczûb sürekli: — Sen gerçekten isteseydin, verirdi; Ağa da kim oluyor ki?” demektedir. Adamları, Ağa’ya söylerler meczûbun dediklerini. Ağa, meczûbu geri çağırıp atı vermek üzere talimat verir. Meczûb, atın yularını elinde tutarak konaktan ayrılırken mırıldanır. Ağa, merak eder, tekrar haber gönderir adamlarına: —Bu defa ne söylüyor bakalım? ” der. Adamlar dinler, gelirler. Ne der biliyor musunuz meczûb? — Sen gerçekten istedin de verdi, Ağa da kim oluyor ki?” Mektûbat’ta geçen: “Eğer ne hâhî dad, ne dâdi hâh.” “Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi.” kelâm-ı kibârında denildiği gibi demektedir. “Bu hikâyede gerçekten kazanan kim?” “Bir isteğin ardındaki niyet ne kadar kıymetli?” “Kalpten istemekle, elde etmek aynı şey mi?” Yâni: “Yeter ki sen iste… Kudret sâhibi ya vererek verir, ya da vermeyerek.” der. Rabbimiz, kendisinden isteyeni kapısından kovmaz. Yeter ki kul, sadece O’na dayansın, samimi bir kalp ile “Allah’ım! Yalnız sana ibâdet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (1/4-5) diyerek tevekkül etmesini bilsin. Allah, samimi bir şekilde ibâdet eden kulunu sever ve onu velî kulları arasına alır. İşte o zaman Yüce Allah (cc): “Kim benim bir velî kuluma/dostuma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum, nâfile ibâdetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. Sevince de artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona istediğini veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım.” buyurur. Allah, canı gönülden isteyen kuluna aklına gelmeyen pek çok nimet bahşeder. Dahası, onu başka hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli kıyamet gününde kendi gölgesinde barındırır. Altından ırmaklar akan cennetlerde ona sonsuz saadet verir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Sizden biriniz her ihtiyacını Allah’tan istesin. Hatta parmak arası terliğinin ipi koparsa, onu dahi istesin.” Bu ne güzel bir öğüttür... Şöyle der Murat Padak: · Evde anahtarını mı kaybettin? “Allâh’ım, bulmamda yardım et” de. · Otobüse mi yetişmek istiyorsun? “Allâh’ım, beni zamanında ulaştır” diye duâ et. · Otobüste yer mi yok? “Allâh’ım, bana bir boşluk nasip et” de. · Pazarda park yeri mi arıyorsun? “Allâh’ım, kolaylıkla yer bulayım” diye elini semâya kaldır. · Yemek pişirirken bile: “Allâh’ım, güzel pişsin” de... · Bulaşıkları yıkarken: “Kolay ve bereketli bitsin” diye dile. · Telefon şarjını mı kaybettin? O’na (cc) sor. · Ayakkabı bağın mı çözüldü? O’ndan (cc) yardım iste. · Canın mı sıkıldı? “Ey Rabbim, bana güzel bir dost gönder” de... Çünkü duâ, sâdece büyük işler için değil, kalbin küçücük tedirginlikleri içindir de. İstemenin, sığınmanın, dayanmanın adıdır duâ... Ve Allah, samîmi kulunun her hâlini işitir.” Giordano Bruno, “Tanrı irâdesini hâkim kılmak için iyi insanları, kötü insanlar ise kendi irâdelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanır.” der. (diyanethaber) “Allah’tan iste, verirse nimet, vermezse hikmet!” Gerçekten de derin bir kelâm? Bu düşünceler, kalpten gelen isteğin gücünü anlatırken başka hikmetli sözler de akla gelir... İbn-i Ârâbi: “İçini güzel yapan insanın dışı da güzel olur. Bir insan âhiretini güzel yaparsa, Allah onun dünya işlerini güzel kılar. Bir insan Allah ile arasını düzeltirse, Allah, insanlara onun arasını düzeltir.” der. Âsâr-ı Gönül... “İstediğini alabilirsin; ama niyetin, senin gerçek gücündür. Her dileğin cevâbı, içindeki samîmiyetle gelir. İstek sâdece dilde değil, gönülde olmalıdır. Birilerini kandırmak kolaydır, ama kendini kandırmak zordur.” İşte tam burada Necip Fâzıl’ın derin anlam taşıyan şu dizeleri yankı bulur zihinlerde: “Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık; Anla ki, yok Allah’tan başkasıyla yakınlık...” der. Elbette anlayana, anlamak isteyene… Hâsıl-ı kelâm! “Ölenler Ölümü Bilmez, Ölüm Kalanların Hikâyesidir. Yol Elif İse, Yön Bellidir... Herkes Kendi Tercihiyle, Kendi Hayatını Yaşar... Söz Meclise, Kıssa Herkese… Söz Uzar, Kesmek Gerektir Vesselâm!” Âsâr-ı Gönül’den selâm ve duâ ile...