A
Admin
Yönetici
Yönetici
Van Gölü’nün Gevaş açıklarında, göl seviyesinden 26 metre derinlikte keşfedilen geniş çaplı kalıntılar, bilim dünyasının dikkatini çekmiş durumda. Yaklaşık 800 metrekarelik bir alana yayılan yapılar arasında, merkezinde büyük bir taş kalenin yer aldığı kompleks dikkat çekiyor. Kalenin çevresinde yuvarlak yapılar, hassas biçimde yontulmuş taş bloklar ve farklı uygarlıklarda da rastlanan semboller bulunuyor. ALTIGEN SEMBOLLER VE KÜRESEL BAĞLANTILAR Araştırmacıların üzerinde durduğu en önemli detaylardan biri, bir tapınağın duvarında yer alan “Altı Kollu Hayat Çiçeği” sembolü. Bu motifin benzerleri, Peru ve Bolivya’daki antik yapılarda da görülebiliyor. Bu durum, geçmişte farklı kıtalarda benzer inançlara sahip medeniyetlerin bulunmuş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. GENÇ DRYAS DÖNEMİNE AİT OLABİLİR Daily Mail kaynaklı haberlere göre bazı bağımsız araştırmacılar, bu yapıların 12.000 ila 14.500 yıl öncesine, yani ani iklim değişikliklerinin yaşandığı Genç Dryas dönemine ait olabileceğini düşünüyor. Bu da, yapının bilinen en eski uygarlıklardan dahi daha önceye tarihlenebileceği anlamına geliyor. Uzmanların bir diğer teorisi ise Nemrut Dağı'nın patlaması sonrası Mirat Nehri'nin tıkanmasıyla oluşan büyük bir sel felaketine dayanıyor. Bu olayın Mezopotamya’daki Büyük Tufan anlatılarına ilham vermiş olabileceği düşünülüyor. GELİŞMİŞ TAŞ İŞÇİLİĞİ, HARÇSIZ YAPILAR Yapıların taş işçiliği, özellikle harç kullanılmadan inşa edilmiş olmaları bakımından dikkat çekiyor. Peru’daki Sacsayhuaman ve Ollantaytambo gibi megalitik yapılarla benzerlik gösteren bu taşlar, üçgen bağlantılar ve cilalı yüzeylerle oldukça gelişmiş bir mimariyi yansıtıyor. NUH’UN GEMİSİ’NE SADECE 240 KM UZAKLIKTA Keşfedilen bu su altı kompleksi, kutsal kitaplarda adı geçen Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu Ağrı Dağı'na yalnızca 240 kilometre mesafede yer alıyor. Araştırmacılara göre bu coğrafi yakınlık, tufan anlatılarıyla Van Gölü çevresindeki olası doğal felaketlerin bağlantılı olabileceğini düşündürüyor. 1997’DE FARK EDİLDİ, YILLAR SONRA ARAŞTIRILIYOR Söz konusu kalıntılar aslında ilk olarak 1997 yılında keşfedildi. Ancak yeterli ilgi görmeyen bu yapı, uzun süre detaylı araştırmalara konu olmadı. Bugün ise uluslararası uzmanlar ve dalgıç ekipleri, modern teknolojilerle bu yapıları incelemek üzere bölgeye yönelmiş durumda. Araştırmacı Matt LaCroix, Van Gölü'ndeki semboller ile Asya, Güney Amerika ve Orta Doğu’daki antik semboller arasındaki benzerliklere dikkat çekiyor. LaCroix’a göre bu benzerlikler, tarih öncesinde dünya genelinde bağlantılı bir medeniyetin varlığını işaret edebilir. EVRENSEL BİR TUFAN ANLATISI MI? İncil, Tevrat ve Kur’an gibi kutsal kitaplarda geçen tufan anlatılarının kaynağının, Mezopotamya’daki Sümer tabletlerine kadar uzandığı biliniyor. Ziusudra, Utnapiştim ve Nuh gibi figürler; benzer bir felaketin farklı yorumları olabilir. Irak’ta Şuruppak’ta yapılan kazılarda da, tufan sonrası oluştuğu düşünülen kalın çamur katmanları tespit edilmişti. EYLÜL 2025’TE YENİ KEŞİFLER BEKLENİYOR Matt LaCroix liderliğindeki ekip, 2025 Eylül ayında Van Gölü’ne geri dönerek su altı kompleksini daha detaylı biçimde haritalamayı ve yaş tayini için organik örnekler toplamayı planlıyor. Eğer hipotezler doğrulanırsa, Van Gölü’nün derinliklerinden çıkan bu yapı insanlık tarihine dair bildiklerimizi tamamen değiştirebilir. (SÖZCÜ)