A
Admin
Yönetici
Yönetici
Tarih bazen büyük anların içine gizlenmiş küçük işaretlerle yazılır.Çanakkale’de 10 Ağustos 1915 sabahı gerçekleşen süngü hücumu da öyle. O sabah Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal, Conkbayırı’na yönelen ölümcül bir tehdidi bertaraf etti. Fahrettin Altay’ın dediği gibi, 'O gün yalnız İstanbul’u değil, bir memleketin işgalini engelledi.'
Tarih bazen büyük anların içine gizlenmiş küçük işaretlerle yazılır.Çanakkale’de 10 Ağustos 1915 sabahı gerçekleşen süngü hücumu da öyle. O sabah Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal, Conkbayırı’na yönelen ölümcül bir tehdidi bertaraf etti. Fahrettin Altay’ın dediği gibi, "O gün yalnız İstanbul’u değil, bir memleketin işgalini engelledi." Ama bu hikâyenin asıl çarpıcı tarafı, o sabah yaşanan zaferin iki ay öncesinden görülmüş olması.
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey(Atatürk)
Balıktepe'de başlayan şüphe
Haziran 1915’te Mustafa Kemal, Arıburnu cephesinde 19. Tümen Komutanı'ydı. ANZAK koyunun kuzeyinde, Balıktepe denen küçük bir yükseklikte çatışma çıktı. Taktik ölçekte küçük görülebilecek bu çarpışma, onun zihninde kocaman bir kırmızı bayrak yaktı. Bölge, Sazlıdere üzerinden Conkbayırı’na doğal bir yaklaşma hattıydı.ÇOMÜ Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdür Yardımcısı Dr. İsmail Sabah, bu durumu şöyle yorumladı:
"Mustafa Kemal, bu tepenin elde tutulmasını ölüm kalım meselesi olarak görüyordu. Buradan yapılacak ani bir baskın, Türk savunma hattını felce uğratabilirdi."
1 tümen 2 cephe
2 Haziran'da 19. Tümen'in sorumluluk alanı genişletildi. Artık bir yanda düşmanın bütün gücüyle yüklendiği Arıburnu cephesi, diğer yanda ise her an çıkarma yapılabilecek Ağıldere hattı vardı. Bu, aynı anda iki yangına koşmak gibiydi. Mustafa Kemal, iki yönlü bir saldırı ihtimalinde komutayı güvenle sürdüremeyeceğini biliyordu. Dr. Sabah’ın ifadesiyle “Bu yüzden sürekli pozisyon değiştirerek hem cepheyi hem potansiyel çıkarmayı kontrol altında tutmaya çalıştı.”
Ender görülen öngörü
4–5 Haziran gecesi Bombasırtı’ndaki ANZAK baskını, genişleyen cephe hattının tehlikesini somutlaştırdı. Mustafa Kemal, 8 Haziran’da Kolordu’ya resmi yazıyla başvurdu: “Sazlıdere bir ara hat değil, düşmanın ilerleyebileceği bir dere olarak dikkate alınmalıdır.”
Dr. Sabah bu belge için “Savaş literatüründe ender görülen bir öngörü” diyor. Çünkü iki ay sonra yaşanacak harekâtı neredeyse birebir tarif ediyordu. Ancak üst komutanlık onu fazla ihtiyatlı buldu. Esat Paşa ve Kurmay Başkanı Fahrettin Bey arazide inceleme yaptı. Fahrettin Bey, “Bu arazide ancak çeteler yürüyebilir” dedi. Mustafa Kemal, yarım daire çizerek düşmanın ilerleme hattını gösterdi. Esat Paşa gülerek omzuna dokundu: “Merak etme Beyefendi, gelemezler.” Mustafa Kemal’in cevabı ise kısa ve keskin oldu: “İnşallah sizin takdiriniz gibi olur.”
