A
Admin
Yönetici
Yönetici
ABD Savunma Güvenlik İş Birliği Ajansı (DSCA), İsrail’e yönelik 510 milyon dolar değerindeki bomba ve güdüm kiti satışını onayladı. ABD Kongresi’ne sunulan satış paketi, BLU-109 bombaları için 3.845 adet KMU-558B/B ve MK-82 bombaları için 3.280 adet KMU-572 F/B tipi JDAM güdüm kitini kapsıyor. Satış kapsamında ayrıca ABD'li şirketlerin teknik, lojistik ve mühendislik desteği de yer alıyor. Açıklamada, bu satışın “ABD'nin dış politika hedefleriyle uyumlu” olduğu belirtilirken, “İsrail'in güvenliğinin ABD'nin çıkarları açısından hayati önemde” olduğu vurgulandı. Bu cümle, aslında Washington'un Siyonist rejime verdiği askeri desteğin sadece diplomatik değil, jeopolitik bir angajman olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak söz konusu askeri destek, sadece “İsrail’in savunması” ile sınırlı değildir. ABD tarafından sağlanan yüksek hassasiyetli JDAM güdüm kitlerinin, saldırı kabiliyetlerini artırdığı bilinen sistemler olması, bu satışın savunmadan çok taarruz amaçlı bir stratejinin parçası olduğunu göstermektedir. Nitekim geçmişte Gazze’de, Lübnan’da ve Suriye'de kullanılan bu mühimmatlar, sivillerin hedef alındığı saldırılarda da kullanılmış, ciddi sivil kayıplara yol açmıştır. Bu bağlamda, İran’a karşı yürütülen hibrit savaş sürecinde, Siyonist İsrail’in hava saldırı kapasitesini genişleten bu tür satışların, doğrudan İran’ın bilimsel altyapısına, nükleer programına ve hatta askeri üslerine yönelik saldırıların ön hazırlığı niteliğinde olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. ABD, bir yandan “nükleer müzakereleri sürdürme” iddiasını korurken, diğer yandan İran’a karşı agresif pozisyon alan İsrail'e bu denli güçlü mühimmatlar sağlayarak çelişkili bir politika izlemektedir. Bu durum, Washington’un bölgede barışa değil, İsrail’in saldırgan politikalarına destek yoluyla yeni krizlere hizmet ettiğini ortaya koymaktadır. Satış paketinin teknik detaylarının yanı sıra zamanlaması da dikkat çekicidir. İran ile Siyonist İsrail arasında artan gerilim, Siyonist rejimin sabotaj ve suikast operasyonlarıyla bölgeyi istikrarsızlaştırma çabaları ve ABD'nin bu süreçte tarafsız değil, açıkça müdahil bir pozisyonda yer alması, söz konusu satışın sadece ticari değil aynı zamanda stratejik bir mesaj taşıdığını göstermektedir. Bölgedeki direniş ekseni, bu satışları Ortadoğu halklarının egemenliğine, bağımsızlığına ve güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmekte. İran karşıtı bu yeni adım, ABD’nin Siyonist İsrail üzerinden vekâlet savaşı yürütme stratejisinin yeni bir halkasıdır.