A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bu yazımızda, ilk derece mahkemesi tarafından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.109 uyarınca verilen adli kontrol kararının istinaf veya temyiz aşamasında kaldırılmasına dair incelemenin hangi merci tarafından yapılacağı değerlendirilecektir. 1. Adli Kontrol Kararı CMK m.109 ve devamı hükümlerinde düzenlenen adli kontrol, tutuklama tedbiri ile aynı şartlara sahip olan, ancak tutuklamadan daha ölçülü olması sebebiyle tutuklamadan önce değerlendirilmesi gereken koruma tedbiridir. Adli kontrol tedbiri kararı uyarınca, şüpheli veya sanık hakkında 109. maddenin 3. fıkrasında öngörülen bir veya birden fazla yükümlülüğün uygulanmasına karar verilebilir. Örneğin; sanık hakkında “yurt dışına çıkmamak” şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasının yanında, “hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak” şeklindeki tedbire de karar verilebilir. Adli kontrol kararını vermeye yetkili ve görevli olan mahkemeler CMK m.110’da düzenlenmiştir. Hükme göre, soruşturma aşamasında şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakimliğinin kararı ile adli kontrol kararı verilebilecektir. Hakim, Cumhuriyet savcısının adli kontrol talebine ilişkin olarak şüpheliyi birden çok tedbirle yükümlü kılabilir, adli kontrol tedbirlerini kısmen veya tamamen kaldırabilir veya tedbirin türünü değiştirebilir, şüphelinin tedbiri yerine getirmesinden geçici olarak muaf tutabilir. Dolayısıyla, Cumhuriyet savcısının şüpheliyi adli kontrol kararı uygulanması için sulh ceza hakimliğine “sevk ettiği” durumda, hakimlik adli kontrol tedbirinin uygulanması talebini reddedebilir, adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasını uygun görmekle birlikte, Cumhuriyet savcısının sevk yazısında belirttiği adli kontrol tedbirinin türü ile de bağlı olmayıp, şüpheliye farklı bir adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verebilir. Şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildikten sonra, adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği hakkında değerlendirme, en geç 4 aylık aralıklarla yine Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimliği tarafından yapılacaktır. Kovuşturma aşamasında ise CMK m.110/3’e göre; “109. madde ile bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Kovuşturma aşamasında adli kontrol tedbirine, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz kanun yolları aşamalarında yerel mahkeme, bölge adliye mahkemeleri ceza daireleri ve Yargıtay ceza daireleri tarafından karar verilebilir. Kovuşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi aranmaksızın mahkeme tarafından adli kontrol kararı verilebilir. Kovuşturma aşamasında, adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği hususunda en geç 4 aylık aralıklarla re’sen değerlendirme yapılmalıdır (CMK m.110/4). 2. Adli Kontrol Kararının Kaldırılması CMK m.111/1’e göre; “Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hakim veya mahkeme 110. maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir”. Soruşturma aşamasında adli kontrol kararının kaldırılması talep edildiğinde, Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra talep sulh ceza hakimliği tarafından değerlendirilir. Hakimlik tedbiri kaldırabilir, tedbiri değiştirebilir, şüpheliyi belli bir süre muaf tutabilir. Bunun yanında soruşturma aşamasında şüpheli hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasının gereksiz olduğu kanaatine varan Cumhuriyet savcısı şüpheliyi re’sen serbest bırakabilir (CMK m.103/2). Kovuşturma aşamasında ilk derece mahkemesinde adli kontrol kararı, Cumhuriyet savcısının da görüşü alınarak kaldırılabilir, mahkeme tedbirin türünü değiştirebilir, sanık belli bir süre tedbire uymaktan muaf