Ağustos başında müttefiklerin büyük saldırıya hazırlandığı haberi geldi. Ordu Komutanı Liman von Sanders, tehdidi Saros yönünde bekliyordu. Oysa İngilizler, 'Sarıbayır Harekâtı' planıyla tam da Atatürk’ün işaret ettiği Sazlıdere hattından Kocaçimen-Conkbayırı’na yönelecekti. 6 Ağustos sabahı saldırı başladı. Arıburnu’nda aldatma hücumları, sağ kanattan derin bir sızmayla hedef Conkbayırı. Dr. Sabah, “Plan, Mustafa Kemal’in iki ay önceki raporuyla birebir örtüşüyordu” dedi.
'Az bile gelir'
7–8 Ağustos’ta Conkbayırı’nın bir kısmı elden çıkınca Liman Paşa, Mustafa Kemal’e görüşünü sordu. “Vaziyeti düzeltmek için bir an kaldı” dedi. “Başka çare kalmadı mı?” sorusuna ise “Mevcut kuvvetlerin kendi emrime verilmesinden başka çare yok” yanıtını verdi. “Çok gelmez mi?” denildiğinde de tek cümle: “Az bile gelir.”
8 Ağustos’ta Anafartalar Grup Komutanı oldu. 9 Ağustos’ta İngilizleri püskürttü. 10 Ağustos sabahı süngü hücumu ile Conkbayırı’ndaki ilerleyişi durdurdu. Hücumu yönetirken göğsüne isabet eden şarapnel, cebindeki saate çarparak hayatını kurtardı. İngiliz komutan Ian Hamilton günlüğüne, “Türkler çok iyi bir komutana sahipler” diye yazdı.
Atatürk'ün Anafartalar Grup Komutanlığı Görevini kemal-i iftiharla kabul ettiğini ifadeettiğisatırlar
‘Yaşamamaya Karar Verdim’
1918’de Ruşen Eşref, “Böyle ağır bir sorumluluğu nasıl kabul ettiniz?” diye sorduğunda Mustafa Kemal’in cevabı tarih kitaplarına geçti:
Alıntı Metni
Dr. Sabah, bu sözleri şöyle yorumladı: “Atatürk’ün kararlarının ardında taktik zekâ kadar derin bir vatan sevgisi vardı. Onu farklı kılan, bu iki unsuru aynı anda sahaya yansıtabilmesidir.”
Tarih bazen büyük anların içine gizlenmiş küçük işaretlerle yazılır.Çanakkale’de 10 Ağustos 1915 sabahı gerçekleşen süngü hücumu da öyle. O sabah Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal, Conkbayırı’na yönelen ölümcül bir tehdidi bertaraf etti. Fahrettin Altay’ın dediği gibi, "O gün yalnız İstanbul’u değil, bir memleketin işgalini engelledi." Ama bu hikâyenin asıl çarpıcı tarafı, o sabah yaşanan zaferin iki ay öncesinden görülmüş olması.
Balıktepe'de başlayan şüphe
Haziran 1915’te Mustafa Kemal, Arıburnu cephesinde 19. Tümen Komutanı'ydı. ANZAK koyunun kuzeyinde, Balıktepe denen küçük bir yükseklikte çatışma çıktı. Taktik ölçekte küçük görülebilecek bu çarpışma, onun zihninde kocaman bir kırmızı bayrak yaktı. Bölge, Sazlıdere üzerinden Conkbayırı’na doğal bir yaklaşma hattıydı.ÇOMÜ Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdür Yardımcısı Dr. İsmail Sabah, bu durumu şöyle yorumladı:
"Mustafa Kemal, bu tepenin elde tutulmasını ölüm kalım meselesi olarak görüyordu. Buradan yapılacak ani bir baskın, Türk savunma hattını felce uğratabilirdi."
1 tümen 2 cephe
2 Haziran'da 19. Tümen'in sorumluluk alanı genişletildi. Artık bir yanda düşmanın bütün gücüyle yüklendiği Arıburnu cephesi, diğer yanda ise her an çıkarma yapılabilecek Ağıldere hattı vardı. Bu, aynı anda iki yangına koşmak gibiydi. Mustafa Kemal, iki yönlü bir saldırı ihtimalinde komutayı güvenle sürdüremeyeceğini biliyordu. Dr. Sabah’ın ifadesiyle “Bu yüzden sürekli pozisyon değiştirerek hem cepheyi hem potansiyel çıkarmayı kontrol altında tutmaya çalıştı.”
Ender görülen öngörü
4–5 Haziran gecesi Bombasırtı’ndaki ANZAK baskını, genişleyen cephe hattının tehlikesini somutlaştırdı. Mustafa Kemal, 8 Haziran’da Kolordu’ya resmi yazıyla başvurdu: “Sazlıdere bir ara hat değil, düşmanın ilerleyebileceği bir dere olarak dikkate alınmalıdır.”
Dr. Sabah bu belge için “Savaş literatüründe ender görülen bir öngörü” diyor. Çünkü iki ay sonra yaşanacak harekâtı neredeyse birebir tarif ediyordu. Ancak üst komutanlık onu fazla ihtiyatlı buldu. Esat Paşa ve Kurmay Başkanı Fahrettin Bey arazide inceleme yaptı. Fahrettin Bey, “Bu arazide ancak çeteler yürüyebilir” dedi. Mustafa Kemal, yarım daire çizerek düşmanın ilerleme hattını gösterdi. Esat Paşa gülerek omzuna dokundu: “Merak etme Beyefendi, gelemezler.” Mustafa Kemal’in cevabı ise kısa ve keskin oldu: “İnşallah sizin takdiriniz gibi olur.”
Ağustos başında müttefiklerin büyük saldırıya hazırlandığı haberi geldi. Ordu Komutanı Liman von Sanders, tehdidi Saros yönünde bekliyordu. Oysa İngilizler, 'Sarıbayır Harekâtı' planıyla tam da Atatürk’ün işaret ettiği Sazlıdere hattından Kocaçimen-Conkbayırı’na yönelecekti. 6 Ağustos sabahı saldırı başladı. Arıburnu’nda aldatma hücumları, sağ kanattan derin bir sızmayla hedef Conkbayırı. Dr. Sabah, “Plan, Mustafa Kemal’in iki ay önceki raporuyla birebir örtüşüyordu” dedi.
'Az bile gelir'
7–8 Ağustos’ta Conkbayırı’nın bir kısmı elden çıkınca Liman Paşa, Mustafa Kemal’e görüşünü sordu. “Vaziyeti düzeltmek için bir an kaldı” dedi. “Başka çare kalmadı mı?” sorusuna ise “Mevcut kuvvetlerin kendi emrime verilmesinden başka çare yok” yanıtını verdi. “Çok gelmez mi?” denildiğinde de tek cümle: “Az bile gelir.”
8 Ağustos’ta Anafartalar Grup Komutanı oldu. 9 Ağustos’ta İngilizleri püskürttü. 10 Ağustos sabahı süngü hücumu ile Conkbayırı’ndaki ilerleyişi durdurdu. Hücumu yönetirken göğsüne isabet eden şarapnel, cebindeki saate çarparak hayatını kurtardı. İngiliz komutan Ian Hamilton günlüğüne, “Türkler çok iyi bir komutana sahipler” diye yazdı.
‘Yaşamamaya Karar Verdim’
1918’de Ruşen Eşref, “Böyle ağır bir sorumluluğu nasıl kabul ettiniz?” diye sorduğunda Mustafa Kemal’in cevabı tarih kitaplarına geçti:
Alıntı Metni
Dr. Sabah, bu sözleri şöyle yorumladı: “Atatürk’ün kararlarının ardında taktik zekâ kadar derin bir vatan sevgisi vardı. Onu farklı kılan, bu iki unsuru aynı anda sahaya yansıtabilmesidir.”