tutulabilir. Hükümle birlikte adli kontrol kararı verilmesi veya var olan kararın devamına karar verilmesinden sonra, adli kontrol kararının kaldırılması talebi istinaf veya temyiz merciine sunulmalıdır; zira CMK m.110/3’de, adli kontrol kararının kaldırılmasına veya tedbirin değiştirilmesine dair yetkinin “görevli ve yetkili yargı mercileri tarafından” kullanılabileceği belirtilmiştir. Kovuşturma aşamasında adli kontrol kararına hükmedilmesini düzenleyen CMK m.110/3’de ve adli kontrol kararının kaldırılmasını düzenleyen CMK m.111/1’de, CMK m.110/2’ye atıfta bulunulmuştur. Dolayısıyla; adli kontrol kararının kısmen veya tamamen kaldırılması, tedbirin değiştirilmesi, tedbirin uygulanmasından muaf tutulması hakkında yetki istinaf ve temyiz incelemesini yapan mercilere aittir. Bunun yanında; adli kontrol koruma tedbiri ile aynı şartları haiz olan tutuklama koruma tedbirinin kaldırılmasına ilişkin olarak düzenlenen CMK m.104/3’e göre; “Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir. Bu karar re’sen de verilebilir”. Hükümden anlaşıldığı üzere; istinaf ve temyiz aşamasında talep üzerine veya re’sen bölge adliye mahkemesi, Yargıtay ilgili ceza dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sanığın tahliyesine karar verilebilecektir. Adli kontrol tedbiri bakımından Kanunda bu şekilde açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, CMK m.110/2 ve 3, m.111’in yanında CMK m.104/3’ün sanık lehine kıyasen uygulanarak, istinaf ve temyiz aşamasında adli kontrol kararını kaldırmakla görevli mahkemenin bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay olduğu belirtilmelidir. Tutuklama tedbirinin son çare olduğu, yerine adli kontrol tedbirinin tercih edildiği, “evleviyet” ilkesi gereğince CMK m.104/3’de tutukluluk tedbirinin şartlarının devam edip etmediğini incelemekle yetkili kılınan bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’ın öncelikle adli kontrol tedbiri yönünden de inceleme yapabilmesi gerekir. Zaten BAM ve Yargıtay; önüne gelen dosyaları hukukilik denetimi bakımından incelediğinden, bu sırada bir koruma tedbirinin hukuka aykırı uygulandığını tespit ettiği durumda, mağduriyete bir an evvel son vermelidir. Yargıtay’ın esasa ilişkin verdiği kararlarda, sanık hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği hakkında karar verdiği görülmektedir[1]. Sonuç olarak; hükümle birlikte verilen veya devamına karar verilen adli kontrol kararının istinaf veya temyiz aşamasında kaldırılması talebi CMK m.110/2 ve 3, m.111 ve kıyasen m.104/3 uyarınca dosyanın bulunduğu bölge adliye mahkemesi ceza dairesine, Yargıtay ceza dairesine veya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna yöneltilmelidir. Uygulamada; temyiz aşamasında esas hakkında karar verilirken, adli kontrolün kaldırılmasına veya devamına karar verildiği görülmektedir. Av. Prof. Dr. Ersan Şen Av. Alperen Gözükan (Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.) ------------- [1] Yargıtay 10. CD.’nin 28.04.2016 tarihli, 2016/697 E. ve 2016/1368 K. sayılı kararında; “bozma nedenine göre sanıklar hakkında (Kapatılan) ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/36 esas sayılı dosyasında 13.11.2012 tarihli kararı ile CMK'nın 109/3-a maddesi gereğince verilen yurt dışına çıkmamak adli kontrol tedbirinin uygulanmasına ilişkin kararın kaldırılmasına,” karar verilmiştir. Aynı yönde bkz. Yargıtay 10. CD.’nin 14.3.2016 tarihli, 2016/132 E. ve 2016/778 K. sayılı kararı. Yargıtay 10. CD.’nin 03.10.2022 tarihli, 2021/7471 E. ve 2022/9793 K. sayılı kararında; “bozmanın niteliği ile adli kontrol süresi ve adli kontrol koşullarında değişiklik bulunmaması karşısında sanıklar ... ve ... hakkında verilen adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması taleplerinin reddine,” karar verilmiştir.